Yükleniyor...
Mozart ölüm ilahisini bitiremedi. Çünkü ölümün sesini duydu ve henüz ses devam ederken öldü. Dâhi besteci son nefesini verinceye kadar ölümün sesini notalara dökmeye devam etti. Ve insanlık Requiem’i kazandı. Mozart ölümün sesini duydu ve duyurdu.
Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde. Yahya Kemal’in şiirinde böyle. Gerçekten de asude. İki kısa iki uzun heceyle devam eden ritim de asudeliği veriyor. Feilâtün feilâtün feilâtün… Şark’ın ölüleri serin serviler altında sessiz ve sakin uykularına devam ediyorlar.
Mozart öyle değil. Huzursuz. Ölüm meleğini görerek ölümün sesini notalara döküyor. Latince kökenli requiem, “dinlenmek, istirahat etmek, uyumak” gibi anlamlara gelen bir fiilden çıkmış görünse de Mozart’ın Requiem’i öyle değil. Azrail’in korkunç görüntüsü, Mozart’ın henüz çocuk sayılabilecek ruhunda fırtınalar koparmış ve besteci bu öldüren fırtınanın sesini notalara dökmüş.
Zaman zaman Azrail’in kahkahalarını işitiyorsunuz. Belki de Mozart’ın çocuk kahkahalarını. Yoksa fırtına sesi mi kahkahalara dönüşüyor? Bestecinin ruhu bir ara sakinleşir gibi olursa da sonra yeniden feveran ediyor. Salınan ve serin rüzgârlar estiren serviler yoktur Requiem’de. Dalları kıran, ağaçları kökünden söken fırtınaların sesi vardır.
Bestecinin talebeleri de aynı sesi duydular mı bilmiyorum. Ama önlerinde Mozart’ın notaları vardı ve o notalardan gelen ses talebelerine de ilham veriyordu; bir bakıma onlar da ölümün sesini duyuyordu.
Ölüme giden yol duraklı ve facialıdır. Requiem de duraklı ve facialı bir yol izledi. Yaratıcısının cenazesinde çalınmadı, parçayı ısmarlayan kontun eşinin cenazesinde çalındı. Ve 1790’lardan beri kasvetli konser salonlarının duvarlarına, camlarına çarparak çalınmaya devam ediyor.
Requiem’de huzursuz ruhların duyabildiği ölümün sesi var. 35 yaşında yitip giden o dâhi bestecinin arkada bıraktığı ilahi bir ses bu. Azrail, Deli Dumrul’a göründüğü gibi görünmemiş Mozart’a. Onun canı yerine başkalarının canını istememiş. Deli Dumrul, adı üstünde deli ya, çıkışıvermiş ölüm meleğine. Sonra da korkup anasından, babasından, sevdiğinden can istemiş.
Zavallı Mozart! Günlerce, gecelerce görmüş olmalı ölüm meleğini. Ruhunu sıkıştıran o kül yüzlü yaratığı. Ve piyanonun tuşlarına sığınmış. Şimdi elimizde Requiem gibi bir şaheser var.
Yeryüzünün en büyük mucizesi insanoğlu olmalı. İnsanoğlunun beyni. İnsanlık tarihinin en büyük eseri de klasik Batı müziği olmalı. İşte bu eseri yaratan birkaç dâhi beyinden biri de Wolfgang Amadeus Mozart. Sadece Requiem, insanoğlunun yeryüzünde var olması için yeterli bir sebep sayılabilir. Fransız Ulusal Orkestrası’ndan Requiem’i dinliyorum ve ölümün sesini işitmeye devam ediyorum.
1 Yorum