Yükleniyor...
Şehitlerin acısı yurda dağıldı, yürekleri dağladı. Ülke ayağa kalktı. Dağlıca’da şehit olan Piyade Sözleşmeli Er 27 yaşındaki Cihan AKSARI da memleketi Düzce’de son yolculuğuna uğurlandı. Doğudan gelmiş, Düzce’ye yerleşmiş bir ailenin çocuğuydu. Haberin duyulmasıyla şehirde hareketlilik başladı. Özel araçlar, ticari araçlar, balkonlar işyerlerinin vitrinleri ay yıldızlı bayraklarla donatıldılar. Akşam Namazında Cedidiye Camii avlusu tarihi kalabalığa tanıklık etti.
Milli bayramlarda TV’ler özel logoyla yayın yaparlar. Şehitlerimiz içinde benzeri olmalı. “Hepimiz Mehmetçiğiz” gibi. Hangi yayın gurubu milli meseleler karşısında ne derece duyarlı o da belli olur hem.
Şehirlerarası otobüs firmaları da duyarlık göstermişler Ankara yolunda otobüsümüzün ön camında ay yıldız öylece varıyoruz Başkente. Manzara her yerde aynı. Evlerin balkonları, işyerleri, her yerde ay yıldız. Bütün bunlar arasında Başkent trafiğinde bir küçük ayrıntı. Bayrağı kendinden büyük bir mobilet. Kime ait ki diye bakıyoruz “Doğulu Dürümcü” yazmakta üzerinde. Doğu mutfağının şöhretinden midir, yoksa Doğulu olduğundan mıdır o ismi kullanıyor belli ki. Fotoğraf makinem yanımda. İki kare alıyorum tarihe not düşmek adına. Sonra da resme bakıp düşünüyorum. Doğuya, Güneydoğuya giden yolcu otobüslerinin taşlandıkları, bölge insanına ait işyerlerine saldırıların olduğu, tarım işçiliği için gelenlerin geri döndükleri bir zamanda işyerine “Doğulu” ismini vermiş biri ne yapmalıydı böyle bir zamanda?
O isim altında tanınmış, paralar kazanmış. Aynı isimle servise çıktığını farz etsek, ara sokaklarda doğudan gelecek şehit cenazesi bekleyen, ömründe Doğuyu, Güneydoğuyu görmemiş, bilmemiş “heyecanı aklının önünde” gençlerle karşılaşsa, sonucun nasıl olurdu ki acaba? Hiç düşünmedi. Büyük boy bayrağını taktı, işine baktı. Doğrusunu da yaptı. (“Kitleler Psikolojisi”- Gustave Le BON-kitabının okunması zamanıdır şimdi. O bizim hikâyemiz çünkü)
Satırların sahibi “Doğuludur”.
Diyarbakırlıdır.
Yönetim erki öyle uygun gördüler. Mesleğin 41. yılında, rotasyon uyguladılar. Daha evvelden tanımadık bir başka ile (Düzce’ye) -bu hassas dönemde- tayin olunduk. Merak ediliyor soruluyor;
Nerelisin?
“Diyarbakırlı…” dedikten sonra ne yapmalı acaba?
Zandan kurtulmak için?
Şüpheleri dağıtmak için?
Bayrağa sarılı mı dolaşmalı?
Sizin bildiklerinizden değilim mi demeli her defasında?
Görülüyor ki bir imtihandan geçiyoruz milletçe. “Doğulu” olmak bugün her zamankinden daha zor. Yöreden tanıdıklarla konuşuyoruz, hep aynı tedirginlik…
Talihe bak ki; bugün ülkenin bir kısım illerinde bayrak asmak hedef olmak demek. Uzatmaya gerek yok.
“Doksan yıllık parantezi kapattık” diyenler, kına yakın. Gurur duyun eserinizle.
Öyle de olsa tabii ki umutsuz değiliz yine de. Bu günler geçecek. O parantez tekrar açılacak. Ülke düzlüğe çıkana kadar siz yine sinersiniz. Ne zaman düzlüğe çıktı o zaman ortaya çıkarsınız.
“Külfeti için değil, nimeti için varsınız vatanın”
Şehit haberleri onar onar geliyor.
Açık ihmal var. Tek istifa yok.
İstifade var sadece
Küpleri doldurmak hazır musluklar akıyorken. (Onlar da kurumak üzereler zaten)
Sevsinler devletlû kalafatınızı…