KU-TAD-GU-Bİ-LİG

Eşine sevgi sözcükleri söylemeye alışkın olmayan biri günün birinde diyecek olmuş da; “Ağzına yakışmıyor herif, suç mu bastırıyorsun yoksa? Şeklinde olmuş aldığı karşılık. *** Valilik yaptığı Diyarbakır’a İçişleri Bakanı olarak dönünce, sayın bakan ilin ileri gelenleriyle bir araya geliyor. Onlara ilin kültür derinliğine vurgu yapmak istiyor. “el Ceziri’nin yeri” diyor. (?) Cahit Sıtkı’yı zikrediyor. Ziya […]


Paylaşın:

Eşine sevgi sözcükleri söylemeye alışkın olmayan biri günün birinde diyecek olmuş da;

“Ağzına yakışmıyor herif, suç mu bastırıyorsun yoksa?

Şeklinde olmuş aldığı karşılık.

***

Valilik yaptığı Diyarbakır’a İçişleri Bakanı olarak dönünce, sayın bakan ilin ileri gelenleriyle bir araya geliyor. Onlara ilin kültür derinliğine vurgu yapmak istiyor.

“el Ceziri’nin yeri” diyor. (?)

Cahit Sıtkı’yı zikrediyor.

Ziya Gökalp’i dil ucuyla anıyor.

Ali Emiri Efendi’ye, onun kültürümüze armağanı olan “Divan-ü Lügat-it Türk’e” sözü getirmeye çalışıyor. Ama getiremiyor… İsimler karışıyor. Yusuf Has Hacib’in eserini, Ali Emiri Efendiye mal ediyor. Onu da edemiyor. Önünden alıyor. Ardından dolanıyor. Hecelemeye çalışıyor. İçinden çıkamıyor. Kaşgarlı Mahmut aklına gelmiyor. “Kutadgu Bilig” akrep oluyor diline yapışıyor. Bir türlü telaffuz edemiyor. Yanındakilerin bilgisi yetmiyor ki yardım da alamıyor onlardan. Siyaseten magazine malzeme olmaktan kurtulamıyor. Düştüğü zor durumu bölgede yaşanan zorluğa bağlıyor bakan. Dileriz öyledir.

Var her işte bir hayır.

Türk dilinin önemli bu iki eserine ve onlara hizmeti geçmiş isimlerine dikkati çekmiş oluyor. Reklamlarını yapmış oluyor istemeden. 18 milyon öğrencimizle yarıyıl tatiline girdik. Ödev konusu olsun bu da öğrencilerimize. Öğrencilikten kurtulanlarımıza da elbette.

Bir haber sunucusu da; “Ünlü Türk Destanını” telaffuz edemedi” diye veriyor bu haberi. Doğrusunu söylemiş oluyor bununla güya. Karnesi ortaya dökülüyor böylelikle haber yapanımızın, haber olanımızın…

Kutadgu Bilig;

Ne spikerin dediği gibi “Türk Destanı”. Ne Âlâ bakanın diyemediği gibi “Ali Emiri Efendinin” bulup kültürümüze kazandırdığı o meşhur eser.

11. yüzyılda Uygur Türklerinden Yusuf Has Hacib’in Doğu Karahan’lı hükümdarı Tabgaç Uluğ Buğra Kara Han (Ebû Ali Hasan bin Süleyman Arslan)’a atfen yazıp takdim ettiği Türkçe eser. Günümüz Türkçesiyle “Mutluluk Veren Bilgi”. “Devlet Olma Bilgisi” demek.

Devletlilerimizin mutluluk veren o bilgiye herkesten çok ihtiyaçları olmalı.

Oradan alınma bir cümle;

“Bedenin süsü yüz.

Yüzün süsü göz.

Aklın süsü dil.

Dilin süsü söz”

İnsan yabancısı olduğu sahaya girince öyle oluyor. Söz ağza yakışmıyor. Çiğ duruyor orada görüldüğü gibi.

Haber sunucusuna gelince;

Patronu çıkıp da “Nasıl olurda Piri Reis’i  eserini yanlış söylersin sen” diyerek işine son vermemiştir inşallah.

Zor günlerden geçiyoruz. Akıllar başka yerde, dil başka. Telaffuzu zor bir süreç. “Ayrılıkların” daha kolay telaffuz edilebildiği bir süreç. Bu noktaya nasıl geldik. Nasıl çıkılacak bu çıkmazdan? Onu doğru telaffuz etsinler devletlilerimiz, o bize yeter.

Ali Emiri Efendi…

Onun adını taşıyan Okulda sınavına girmiştim. Diyarbakır’da. Öğretmenlik yolum öylece açılmıştı. Uğurlu isim sayarım. Allah’tan rahmet diliyorum onunla birlikte kültürümüze hizmeti geçen diğerlerine.

Yarıyıl tatilinin kültürümüzün kilometre taşlarını okumaya, anlamaya, tanıtmaya vesile olması dileği ile…

Öğrencilerimize iyi tatiller.

2016 yılı Türk İslam âlemine ve insanlığa hayırlar getirsin inşallah.

Herkesin yeni yılı kutlu olsun.

Yazar

Osman Erenalp

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar