28.04.2025

Yılmaz Özdil’in Atatürk Üçlemesi Hakkında: Son Cüret

Son Cüret kitabında Mondros Mütarekesi’nden sonra İstanbul’da adım adım işgalin gerçekleştiği, bu günlerde yaşanan acı olaylar, sarayın teslimiyeti ve acizliği anlatılıyor.


Bilge Ercilasun’un, Yılmaz Özdil’in Atatürk ile ilgili son 3

kitabını değerlendirdiği yazı dizisinin 3. bölümüdür.

Yazı dizisinin 1. bölümü

Yazı dizisinin 2. bölümü

Üçlemenin ikinci kitabı Son Cüret adını taşıyor. Hasan Tahsin’e ithaf edilmiş olan kitapta Uğur Dündar’ın önsözü de yer almaktadır. Burada Millî Mücadele yılları anlatılır. İzmir’in işgaliyle başlayan kitapta Yunan’ın Ege’ye yayılması ayrıntılı olarak ele alınmıştır.[1]

Mondros Mütarekesi’nden sonra İstanbul’da adım adım işgalin gerçekleştiği, bu günlerde yaşanan acı olaylar, sarayın teslimiyeti ve acizliği anlatılıyor. İstanbul’da ve Anadolu’da halkın çektiği çileler, Yunan’ın yaptığı zulüm ve kıyım, yaşanan vahşet ve dehşet dolu günler, tecavüz olayları kitapta geniş olarak yer alıyor. İstanbul’da yiyecek sıkıntısı baş göstermiş, pek çok gıda karaborsaya düşmüştür. En temel gıdalar bulunamaz. Kıtlık ve yokluk yaşanmaktadır. Anadolu’da yaşayanlar ise kendilerine uygulanan katliam ve tecavüzlerle baş etmeye çalışmaktadırlar. Katliamı yapanların başında Yunanlılar gelmektedir. Girdikleri her yerde kadınlara tecavüz etmekte, çoluk çocuk demeden herkesi vahşice katletmektedirler. Özdil bu konuda yabancıların yazdıklarından da faydalanmış ve onların notlarını aktarmıştır. Bunlardan biri, bir Yunan subayının üzerinden çıkan (ve o günlerde Hâkimiyet-i Milliye’de yayınlanan) hatıra defterinden alınan satırlardır (s. 317-318). Bir başkası, Fransız kadın gazeteci Berthe Gaulis’nin gözlemleridir (s. 325-328). Yunan gazeteci Tasos Kostopulos’un Savaş ve Etnik Temizlik adlı kitabından alınan satırlara da rastlıyoruz (s. 435-436). Ayrıca işgal yıllarında Anadolu’da olup bitenler hakkında Yakup Kadri, Ruşen Eşref, Falih Rıfkı gibi yazarların gözlemlerine de yer verilmektedir. Yazar, işgal yılları boyunca yaşanan tecavüzler, yangınlar, vahşet, zulüm ve katliam olaylarını belgelerden faydalanarak açıkça ve bütün gerçekliğiyle anlatmaktadır.

Kitabın asıl konusu Millî Mücadele’nin oluşumu ve gelişimi ile İstiklal Savaşı süreci içinde yaşananlardır. Aynı zamanda Mustafa Kemal’in özellikleri ve merakları da ele alınmıştır. Bunlar arasında insan biriktirme özelliği, Millî Mücadelede kağnının önemi ve rolü, telgrafın iletişimde yarattığı olağanüstü güç ve etki, basının gücü ve propaganda, eğitim meselesi, Kuvayı Milliye’nin oluşumu ve direnişi konuları, en çok vurgulanan meselelerdir.

Kuvayı Milliye’nin Örgütlenmesi

Mustafa Kemal’in emriyle İstanbul’da Mim Mim Grubu (Müdafaa-i Milliye) kurulur. Mustafa Kemal bu görevi Topkapılı Mehmet’e vermiştir. Eski tulumbacıdır, kabadayıdır, gözü karadır, Topkapılı Cambaz Mehmet adıyla nam salmıştır, doğma büyüme İstanbullu’dur, Çanakkale’den beri Mustafa Kemal’in askeridir, İstanbul’da sustalı, tabancalı üç bin elemanı vardır: Sandalcı, hamal, esnaf… Sokakta müthiş bir istihbarat ağı kurmuştur. Yaprak kımıldasa haberi olmaktadır. Gizli evleri, gizli buluşma noktaları vardır, Anadolu’ya bilgi, insan, silah, cephane kaçırmaktadırlar (s. 181).

“Topkapılı Cambaz Mehmet, filmlere çekilmesi gereken, romanları yazılması gereken sansasyonel operasyonlara imza attı.

İngiliz işgal kuvvetleri komutanı general Harrington’ın makam otomobilini çaldı, kendisi sürerek götürdü, Ankara’da Mustafa Kemal’e hediye etti!

Mim Mim Grubu’nun en önemli silahı, sustalıydı.

Tramvayda Türk kadınlarına sarkıntılık eden Fransız subaylarını veya esnafa tokat atan İngiliz askerlerini gölge gibi takip ediyor, tenhada bıçaklıyorlardı.

İşgal kuvvetleri için keskin ve sessiz bir tehlikeydi.” (s. 181-182).

Mustafa Kemal’in ayrıntılı planlarıyla direniş başlar. Kuvayı Milliye içinde yer alan efelerin rolleri anlatılır. İstanbul’da cephanelikleri basma ve silah kaçırmalar, Maraş, Mersin ve Antep gibi şehirlerin işgalleri ve buralarda yapılan direnişler ile çatışmalar, Anadolu’da dolaşıp Millî Mücadele ve Mustafa Kemal aleyhinde çalışan ve halkın kafasını karıştırmaya uğraşan İngiliz casusları ve Büyük Taarruz için titizlikle yapılan gizli hazırlık, film senaryolarına yakışır (âdeta Attila İlhan’ın senaryolarını andıran) bir hareketlilikle ve heyecanlı bir üslupla anlatılıyor. İşgal edilen şehirlerde yaşanan olağanüstü direniş hareketleri ve ona zıt olarak yapılan ihanetler de aynı şekilde kitapta yer alıyor.

Kağnılar

Millî Mücadele’de önemli rol oynayan unsurlardan biri de kağnılardır. Silah ve cephaneler, o yılların yegâne ulaşım vasıtası olan kağnılarla taşınmıştır. Millî Mücadele ve İstiklal Savaşı, Türk kadınının kağnı ile silahları taşıması sonucunda zafere ulaşmıştır. Kitapta kağnının bu hayati önemi ve rolü, Türk kadınının kağnıyla olağanüstü işbirliği ve özdeşleşmesi, şu satırlarla vurgulanıyor:

“Karayolu yoktu.

Demiryolu yoktu.

Şark cephesinden Garp cephesine bir tek cephane sandığını götürebilmek için 1 200 kilometre aşılması gerekiyordu.

Bu 1 200 kilometre kağnıyla bir ay sürüyordu!

Bu 1 200 kilometre boyunca, kağnıyı kullananlara, kağnıyı çeken hayvanlara, neredeyse taşıdıkları yük kadar yiyecek gerekiyordu.

Elimizde motorize kuvvet yoktu.

Deve, katır, öküz, manda…

Dünya tarihinde sadece bizde kağnı komutanlığı vardı.

O gıcırdayan kağnılar…

Türk milletinin çektiği acıların, sıktığı dişin gıcırtısıydı.

Kağnıcıların tamamına yakını kadındı.

Erkekleri cephede olan veya erkekleri şehit düşmüş kadınlardı.

Emzikli bebelerini sırtlarına bağlıyorlardı… Tapaları ıslanmasın diye, çocuklarını açıkta bırakıyor, mermileri örtüyorlardı.

Zaferden sonra Fransız kadın gazeteci Berthe Gaulis’e röportaj veren İsmet paşa Sakarya Savaşı’nı Türk kadınları kazandı, diyecekti.

Kağnı kollarımız, Konya’daki depolarla Sakarya cephesi arasında mekik dokuyordu. Develi kağnılarımız öylesine süratliydi, öylesine etkili çalışıyordu ki… Son model kamyonlarla aynı sevkiyatı başaramayan Yunan ordusu gözlerine inanamıyordu.” (s. 350-351).

Telgraf

Kitapta yer alan konulardan bir başkası telgraftır. İletişim ve haberleşmeye çok değer veren Mustafa Kemal yurdun dört bir yanına sıkı sıkıya örülen telgraf ağlarıyla ulaşmaktadır. Telgrafla yapılan işlere, ulaşılan noktalara, başarılara pek çok yerde değinilmiştir. Ayrıca havacılığın önemi de belirtilmiş, bu savaştaki uçaklarımızın başardıkları işlerden söz edilmiştir. Bundan başka, Atatürk için matematiğin yeri ve değerinden söz ediliyor ve Atatürk’ün bu konudaki değerlendirmesine yer veriliyor:

“Mustafa Kemal, düşmanı İzmir’de denize döktükten sonra Kurtuluş Savaşı matematik mimaridir, diyecekti… Yenmekten yenilmeye kadar hesaplanmamış hiçbir yanı yoktur. Büyük Taarruz işte böyle bir mimarinin zirvesinde başlamıştır, diyecekti.

Tekâlif-i Milliye, işte o bahsettiği matematik’ti.” (s. 355).

Basın ve Propaganda

Mustafa Kemal’in önem verdiği unsurlardan biri de basın ve propaganda gücüdür. Mustafa Kemal bu yüzden fırsat buldukça, imkân buldukça yabancı gazetecilerle görüşmüş ve fikirlerini açık açık belirtmiştir. Ayrıca İstiklal Savaşı’nın maksadını her fırsatta basın organlarıyla bütün dünyaya duyurmayı başarmıştır. Bu konuda en büyük desteklerden biri, İstanbul basınından mizah yoluyla gelmiştir. Kitapta İstanbul gazetelerinde yer alan Kuvayı Milliye taraftarı olan karikatürlerden bahsedilir ve bunların aynı zamanda Kuvayı Milliye’yi ve Mustafa Kemal’i oldukça geniş bir kitleye tanıtma, halkın maneviyatını yükseltme, düşmanın vahşetini ortaya koyma gibi hususlarda kamuoyunu aydınlatmak görevlerini başarıyla yerine getirdiği de söylenebilir (s. 161-165).

Sanat

Anadolu’da sıcak savaş cephede bütün hızıyla sürerken sanata verilen önem de gözden kaçmamıştır. Ankara’ya gelen Amerikalı gazeteci Clarence Strett’in bu konudaki gözlemlerine ve yorumlarına yer veriliyor. Türklerin hem İngilizlerle savaşıp hem de Shakespeare’in eserlerini sahneye koyarak büyük bir ilgiyle seyretmeleri karşısında, Amerikalı gazetecinin şaşkınlığı, kitapta çarpıcı bir ifade ile vurgulanıyor:

“Amerikalının bir başka çarpıcı gözlemi Hamlet’le alakalıydı.

1921 yılında, Kurtuluş Savaşı’nın ortasında, sokakta develerin dolaştığı, kağnıdan başka taşıtın olmadığı, toz bulutları içindeki Ankara kasabasında Hamlet seyretmişti!

Çünkü…

Otello Kâmil’in gezici kumpanyası gelmişti.

Otello lakabıyla tanınan Kâmil Rıza’nın tiyatrosuydu.

Anadolu’yu Shakespeare’le tanıştıran tiyatrocuydu.

Ahırdan bozma binada, gaz lambalarının ışığında oynuyorlardı.

Sanatçının yurtseveri, işte böyle oluyordu.

Amerikalı gazeteci-istihbaratçı gördüklerine inanamamıştı. İngilizlerle savaş halindeler ama, Shakespeare’in eserini sahneye koyuyorlar ve alkışlayarak seyrediyorlar. Türkler sanatın millî sınırları olmadığına beni ikna ettiler. Üstelik bunların hepsi savaş sırasında oluyor, diye not almıştı.” (s. 313-314).

Harita

Mustafa Kemal için vazgeçilmez olan bir unsur da haritalardır. Kitapta sık sık bu konuya dikkat çekiliyor ve haritanın önemi belirtiliyor. Ziraat Mektebi’nde kaldığı müddetçe “masaların üstü ve duvarlar” haritalarla kaplıdır (s. 200). Büyük Taarruz esnasında Çal köyüne gittiği sırada “yakılmış bir evin bahçesinde”, kırık bir kağnının üzerine serilen haritayı inceler (s. 423). Ayrıca tarih kitaplarını harita eşliğinde okuduğu belirtilir. O, Millî Mücadele’nin her bir noktasını, İstiklal Savaşı’nın her bir adımını asla şansa bırakmamış, günler ve geceler boyu harita üzerinde çalışarak, inceden inceye düşünerek, her türlü ihtimali hesaplayarak hazırlamış ve başarıya ulaşmıştır.

Film Eleştirisi

Millî Mücadele yıllarında çok olağanüstü olaylar yaşanmış, adı belirsiz kadın ve erkek kahramanlar, cesur ve idealist insanlar, olağanüstü başarılara ulaşmış, mucizevi ve hayret uyandırıcı başarılar elde etmiş ve zaferler gerçekleştirmişlerdir. Yazar bu kahramanların adlarını anarak yaptıkları işlerden sık sık bahseder. Dünyanın dört bir tarafına yayılmış Türk esirlerin varlığından ve durumlarından söz eder. Bunların filminin yapılmadığına, bu insanların tarih sayfaları arasında kalarak unutulduğuna hayıflanır. Kitapta senaryolar yazılacak, filmlere konu olacak büyük heyecan verici ve yoğun duygular yaratacak sahneler ve olaylar bulunuyor. Özdil bunları özellikle seçip merak ve heyecan uyandırıcı üslubuyla anlatıyor (Türk esirlerinin durumları, esaretten kaçış sahneleri gibi). Pek çok yerde sinemanın önemine işaret ediliyor ve filmlik konuların, olayların altı çiziliyor. Batı ile mukayeseler de yapılıyor. Fransız Guyanası’ndan maceralı bir şekilde kaçan Cemil polis, aynı yerden kaçan ve filmi çevrilerek Steve Mc. Quenn tarafından oynanan ve dünyaca meşhur olan Kelebek filmi ile karşılaştırılıyor. Bir başka savaş filmi olan Kwai Köprüsü’nden de söz ediliyor. Millî Mücadele’de aktif bir rol almış olan Kara Fatma, Urfa’daki Millî Mücadele hareketinin kahramanı Iraklı Uceymi Sadun Paşa (s. 174-176), İstanbul üzerinden Anadolu’ya geçerek mücadeleye katılan Libyalı Ahmet Sunusi (s. 126) bunlardan bazıları olarak kitapta yer alıyorlar. Kitabında Türk esirlerin durumundan ve yayıldıkları geniş coğrafyadan da özetle bahseden Özdil, bu duruma hayıflanıyor ve bu esirlerin bugün bilinmediğinden, bunları anlatacak hiçbir eser olmadığından şu satırlarla yakınıyor:

“Türk esirler hakkında kitap yazsak en az 10 cilt olur.

Ama maalesef bu konuda yazılmış bir kitap bile yok.

Belgesel yok.

Film yok.

Dizi yok.

Okullarımızda anlatılmıyor.

Ders müfredatımızda yok.

Kaç kişi hayatını kaybetti, bilmiyoruz.

İsim listesi yarım yamalak.

Maalesef Türk halkının kendi esirlerinden bile haberi yok.” (s. 137).

Yazar, günlerce esarette kalarak hayat mücadelesi veren Türk askerlerinin yurda gelir gelmez Anadolu’daki mücadeleye koşmaları karşısında İngiliz istihbaratının dehşete düştüğünü şöyle belirtiyor: “Esir kamplarında aylarca, yıllarca yaşam mücadelesi veren Türk askerlerinin, yurda gelir gelmez Kuvayı Milliye’ye koşmaları, İstanbul’daki İngiliz istihbaratını dehşete düşürüyordu.” (s. 139).

 

[1]Son Cüret, Sia Kitap, İstanbul 2020, 454 sayfa. Alıntılar bu baskıdandır.

Yazar

Bilge Ercilasun

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar