Yükleniyor...
03.05.2011
(E) Büyükelçi, Dr. Mustafa Aşula
Akdenizde Sidra körfezinde ve doğrudan Avrupa ile karşı karşıya bulunan ve 500 000 kadar nüfusuyla Libya’nın üçüncü büyük kenti durumundaki Misurata’da yaklaşık iki aydan bu yana isyancılarla Hükumet güçleri arasında cereyan eden ve kentin sık sık el değiştirmesiyle bilinen çarpışmaların, hem Libya’daki savaş açısından ve hem de bu savaşa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1973 sayılı kararını mesnet göstererek taraf olan Batılılar açısından, tam bir düğüm noktası teşkil ettiği her gün biraz daha gün yüzüne çıkıyor.
İsyancılar veya ısrarla literatüre sokulmaya çalışıldığı şekliyle, muhalifler, şehirde Hükumet güçlerinin ağır silahlar eşliğindeki yoğun kuşatması altında bulunmakla beraber, zaman zaman liman üzerinde hâkimiyet tesis edebildiklerinden ötürü, müttefiklerden olsun, resmi ve gayrı resmi bazı kuruluşlardan olsun, ihtiyaçları olan mühimmat, ilaç, gıda ve sair acil nitelikli yardımları temin etmiş olmakla, direnişlerini şimdilik sürdürebilmeyi başarmış gözüküyorlar. Muhaliflere göre, Misurata’nın düşmesine kesinlikle izin verilmemelidir. Aksi halde, Doğu’daki Bingazi harekâtı en önemli öncü kalesini kaybedecek ve bunun yaratacağı moral çöküntünün tüm Libya sathındaki sonuçlarını sınırlamak kolay olmayacaktır. Buna karşın Hükumet kuvvetleri de, Misurata’yı herhalde tam anlamıyla ele geçirmek suretiyle, muhaliflerin nihai bölünme hayallerini kesin bir biçimde ortadan kaldırmayı hedeflemektedirler.
Misurata’daki muhalifler ve Bingazi harekâtı, sonunda şu değerlendirmeyi yapmak zorunda kalıyor; NATO’nun tedip niteliğindeki çıkışları, çeşitli kanallardan sağlanan silah ve mühimmat yardımları harekâta nisbi bir direnme gücü sağlamakla beraber, Albay Kaddafi’ye ait kuvvetleri tümüyle bertaraf etmeye yetmiyor ve bu halin devamı, tabiatıyla ordu ve ağır silahlarla mücehhez Hükumet güçlerinin lehinde gelişiyor.
Anlaşıldığı kadarıyla, ayni değerlendirmeye, müdahil Batılı müttefikler de katılmak zorunluluğunu hissediyor. Her ne kadar şu sıralarda Avrupa Birliği içinde bir nev’i ‘ silah gücüyle desteklenmiş insani yardım ‘ adı altında bir program üzerinde çalışılıyor ise de, aslında Batı açısından alternatifler epeyce sınırlı gözüküyor; bunlardan birincisi, Misurata’nın düşmesini takiben, Hükumetle ‘ siyasi çözümü’ konuşmak, ikincisi, belirsizliği belirsiz bir süreye yaymak, üçüncüsü de, Libya’ya kara gücü sevk etmek suretiyle, Albay Kaddafi’yi nihai olarak iktidardan uzaklaştırmak.
Ancak Batı’da bu üç alternatiften hiç biri üzerinde henüz bir konsensüs sağlanmış değil. Fransa’nın başlattığı harekata bir bakıma sürüklenmiş bulunan İngiltere ve İtalya, Libya’ya kuvvet sevkine henüz karar verememiş olmakla beraber, bir ara formül olarak, Bingazi’deki yönetime sınırlı sayıda askeri danışman/eksper göndermeyi kararlaştırmışlardır. ( Bu sonuncu hareket, vaktiyle 60 ların sonu ve 70 lerin başlarında, Amerika’nın Vietnam’a uzman göndermesi ve daha sonraları da uzmanları koruma adına, giderek savaşın içine fiilen sürüklenmesi ve sonunda batağa saplanması olayını hatıra getirmektedir )
Gelen son haberlere göre, Amerika yine bir sürpriz yaparak, sözde sivilleri koruma amacıyla, Libya operasyonuna ‘ insansız savaş aracı ‘ tahsis etmiş ve bununla Trablus civarındaki hedefleri vurmuştur bile.
Hem Güvenlik Konseyinin 1973 sayılı kararı cevaz vermediği ve hem de bizatihi Libyalı muhalifler, ülkede Irak misali işgal gücü istemedikleri için, müttefiklerden resmen kara gücü istemi henüz ortada bulunuyor. Bununla beraber, Misurata’da olsun, Bingazi’de olsun, hiç olmazsa sivilleri koruma münhasır amaçlı sınırlı müttefik kuvveti düşüncesinin, istenmese de, son çare olarak dillendirilmeye başlandığına ilişkin işaretler de yok değildir.
Egemen bir ülkeye açıktan ve alenen saldırı için, önce Birleşmiş Milletlerden kılıf tedarik eden ve bu niyeti daha sonra fiiliyata döken Batı, bu defa askerle Libya’ya girecekse, , Türkiye’nin de dâhil olduğu, Libya’nın kadim dostları ve özellikle Arap âleminin önde gelen figürleri, Batı ile el ele, yine Doha’da ( Katar ) toplanıp meşverete devam edecekler mi? göreceğiz.