Yükleniyor...
Birkaç gündür “Kür Şad var mı?” sorularına muhatap oluyorum. “Kür Şad diye biri yokmuş.” diyenler de var. Hatta “Kür Şad hainmiş.” diyenler de. Bu sebeple efsanelere sonra devam etmek üzere bu hafta Kür Şad konusunu ele alıyorum.
Atsız’ın, Türkçesini Kür Şad olarak tasarladığı bir kahraman Türk tarihinde vardır. Hem de canlı kanlı bir kahraman. Bozkurtların Ölümü romanında olduğu gibi, 40 (küsur) arkadaşıyla gerçekten Çin sarayını basmış, Vey ırmağı kıyılarında vuruşa vuruşa ölmüş bir Türk kahramanı.
Kür Şad’ın Çin kaynaklarındaki adı Cie-şı-şuay’dır. Çinliler, Türklere ve Çinli olmayan başka milletlere ait özel kelimeleri ve özel isimleri Çinceye uydurarak kaynaklarına almışlardır. Böylece bu kelime ve isimler tanınmayacak hâle gelmiştir. Bu tür kelime ve isimlerin, alındıkları dildeki asıllarının ne olduğu konusu özel bir ihtisas konusudur. Türkologlar ve Sinologlar (Çin bilimciler) bu tür kelimelerin asıllarını anlayabilmek için sürekli çaba harcamışlardır; bugün de harcamaktadırlar. Kelimelerin aslını tasarlama işine “rekonstrüksiyon (yeniden kurma)“ denir.
Çin kaynaklarında Cie-şı-şuay, Atsız’ın konuya eğildiği dönemlerde Kiüe-şe-so veya Kiüe-şe-şoay olarak okunan kişi adının (veya unvanının) da Atsız rekonstrüksiyonunu yapmış, yani Türkçedeki aslının ne olabileceğini tasarlamıştır. Onun tasarlamasına göre bu kahramanın Türkçe adı Kür Şad’dır. Türk Ansiklopedisi’ne yazdığı Kür Şad maddesinde Atsız, Kiüe-şe‘nin unvan, Sinologlarca So veya Şoay okunan kısmın da kişi adı olduğunu söyler. Kahramanımız bir Kök Türk şehzadesi olduğu için Atsız, unvandaki ikinci kısmı şad olarak tasarlamıştır. Kür olarak tasarladığı birinci kısımda Kül Tigin adındaki Kül‘ün r’li biçimini (Osman Sertkaya’ya böyle söylemiştir.) veya Kutadgu Bilig, Dîvânu Lugâti’t-Türk’te “yürekli, kahraman” anlamında geçen kür kelimesini düşünmüş olmalıdır. Kür, bugünkü gür kelimesinin de eski biçimidir. Ayrıca Oğuz Kağan’ın amcalarından birinin adı da Kür Han’dır.
Çin kaynaklarında elbette kelime Kür Şad diye geçmeyecekti. Mesela Türk sözü de Çin kaynaklarında Tu-kyu / Tu-küe, bugünkü Çince söylenişiyle Tu-cue diye geçer. Kahramanımızın adı Çin kaynaklarında Kür Şad biçiminde geçmediği için “Kür Şad diye biri yoktur.” demek, mantıklı bir düşünce tarzının sonucu veya doğru bir ifade tarzı değildir. Bu, “Mete diye biri yoktur, Motun diye biri yoktur.” demek gibi bir şeydir. Bugün Mete veya Motun diye bilinen Hun hükümdarının adı Çin kaynaklarında Mao-du(n) biçimindedir. İlle itiraz edilecekse şöyle denebilir: “639’da arkadaşlarıyla Çin sarayını basan bir kahraman vardır, Çin kaynaklarındaki adı Cie-şı-şuay’dır. Bu ismi Kür Şad diye tasarlamak yanlıştır.” Ancak unutmamak gerekir ki, Çin kaynaklarındaki bu tür kelimelerin aslını tasarlayan pek çok Sinolog ve Türkolog vardır. İyi bir bilim adamı kendi tasarlamasını da ortaya koymalıdır.
Hainlik konusuna gelince. Olayı, tam altı Çin kaynağı anlatmaktadır. Dört Çin kaynağının çeşitli çevirileri, Liu Mau-tsai (Türkçesi Selenge yayınlarında), Ahmet Taşağıl, İsenbike Togan, Saadeddin Gömeç ve Ahmet B. Ercilasun’un Kök Türklerle ilgili kitaplarında vardır. Osman Sertkaya’nın Gazi Türkiyat dergisinin 2014 Bahar sayısındaki makalesinde de yeni çeviriler bulunmaktadır. En son çeviriler Tilla Deniz Baykuzu’ya aittir. Kasım 2016’da “Son Bilgiler Işığında Kürşad İsyanı” (Kömen Yayınları) adlı önemli bir eser neşreden Baykuzu’da kaynaklar altıya çıkmış; isyanla ilgili yer ve güzergâh resimlerle ve krokilerle gösterilmiştir.
Altı Çince kaynağın yazılış tarihleri sırayla şöyledir: 717, 729, 801, 945, 1060, 1085. Sonuncu kaynakta Kür Şad’ın (haydi bazılarının gönlünü hoş edelim: Cie-şı-şuay’ın) çapkınlığından (bazı çevirilerde serseriliğinden) ve ağabeyi Tu-li’yi Çin hükümdarına ihbar ettiğinden bahis vardır. Hainlik olarak yorumlanan nokta, her hâlde bu bilgidir. Ancak ilk beş kaynağın hiçbirinde bu bilgi yoktur. Yani Kür Şad’a hainlik isnadında bulunanlar, olaydan 78, 90, 162 yıl sonra yazılan kaynaklara itibar etmiyorlar; 446 yıl sonra yazılan kaynağa itibar ediyorlar. Üstelik 629’da Çin’e tabi olan Tu-li, 631’de ölmüştür. İhtilal ise bu tarihten sekiz yıl sonra olmuştur.
İhtilalin başı olan Kür Şad, hareket sırasında, ağabeyinin (Tu-li’nin) oğlu Ho-lo-ku’yu koruma altına alıyor. Hatta son kaynağa göre onu lider olarak seçiyor. Kür Şad’ın ancak “feragat” ile ifade edilebilecek bu tutumu da ona yapılan ihbarcılık isnadının doğru olmadığını gösterir. Bu bakımdan Atsız’ın, Kür Şad ihtilaliyle ilgili yorumu doğrudur.