Eğitimde Usulsüzlükler (2)

Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Teşkilatı’nda uzun yıllar çalışan biri olarak; son yıllardaki gördüklerimize, yaşadıklarımıza, gözlemlerimize dayanarak Bakanlığın sonunun böyle olacağını tahmin ediyorduk.


Paylaşın:

Yöneticilerin; liyakâtsız ve ehliyetsiz olmaları, devletin işleyişini bilmemeleri ve “emir kulu” insanlarla çalışmalarıdır. Dolayısıyla MEB’nın düştüğü bu durum ve sonuç çok normaldir!..

Geçen hafta bir bölümünü aktardığım “Milli Eğitim Bakanlığı 2018 Yılı Sayıştay Denetim Raporu” ile ilgili bilgileri aktarmaya devam edelim:

 

5- Engelli Bireylerin Destek Eğitim Hizmetlerinin Yürütülmesinde Etkin İşleyen Bir Kontrol Sistemi Kurulamaması Nedeniyle Bu Amaçla Tahsis Edilen Kaynakların Etkili ve Verimli Kullanılamaması:

Sonuç olarak… Bakanlıkça yürütülmekte olan söz konusu çalışmaların sonuçlandırılarak birimler arası koordinasyonun güçlendirilmesi ve etkin işleyen bir kontrol sisteminin kurulması, destek eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde planlanan hedeflerin gerçekleştirilmesi ve bu alanda kullanılan kaynakların verimliliği ve etkililiğinin artırılması açısından önem taşımaktadır.

 

6- Bakanlık Teftiş Sisteminin İstikrarlı Bir Yapı ve İşleyişe Kavuşturulamaması:

Sonuç olarak… Eğitim politikası, strateji ve uygulamalarının geliştirilmesine yönelik olarak denetim, değerlendirme, rehberlik, raporlama vb. hususlarda kapasite ve etkinlik sorunlarını çözüme kavuşturacak nitelikte istikrarlı bir teftiş sisteminin oluşturulmasının eğitimde belirlenen hedeflere ulaşmada önemli katkılar sağlayacağı değerlendirilmektedir.

 

7- Türkiye Maarif Vakfı Denetim Kurulunda, Kanun İle Öngörülmesine Rağmen Milli Eğitim Bakanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı Temsilcilerine Yer Verilmemesi:

Sonuç olarak 6721 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan “Denetim Kurulunun oluşumunda Millî Eğitim Bakanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığının temsilcilerine yer verilir” hükmü gereği Denetim Kurulu’nun en az iki üyesinin adı geçen Bakanlıkların temsilcilerinden oluşması gerekmektedir… Bu nedenle Vakfın Denetim Kurulunun anılan Kanun’un amir hükmü doğrultusunda teşekkül ettirilmesi sağlanmalıdır.

 

8- Yasal Olarak Sadece Zorunlu ve İstisnai Hallerde Değiştirilebilecek Yurtdışı Eğitim Planlarının Geçerli Gerekçelere Dayanmaksızın Defalarca Değiştirilmesi Sonucu Eğitim Sürelerinin ve Maliyetlerin Önemli Ölçüde Artması:

Sonuç olarak… Uygulamada ilave süre kullanımının öğrenciler için bir hak değil, yasa koyucunun iradesine uygun olarak zorunlu ve istisnai durumlarda başvurulması gereken bir imkân olduğu bilinciyle hareket edilmesi ve programın zaman ve maliyet etkin bir yaklaşımla sürdürülmesi için gerekli önlemlerin alınması önem taşımaktadır.

 

9- Önceden Tedbir Alınmaması Nedeniyle Yurtdışı Lisansüstü Eğitimini Tamamlayıp Yurda Dönenlerin İlgili Oldukları Kurumlarda Göreve Başlatılamaması:

Sonuç olarak 1416 sayılı Kanun’da açıkça belirtildiği üzere öğrenimlerini tamamlayarak yurda dönen öğrencilerin göreve başlamak için başvurmaları gereken kurum Milli Eğitim Bakanlığı değil, adına öğrenim gördükleri (bir başka deyişle irtibatlı oldukları) kurumlardır… Öte yandan soruşturma vb. süreçlerin 3 aylık yasal süreyi aşabilmesi durumu, öğrencilerin Milli Eğitim Bakanlığının il ve ilçe müdürlüklerinde ihtisasları ile ilgili olmayan görevlere atanmalarının gerekçesi olamaz, çünkü 657 sayılı Kanun’a eklenen hüküm, tüm kurumları bağlamakta ve Milli Eğitim Bakanlığına herhangi bir istisna veya muafiyet tanımamaktadır. …Yasal bir zorunluluk olan altı ay önceden bildirim görevinin Bakanlık tarafından yapılması; ilgili kurum ve öğrenci tarafından yürütülmesi gereken sonraki süreçlerin ise Bakanlıkça izlenerek, gerekli tedbirlerin alınması suretiyle yurtdışı eğitimini tamamlayıp yurda dönenlerin kendi kurumlarında ve uzmanlık alanları ile ilgili görevlere atanmalarının ve bu yolla kamu kaynaklarının verimsiz kullanılmasının, kişisel mağduriyetlerin ve bu nedenle Bakanlık aleyhine verilen yargı kararlarının önüne geçilmesi sağlanmalıdır.

 

10- Yurtdışı Lisansüstü Eğitimlerini Tamamlayanların Yurda Dönüp İki Ay İçinde Kurumlarına Başvurmaları Üzerine Göreve Başlatılamamaları Halinde Yapılması Gereken Ödemenin, Henüz Yurda Dönmeden ve Kurumlarından Görev Talebinde Bulunmadan Yapılmaya Başlanması:

Sonuç olarak… öğrenimini tamamlayıp yurda dönen öğrenci iki ay içinde taahhütname ile irtibatlı olduğu, bir başka deyişle mecburi hizmetle mükellef bulunduğu kuruma müracaat etmeye; ilgili kurum da yurda dönüşünü müteakip 2 ay içerisinde başvurması halinde öğrenciyi göreve başlatmakla yükümlüdür. Bu koşullarda işe başlatılamayan öğrencilere üç ay süreyle yurtdışı aylığının yarısı oranında ödemede bulunulması gerekmektedir. …Buna rağmen henüz yurda dönmemiş ve irtibatlı olduğu kuruma göreve başlama müracaatında bulunmamış; fiilen de yurtdışında bulunduğu için göreve başlama imkânı bulunmayan öğrencilerin Bakanlığın yurtdışı müşavirlik ya da ataşeliklerine verdikleri dilekçe üzerine bu ödemenin yapılması yasal düzenlemelerle bağdaşmadığından, bu uygulamanın sonlandırılması yerinde olacaktır.

 

11- Yurtdışında Lisansüstü Eğitim Gören Öğrencilere Yapılan Ödemelerde Yasal İlke ve Sınırlamalara Uyulmaması:

Sonuç olarak yurtdışında lisansüstü öğrenim gören öğrencilerin giderlerinin yurtdışı müşavirlik ve ataşelikler tarafından ödenmesi sırasında yasal ilke ve sınırlamalara riayet edilmemesi yönündeki uygulamaların, müşavirlik ya da ataşeliklerin farklı yaklaşımlarından ya da kontrol sürecini etkin işletmemelerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Resmi Burslu Öğrenci Sistemi (REBUS) modülü aracılığıyla tüm ödemelerin merkezdeki birimlerce kontrolünün sağlanmasına yönelik çalışmaların tamamlanarak hayata geçirilmesinin, ödemelerde hukuka uygunluğu ve standardizasyonu artıracağı değerlendirilmektedir. …Bulgumuza konu diğer hususlarda da yasal düzenlemelerle getirilen koşullara ve sınırlamalara azami düzeyde riayet edilmesi için gerekli önlemlerin alınması önem taşımaktadır.

 

12- Fiilen Ders Görevi Bulunmayan Öğretmenlere Çeşitli Gerekçelerle Ek Ders Ücreti Ödenmesi:

Sonuç olarak… Bulgumuzda yer verilen gerekçeler ve yasal düzenlemeler karşısında doğrudan eğitim ve öğretimle ilgisi bulunmayan idari ve benzeri nitelikteki işlerle görevlendirilen ve herhangi bir ders görevi bulunmayan öğretmenlere yersiz olarak ek ders ücreti ödenmesi yönündeki uygulamanın sonlandırılması gerekmektedir.

 

Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Teşkilatı’nda uzun yıllar çalışan biri olarak; son yıllardaki gördüklerimize, yaşadıklarımıza, gözlemlerimize dayanarak Bakanlığın sonunun böyle olacağını tahmin ediyorduk. Görevdeki eski arkadaşlarla odalarımızda zaman zaman yaptığımız sohbetlerde; durumu değerlendiriyor, tartışıyorduk. Hatta amirlerimize eksikleri, yanlışları münasip dille anlatmaya çalışıyorduk; ama görüşlerimize değer verilmiyordu.

 

Rapordaki gariplikse, ödenek üstü harcama yapılması ve borç yapılmasıdır. Teknolojinin bu kadar geliştiği, ödeneklerin bilgisayar üzerinden gönderildiği, harcamaların çok rahat takip edildiği bir sistemde “nasıl böyle bir şey oluyor” anlaşılır gibi değil.

 

Bir tek açıklaması vardır: O da yöneticilerin; liyakâtsız ve ehliyetsiz olmaları, devletin işleyişini bilmemeleri ve “emir kulu” insanlarla çalışmalarıdır. Dolayısıyla MEB’nın düştüğü bu durum ve sonuç çok normaldir!..

Yazar

Yaşar Yeniçerioğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar