Yükleniyor...
Kerkük hiç şüphesiz bir Türk şehridir. Tarih olarak da kültür olarak da bir Türk şehridir. Demografik yapısıyla oynanmadan önce nüfus yapısı bakımından da bir Türk şehriydi.
Türk milliyetçileri bunu öteden beri söylemektedir. Ben 75 yaşıma geldim; kendimi bildim bileli Kerkük, Türk milliyetçilerinin yazılarında, ezberlerindedir. Birilerinin son dakikada, kim bilir hangi hesaplarla akıllarına geldiği gibi değil. Irak Türkleri, Türk milliyetçilerinin samimi ve hasbi meselelerinden biridir.
Kerkük, Türk şiir ve musikisinin en verimli ve zengin kaynaklarından biridir. Kerkük ve havalisindeki Türkler, Nesimî’nin, Fuzulî’nin şiir pınarından su içmişler ve yüzlerce şair yetiştirmişleridir. Nevres adlı şairler, Seyyid Örfîler, Hicrî Dedeler, Mehmed Râsihler, Mehmed Sâdıklar, Osman Mazlumlar, Necmettin Esinler, Mustafa Gökkayalar ve daha niceleri. Saymakla bitmez. En iyisi okuyucuların, Atâ Terzibaşı’nın Ötüken Yayınları’ndan çıkan dört ciltlik Kerkük Şairleri kitabını okumalarıdır. Okuyunca göreceklerdir ki Kerkük bir şairler yatağıdır.
Kerkük deyince Hoyrat gelir aklımıza. Hoyrat deyince Muçıla, Abdurrahman Kızılay, Abdülvahit Küzecioğlu. Son ikisinin sesleri hâlâ kulaklarımızdadır. İsteyenler, dijital ortamlara girip bu harika sesleri dinleyebilir, Kerkük’ün sesini duyabilirler. Hoyratlar Kerkük’ü Urfa’ya, Elazığ’a bağlar; Türkiye’ye bağlar. Türkiye’nin şairleri de hoyratlardan etkilenmişlerdir: Arif Nihat Asya, Refet Körüklü, Aydil Erol.
Nice kültür adamının ve eğitimcinin de yurdudur Kerkük ve havalisi: Atâ Terzibaşı, Ömer Öztürkmen, Enver Yakuboğlu, Suphi Saatçi, İsmet Hürmüzlü, Habib Hürmüzlü. Türk üniversite hayatının unutulmaz ismi İhsan Doğramacı da Irak Türklerindendir. Türk üniversitelerinde doktor ve yönetici olarak hizmet etmiş olan Ümit Akkoyunlu, Enver Hasanoğlu da o topraklardandır. Dr. Muzaffer Arslan, tarihçi Ekrem Pamukçu ve Eşref Buharalı, iktisatçı Mahir Nakip ve daha niceleri Türkiye’de önemli hizmetler gördüler. Ve nihayet benim meslektaşım, birlikte Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü hazırladığımız Ziyat Akkoyunlu kardeşim. Buraya adlarını yazamadığım daha nice kültür, sanat ve eğitim adamı. Kerkük bir ziyalılar yurdudur aynı zamanda. Buradan, orada kalan kültür ve sanat adamlarına da selam gönderiyorum.
14 Temmuz 1959’da katledilen 36 şehidin, Atâ Hayrullah’ın, Kahveci Osman’ın ruhları hiç şüphesiz bugün Kerkük’ün üzerinde dolanıyor. Kerkük bir mukaddes şehitler yurdudur. Abdullah Abdurrahman’ın, Nejdet Koçak’ın, Adil Şerif’in, Rıza Demirci’nin, Halit Akkoyunlu’nun temiz ruhları da Kerkük semalarındadır.
Kerkük’ün aydınları Türkçüdür, Turancıdır. Bir yandan Türkçülüğü reddetmek, bir yandan da Abdurrahman Kızılay’dan “Altın hızma mülayim” dinlemek… Bu işte ne kadar samimiyet olduğu konusunu okuyucuların takdirine bırakıyorum. Ama hiç kimse bizim Türkçü olmak hakkımızı belirleyemez. Hiç kimse bizi partisinin il başkanı veya belediye başkanı sanmasın. Biz Türk’üz ve Türkçüyüz. Kerkük bizim yaramızdır. Şimdi Kerkük için yapılması gerekeni söylüyorum.
Türkmenler silahlanmalı ve askerî eğitim görmelidir. Kendi yurtlarını kendileri savunmalıdırlar. Bir halkın, kendi yurdunda kendisini savunmasına hiç kimse bir şey diyemez. Elbette Türkiye de bu konuda üzerine düşeni yapmalıdır. Başka ülkeler ne yapıyorsa ve nasıl yapıyorsa Türkiye de aynı usullerle üzerine düşeni yapmalıdır. Bu iş uzun yıllar önce başlasaydı bugün orada bir Türk yönetimi olurdu. Fakat zararın neresinden dönülse kârdır. Bu iş, savsaklanmaya gelmez. Yükseklerden atıp hiçbir şey yapmamayı kaldırmaz. Bir iki hamle yapıp sonra geri adım atarak olmaz. İş, sürekli, istikrarlı ve planlı bir şekilde yapılmalıdır.
Kerkük Türk’tür ve Türk kalmalıdır. Bunu sağlayamayanlar… Noktalar bazen çok şey ifade eder. İnsanlar nokta koyarak bile bazen içindekileri dışa vurur. Tekrar nokta!