Muhasebat

19.06.2011   Peygamber Efendimizin ahrete irtihallerinden iki gün evveldi. Bir taraflarında amcaları Hz. Abbâs’ın oğlu Fadl, diğer taraflarında Hz. Ali, bitkin bir şekilde o vaziyette mescide geldiler. Ağır ağır minbere çıktılar. Ve mübarek yüzlerini cemaate dönerek şöyle buyurdular: Ey Müslümanlar! Şayet birinize karşı fena bir muamelede bulunmuşsam, onun karşılığını kabule hazırım. Kime vurduysam, işte sırtım, gelsin […]


Paylaşın:

19.06.2011 
 
Peygamber Efendimizin ahrete irtihallerinden iki gün evveldi. Bir taraflarında amcaları Hz. Abbâs’ın oğlu Fadl, diğer taraflarında Hz. Ali, bitkin bir şekilde o vaziyette mescide geldiler. Ağır ağır minbere çıktılar. Ve mübarek yüzlerini cemaate dönerek şöyle buyurdular:

Ey Müslümanlar!

Şayet birinize karşı fena bir muamelede bulunmuşsam, onun karşılığını kabule hazırım. Kime vurduysam, işte sırtım, gelsin vursun. Kimin bende alacağı varsa, işte malım, gelsin hakkını alsın.

Ashaptan biri, üç dirhem alacağı olduğunu söyledi. Bu üç dirhemi, Resulüllah (s.a.v.)ın emri üzerine bir fakire sadaka olarak vermişti. Bu para kendisine derhal ödendi. O, iki cihan güneşi,  ahir zaman nebisi ebedi âleme öylece göçtüler.

***

Günümüz helalleşmesine bakalım mı birde?

Ev sahibi sensin.

Saha avantajı sende.

Fikstür üstünlüğü sende.

Hakem senden yana.

Rakibin mutlak penaltıları verilmiyor. Sen uydurma penaltılar kazanıyorsun.

Maç esnasında kurallar değiştiriliyor.

Her şey sana uyarlı. Plan işliyor kurulu saat gibi.  İstediğin oluyor. Müsabakadan galip ayrılıyorsun. Fark atıyorsun bir de. Sonra da “uzat elini helalleşelim” diyorsun rakibe.  

“Ne centilmen ama” desinler diye. Köylü kurnazlığı yani. Bir başka cepheden izaha çalışılırsak;

Hazineyi boşalt. Devlet kadrolarını akraba-i taallukatla doldur. Peşkeş çek, pay mal et eşine, dostuna, yandaşına, oydaşına emanet demeden, kul hakkı gözetmeden.  Bühtanlar et geçmişine. İstismar et her değeri tereddüt etmeden. Doldur küpünü doldurabildiğin kadar hazır musluklar akıyorken. Sonra da helallik dile. Hakkı hakkın sahibine teslim etmeden. Suret-i haktan görün.  Gerekçen de şu olsun;

“Kim ne aldıysa aldı. Uzatmayalım artık.  Herkesin aldığı kendine, yaptığı da yanına kalsın. Kalın sünger bir çekelim geçmişe. Açalım bir yeni sayfa. Önümüze bakalım bundan böyle.   Halelleşelim vesselam”

“Helaldir” diyorsan yine de, ”helal olsun sana” ne diyelim?

Örnek almaz mı peki balkondan olup biteni baştan bu yana seyreden bu durumda seni?

“Böyle böyle alınıyormuş bu parlak galibiyetler demek ki ?” diye.

Resulullah ise önümüzdeki örnek, onun yaptığı gibi helalleşeceksek düstur belli;

“Kime vurduysam, işte sırtım…

Kimin alacağı varsa, işte malım…”

Bunu diyebiliyor musun? Önemli olan o.  Değilse, istediğin kadar kelime oyunlarıyla haramı haramla pakla, yalanı yalanla hakla, riyayı da riyayla akla… Müslüman bir kere aldanır. Bir ömür asla.

Şunu da ilave etmek gerek bu vesileyle. Bir yanlışa çok kişinin parmak kaldırması onu doğru yapmadığı gibi, bir doğruda tek başına kalmak da onu yanlış yapmaz.

“Son gülen” olmaksa marifet adl-i ilahide, neyin yanında neyin karşısında olmak lazım geldiği bellidir. Buna tercüman olsun üstat Karakoç’un dizeleri. Onunla noktalayalım bu muhasebatı “sürç-ü lisan” olduysa “helallik” dileyerek vesselam.

Unutma, tez geçer zulmün ezası,

Sabretmeyi bileceksin; tamam mı?

Yiğide ar değil bahtın kazası

Hakka teslim olacaksın; tamam mı?

Yalana hayır de gerçeğe evet,

Mücadele şarttır kalsan da tek fert. 

Mücadele şarttır kalsan da tek fert

Bir de ötesi var buranın elbet

Nasıl olsa güleceksin, tamam mı?

Yolumuz her zaman Allah yoludur;

Bu yoldaki ölüm oğul balıdır.

Hak, haklının en mukaddes malıdır;

Vermezlerse alacaksın; tamam mı?
 
 

Yazar

Osman Erenalp

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar