Deli sorularla Hamas, MOSSAD, CIA, MI6 ve biz

MOSSAD bir mahalle teşkilatı değildir. MOSSAD dünyanın sayılı istihbarat örgütlerinden birisidir. Çok büyük operasyonlara imza atmıştır. Çalışanları deneyimlidir. Büyük hataları yapma şansları yoktur.


Paylaşın:

Hamas’ın İsrail’e saldırısından sonra bütün basın hatta bütün dünya MOSSAD’ın zafiyet içerisinde olduğunu vurguladı.

Ben bir istihbaratçı değilim. Fakat bir mühendisim. Her şeyi analitik düşünür, sonuçları araştırır mantık çerçevesi içerisinde ihtimalleri sıralarım.

MOSSAD dünyanın sayılı istihbarat örgütlerinden birisidir. Dünyada çok büyük operasyonlara imza atan bir teşkilat.

Hamas’ın İsrail’e sızmasının; İsrail’in güvenlik açığı, istihbarat eksiği olduğunu iddia edenler Bence kör gözler ile dünyaya bakmaktadırlar.

Burada yazacağım her şey okuyanlara göre bir mühendisin kendince ürettiği bir komplo teorisi olabilir.

Şimdi beynimden geçen deli düşünceleri yazmaya başlıyorum.

MOSSAD bir mahalle teşkilatı değildir. MOSSAD dünyanın sayılı istihbarat örgütlerinden birisidir. Çok büyük operasyonlara imza atmıştır. Çalışanları deneyimlidir. Büyük hataları yapma şansları yoktur.

Düşünceme göre MOSSAD, Hamas içerisine sızdı. Yıllar içerisinde Hamas’cıları İsrail’in büyük İsrail planlarına göre örgütledi.

MOSSAD, Hamas içerisinde belli bir kadrolaşmayı sağladı. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında planlar hazırladı. İsrail’in yüksek çıkarları için zamanın gelmesini bekledi. Suriye, İran, Mısır, Lübnan ve esas hedef olan Türkiye topraklarındaki emelleri için derin, yavaş, dikkatli, planlı bir program uyguladı.

İlk önce 1990’lı yıllarda Türkiye’den toprak satın alan yabancılar çıktı ortaya ve o sıralarda Ermenilerin aniden Osmanlı dönemi tapuları geldi aklına. Adana’da noterliklerde birkaç Ermeni’nin bu konularda işlem yapmaya çabalaması basına yansıdı. Çok yüksek fiyata arazi satan Filistinliler gibi, Türk milleti de vatan parçalarını büyük hızla satmaya başladı. Bu işler günümüze kadar hızlanarak sürdü.

Filistinliler Osmanlı döneminden beri Türk düşmanıydı. Bunu çölde büyük dedelerimizi katlederek ortaya koydular. (Benim iddiam değil belgeler böyle diyor.) Hatta Lawrence Arapları Osmanlıya karşı o kadar mükemmel örgütledi ki yapılan katliamlara o bile şaştı ya da düşündüğünün ötesinde gerçekleştiği için hayran kaldı.

Günümüzden devam edersek, Türkiye aldığı göçler ve sattığı vatan toprakları ile büyük Filistin olma yolunda hızla ilerledi ve ilerliyor.  Bu işler CIA, MOSSAD ve MI6 planları idi. Başlangıcı ise, Lozan sonrası Lord Curzon’un “cebime koyuyorum” dediği maddelerin hayatımıza yansımasıydı. Türkiye tarafı ve konusuyla “Hamas saldırısının ne alakası var?” diyenleri duyuyor gibiyim. Türkiye’de ki cemaat ve tarikatlar için Kazım Karabekir Paşa’nın söylediklerini hatırlayınız ve aklınızda tutunuz. Konumuza devam edelim.

MOSSAD Türkiye’ye paramotorlarla sızan PKK teröristlerini bilmiyor muydu?

Aynı tehlikenin kendi ülkesi için de geçerli olduğunu bilmiyor muydu?

Ve belki bu yöntemi kendileri (CIA, MI6, MOSSAD) geliştirmemiş miydi?

Komplo teorisi diyenler, bu söylem için acele etmeyiniz. Bunu zaman bize anlatacak. Ben sadece deli soruları ve cevaplarını düşünelim diye size hatırlatıyorum.

Hamas, Türkiye ve çevresindeki meyvelerin Ağustos sıcağı ile olgunlaşması sonucu tam da 29 Ekim’e ve hatta 100. yıla sayılı günler kala, toplanması için ortaya atıldı.

Hedefler nedir?

Filistin’i yok etmek ve Ortadoğu kazanını karıştırarak kepçeye ne gelirse toplamak. Kazandakiler belli ise toplanacaklar, kepçeye gelecekler de bellidir. Filistin’in yok edilme planı BOP’un bir adımıdır. İran bu işe karıştı. Mısır’da İsrailli turistlere kurşun sıkan polis gerçekten Mısırlı mıydı acaba? Mısırlı ise Mossad ile ilgisi var mıydı?

Filistin’den Türkiye’ye yeni bir göç dalgası mı planlanıyor acaba?

“Hamas’ın İsrail saldırısını başlatan Mossad, CIA, MI6 olamaz.” diyenlere cevap üretelim. Büyük projeler için 450-750-17,500-50,000-500,000 kişi ölse de önemsenmez. Neden mi? İsrail Ortadoğu’da sıkışık bir coğrafyada yaşadığını düşünmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi diye dilimize dolananlar zaten büyük Ermenistan, Kürdistan, İsrail adı altında Sevr’de çizilmiş ve bugüne kadar geliştirilmiş boyutlarda haritalara erişmek değil midir? O halde büyük projeler büyük hedefler uğrunda kendi insanlarını feda edenler büyük ideallerine gerekçe yaratmış ve başarılı olmak için yeni seviye adımlarını atmışlardır. Onlar MOSSAD veya stratejik ortakları gözüyle baktığınızda ‘feda edilmiş aziz insanlar’dır.

Bu teori bana göre çok büyük ihtimalle doğrudur. Doğruluğunu bizlere tarih ispat edecektir.

Şimdi bizimle ilgili yanına dönelim:

Anayasa kitapçığı fırlatıldığı gün başlayan, sayın Bahçeli’nin erken seçim adımıyla devam eden, Sayın Cumhurbaşkanımızın bir adalet örneği olarak hapisten çıkması ve seçilmesiyle gelişen demokratik adımlarla başkanlık sisteminin yine demokratik bir biçimde yürürlüğe girmesiyle şekillenen bir Türkiye sürecindeydik.

2005 yılıydı bir yazı yazmıştım. Vatandaşlarımıza sokak köşelerinde çok kolayca kredi kartı (talebi alınması ya da pazarlanması demiyorum) verilmesinin, ilerleyen zaman içerisinde ailelerin ekonomik krize girmesine sebep olacağını yazmıştım. Bu programın Türkiye’de yaratılan suni krizlerle yıkılmadığımızı gören yabancı güçlerin, son 2001 krizi sonrası ekonomik olarak iflas eden bireylerin/ailelerin köylerine/mahallelerine yani ebeveynlerine veya kardeş hanelerine sığındığını görenlerin planlarını; Türk aile yapısının bozduğunu ifade etmiştim. Onlar da (bu plancılar) Türkiye’de önce tahkim yasasını, sonra zinanın suç olmaktan çıkartılmasını Avrupalılaşmak, medenileşmek adına Türk hükümetine dayattığını ve bu kanunların her çıkışında uçuruma itildiğimizi ifade etmiştim. O tarihlerde bu paylaşımlarımla çok eleştiri almıştım. O günkü ve bugünkü bireysel borçlanmalar ve boşanma olaylarındaki artış, TV’lerde aileyi yok etme yolunda yapılan yayınlar ve dizilerin aileyi darmadağın edeceği kaygılarımı yazılarıma taşımıştım. Yine o günlerde “eski kafalılık” ile suçlanmıştım, bazı tanıdıklarımdan aldığım eleştirilerde. Şimdi yani bugünlerde; bu tezlerimin haklılığı, elde edilen sonuçlarla ispatlanmıştır. Buna millî eğitim politikalarının 1945 sonrası çok sık değişmesi de yaşadığımız kriz katsayısını arttırmıştır. Ata tohumundan vazgeçilmişti. İsrail tohumlarına yönelinmesi ve ayrıca özelleştirme adı altında, üretim tesislerimiz tüketilmişti. KİT’ler bizim öz malımız iken “zarar ediyorlar” gerekçesiyle satıldı. Oysa KİT’ler zarar etse de millete hizmet amaçlı kurulmuştu. Kuruluş amaçları bunlardı zaten.

Bizimle ilgisi bölümü Lord Curzon’un ifadeleri ve yaşananlarla ortadadır. Son haftalarda dikkat çekilen olayların sebep ve sonuçları da araştırılmalıdır.

Bugüne kadar iktidarın sahibi olan Sayın Cumhurbaşkanımız; tek adam olarak sınırlarımızı korumak adına gerekirse ürettikleri uluslararası politikaları askıya alarak, tek adam olmanın avantajı ile ülkemizi; yaratılan bu suni fırtınadan çıkartacak politikaları acilen üretmelidir. Çeyrek asra dayanan iktidar olmanın boynundaki borcudur bu. Aksi halde Ortadoğu’da değişen haritalar içerisinde en büyük kayıp ülkemizin olacaktır.

Yazar

Yıldırım Üzümcüoğlu

1 Yorum

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar