Yükleniyor...
Geçmiş, geleceğe yansıyan bir yolculuktur. İzlerini taşımaya devam eder. Yaşanılanlar öğrenmek isteyenler için birer derstir aslında. Bu ders, hayatın her alanına yavaş yavaş yerleşir. Bunun farkına varmak, çıkarılacak dersi geleceğe yansıtmakta yardımcı olur. İyi ya da kötü yaşanılan durum ne olursa olsun geçmiş, izlerini geleceğe yansıtır. Yaşanılan bu süreçte hangi yola gidileceğine karar verilir. Geçmişten ders almak, geleceği aydınlatacağı gibi karartmaya da elverişlidir. İkrami Özturan’ın, Çuvaldız’da bahsetmiş olduğu TSK komuta kademesinin gerçekten mücadele safhasında yer alarak içerideki ağacın kurdunu ayıklamaması, sessiz kalması geçmişin karanlığını önümüze koyarak, TSK’ye yönelik psikolojik harekâtın olumsuz etkilerini, kumpas davaların yıkıcı sonuçlarını, kurumsal güvensizliği ve 15 Temmuz darbe girişiminde bulunmalarına yönelik durumları yaşamamızı sağlayarak karanlık dönemi yaşamamıza neden olmuştur. Yaşanılan olumsuzluğa rağmen geçmişin mücadelesini veren yılmadan Cumhuriyet’in ve milletin aydınlık yanı olan TSK’nin dinamiklerini yeniden kazanıp bu yıkıcı durumu yok etmek için yola çıkanlar ise aydınlık dönemi görmemize yardımcı olmuştur. Bu biraz bakış açısı biraz da yaşanılan durumu öğrenmekten geçer.
İkrami Özturan Çuvaldız’ı şu sözleriyle anlatıyor:
“Bu isim elbette sizlere ‘İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.’ atasözünü hatırlatmaktadır. Bana kalsa bu sözler şöyle olmalıydı: ‘İğneyi başkasına, çuvaldızı kendine batır.’ Yani kendini eleştirirken, başkalarını eleştirdiğinden daha cömert ol. Eğer başlangıçta kendi canımız yanarsa, başkalarına karşı daha hoşgörülü davranmamızı sağlayabiliriz. Aksi takdirde siyasileri, yargı mensuplarını, bürokratları, medyayı, akademisyenleri, hatta sokaktaki vatandaşı acımasızca veya cömertçe eleştirirken, ‘Sizin hiç mi hatanız yok?’ sorusuyla karşılaşmamak mümkün değildir. İşte çuvaldızın bize sağlayacağı değer burada yatmaktadır.”
Özturan Çuvaldız’da, geçmişte yaşanan itibar kaybedici olayları, TSK’yi yaralayan kumpas davaları ve 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili konuları işliyor. Yaşanılan durumlar acı da olsa artık ne yapılması gerektiğini gözler önüne seriyor. Geleceğe yansıyan durumlara ulaşıyor ve doğruya ulaşılmasına olanak sağlıyor. Adalet ve vicdana ses oluyor. Kitabın işlediği her konu önemli. Ancak bunlardan birisi oldukça çarpıcı: “Yeni TSK” tanımını net olarak gözler önüne sunuyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Eğer bir gün size Türk Milleti yenildi denilirse, inanmayınız. Yenilen komutanlardır.” sözü kitapta, TSK’nin kara deliği siyasi gerçeklerden benimsediğini vurguluyor.
Devletin tüm kurumlarına, geleneksel anlayışına, mahrem konulara ve kırmızı çizgilere kadar uzanan değişimin, TSK’deki yansımaların net bir şekilde anlaşılmasını sağlıyor.
İyileşme sürecinin yöntemlerinin doğrulukla belirlenmesi önemlidir. Bu süreçteki başarı, TSK’nin kara deliklerinin ve itibar kaybının küçülmesine zaman içerisinde yok edilmesine olanak tanıyacaktır. Yaşanılan dönemi anlatan Çuvaldız, okurlar için aydınlanma dönemi olmuştur. Ezberleri bozan, doğruları yanlış, yanlışları doğru kılan, bilinçlenme yolunda katkı sağlayan kitap, bu kötü süreçten ders alıp arınmayı ve dirilmeye yardımcı olmuştur.
Çuvaldız kitabını okumaya başladığımda gözlerim bir sayfada takılı kaldı. Bir mücadelenin onurlu duruşu karşımdaydı. Karanlığın içinden gözlerimi aydınlatan bir görüntü ortaya çıkıverdi. Kara Harp Okulu 2’nci sınıftan bu yana büyük bir gururla taşıdığı ve parmağından hiç çıkartmadığı Kara Harp Okulu şövalye yüzüğünü taşıyan İkrami Özturan veda ediyordu. “Parmağımdaki ağırlığı ve parmağımı daraltmasından çok, yüreğimdeki ağırlığı ve içimi daraltması daha da öndeydi.” dediği sözleri kulaklarımda çınladı. Evinde bulunan askeri 30 yılının izlerini taşıyan başarı plaketleri, takdir belgeleri, kıta komutanlığı fors ve flamaları, şerit rozetler, madalya, askeri kıyafetler vb. ne varsa gözyaşları içinde vedalaştı. Yeni TSK’ye olan kırgınlığından dolayı şövalye yüzüğünü de takamadı. Verdiği emeğiyle vedalaşan bir andı. Kimler geldi kimler geçti bu yollardan. Bir uyanış mücadelesiydi. Mustafa Önsel, Cem Gürdeniz, Ali Türkşen daha birçok söyleyebileceğimiz gurur dolu yürekler..
Kitabın içeriği geçmişin içinden geleceğe yönelik duruşumuza yön veriyor. Şanlı, şerefli mesleklerinde vatanı için her türlü mücadelede dik duran milletimizi aydınlatan kitaplara asılın. Verilen mücadelede onurlu vedalar yer aldığı gibi asla pes etmeden ses olmaya devam eden yürekler de var.
Mustafa Kemal Atatürk’ün geçmişten geleceğe bıraktığı şu sözleri hafızalarımızda yerini koruyor:
“Efendiler, komutanlar, askerliğin görev ve gereklerini düşünür ve uygularken, beyinlerini siyasi görüşlerin etkisi altında bulundurmaktan kaçındırmalıdırlar. Siyasetin gereklerini düşünen başka görevliler bulunduğunu unutmamalıdırlar.”
TSK, her bir ferdine rüzgarın önünde mücadele ederek kontrol altına alabilmeyi, sessiz kalmadan güveni aşılayıp kurtuluş mücadelesini hatırlara kazıyarak ülkenin refahını hukuken mücadele etmeyi öğretmelidir.