Nihâl Atsız: Türkçülüğün yılmaz yolbaşçısı

O efsanevi roman kahramanlarına hayat veren bir yazardır, ancak kendisi de efsanevi bir roman kahramanının sihrine sahiptir. Gökteki Türkçülük yıldızları arasında çekim gücü en yüksek olandır. Onun olay ufkuna girenler artık geri dönmezler.


Paylaşın:

Nihâl Atsız’ın herhangi bir yazısını okuyup da etkilenmeyen, kaleminin gücüne hayran olmayan her halde yoktur. Bunun için önce ön yargı duvarlarının, yanlış ön kabullerin aşılması gerekir. Ancak o duvarlar o kadar yüksek, o kadar kalındır ki, gerçeği görmeyi engeller. Gerçeği görmemek yine zararsızdır. Kişi bilgi sahibi değildir ve bir fikri yoktur. Ancak bir de gerçekle hiçbir ilgisi olmayan, uydurmalardan ibaret fikir(!) ortaya koyanlar vardır ki işte asıl zararlı olan budur. Çünkü Türk fikir hayatının, Türk edebiyat dünyasının en değerli, en nitelikli kalemlerinden birine hem çok büyük bir haksızlık yapılmasına, hem de onun yeni nesillere yanlış tanıtılmasına sebep olmaktadır. Üstelik bunu yapanların “kanaat önderi” tabir edilen toplumun okumuş, eli kalem tutan, sözü dikkate alınan çevrelerine ait olması, bu olumsuz etkiyi daha da güçlendirmektedir.

Nihâl Atsız’a yapılan haksızlık iki türlüdür: Birincisi onu tamamen görmezden gelmek, adının mutlaka anılması gereken yerlerde hiç ağıza almamak şeklindedir. Bunu daha çok edebiyat çevreleri yapmaktadır. 20. yüzyılın en önemli romanları konulu listeler, değerlendirme yazıları, konferanslar vb. içeriklerde Atsız adeta hiç var olmamış gibi davranırlar. Oysaki Nihâl Atsız her ne kadar kamuoyunda yaygın olarak fikir yazıları ile Türkçülük yolunda yaşadıkları ile bilinse de aynı zamanda bir edebiyatçıdır.  Bozkurtlar romanının 2020 baskısı 133. baskı sayısına; Ruh Adam romanının 2020 baskısı ise 80. baskı sayısına ulaşmış bulunmaktadır. Bir yazar için bu kadar takip edilmek ve eserlerinin bu kadar sevilmesi kuşkusuz çok önemlidir.

Postmodern romanın öncüsü

Ahmet Bican Ercilasun, “Atsız’ı Özledik” başlıklı makalesinde[1] Ruh Adam romanı ile ilgili olarak “Ruh Adam romanının yeri ise bambaşkadır. Eminim ki bugün olmasa da yarın edebiyat tarihimizdeki istisnai yerini alacaktır. Ruh Adam, henüz postmodernizm kavramının anılmadığı bir dönemde yazılmış ve bu sebeple Türkiye’de postmodernist romanın bence öncüsü sayılmaya hak kazanmıştır” cümleleri ile bu eserin değerini en net şekilde ortaya koymaktadır.

Şu halde 20. Yüzyıl Türk edebiyatı ile ilgili olarak eğer tarafsız bir değerlendirme yapılacaksa Atsız’dan söz etmemek, onu görmezden gelmek doğru bir yaklaşım olmasa gerekir. Görmezden gelenler ya onu okumamışlardır, ya da okumuşlardır, değerinin, kaleminin gücünün farkındadırlar ancak Türkçülüğü nedeniyle, kendileri farklı dünya görüşünde oldukları için bilinçli olarak böyle davranırlar. Her iki neden de hiç kuşkusuz ne etik kurallarına sığar, ne bilimsel bakış açısına sığar. En basitinden ancak belki de en önemlisi de vicdanlı olmaya sığar.

İftiralar ve haksız saldırılar altındaki çelik ruh

Atsız’a yapılan ikinci haksızlık onu yanlış tanıtmak, hakkında şehir efsaneleri uydurmak şeklindedir. Atsız’ın kafatası ölçtüğü, faşist olduğu, Hitler hayranı olduğu, Hitler’i taklit ettiği gibi tamamen gerçek dışı, tamamen uydurma söylentiler hem kimi kanaat önderleri tarafından hem de toplumun azımsanmayacak bir bölümü tarafından dile getirilmekte ve kabul edilmektedir. Bu fikirler(!) genellikle kitle iletişim araçlarında, haberlerde, köşe yazılarında, TV programlarında, çeşitli internet mecralarında yer almaktadır. Yalanların gerçeğin yerine geçtiği, karar verirken bilginin yerini duyguların ve ön yargıların aldığı hakikat sonrası çağda bu durum daha da belirgin hale gelmiştir.

Nihâl Atsız’ın kafatası ölçerek insanların ırkına karar verdiği hakkındaki yazılar, içerikler tamamen gerçek dışıdır. “Nihâl Atsız’ın Bilim İnsanı Kimliği ve Türk Basınının Nihal Atsız’a Yönelik Yaklaşımı”[2] başlıklı makalede yazılı basında çıkan örnek haberler incelenmiş, gerçeğin nasıl çarpıtılarak okura aktarıldığı gösterilmiş ve konunun gerçeği asıl kaynakları itibariyle ortaya konmuştur. Atsız, kafatası ölçerek ırk tayin etme konusunu sadece bir mizah konusu olarak görmüş ve hiçbir zaman ciddiye almamıştır. Veda adlı makalesinde[3] “Fakat bu ırkçılık, ırkçılığın ne olduğunu bilmeyen veya bilmezlikten gelenlerin ileriye sürdüğü gibi insanları ölçüden ve laboratuvar muayenelerinden geçirerek hangi milliyete mensup olduklarını tayin manasına gelmez” diyerek görüşünü ortaya koymuştur.

Atsız hakkında kamuoyu nezdinde yaratılan bir diğer yanlış algı da onun faşist olduğu yönündeki uydurmadır. Bu konudaki en güzel yanıtı kendisi “Hakkımda türlü türlü sözler söyleyen insanlara ve hakiki fikrimi soranlara şunu söylemek isterim ki ben ne faşistim, ne demokratım. Ben, yabancı kaynaklı hiçbir fikri benimsemeye tenezzül etmeyecek kadar millî şuur ve gurura malik bir Türk’üm. Siyasi, içtimai mezhebim Türkçülüktür” sözleri ile vermiştir. Ayrıca Faşist adlı makalesinde[4] “Faşizm ve komünizm aşağı yukarı aynı yıllarda İtalya ve Rusya’da iktidara geldiğinden komünistler, kendi düşmanlarına, bütün milliyetçilere ve giderek komünist olmayan herkese faşist demeye başlamışlardı” diyerek kelimelerin yanlış kullanımına yine kendisi işaret etmiş ve “Türkiye’de faşist, şu veya bu değil, Türkçü gençler vardır. Bunlar göğüslerine millî alâmet olan Bozkurtlu rozet takarlar ve kendilerine Bozkurt derler” demiştir.

Hakkında uydurulan başka bir şehir efsanesi, yaratılan yanlış algı da onun Hitler hayranı olduğu yönündeki yalandır. Bu uydurma hem kendi yaşadığı dönemde hem de günümüzde onun tek bir satırını bile okumamış ön yargılı kişiler tarafından sürdürülmektedir. Buna da Yalan adlı makalesinde[5] en net yanıtı vermiştir: “Hamit Şevket bunları biliyor mu? Bilmiyorsa benim Hitlerizme tabi bir adam olduğuma nereden hükmeder? Saçlarım benzermiş… Bu ahmakça iddia yıllardan beri birçok budalalar tarafından aleyhimde delil gibi kullanıldı. Hatta evimde Hitlerin resminin asılı olduğu bile söylendi. Ben, dışarıdan gelmiş hiç bir fikri kabul etmeğe tenezzül etmeyecek kadar milli gurur ve şuura sahip olduğumu, içtimai mezhebimin Türkçülük olduğunu vaktiyle yazarak ilan ettim. Daha ne yapabilirim? Saçım Hitlerinkine benziyormuş diye beni Hitlerci sanacak kadar budalalık gösteren binlerce, belki on binlerce zavallıya ayrı ayrı mektup yazamam ya… Hamit Şevket asla unutmasın ki bu vatana bağlılıkta kendisini benimle bir tutamaz. Çünkü ondan fazla olarak ben bu toprağa ecdadımın kanı ve hatırasıyla bağlıyım”.

Kendisinden sonra gelenlerin de öncüsü

Nihal Atsız Türk düşünce dünyasının en çok haksızlığa uğrayan, görmezden gelinen veya yanlış yansıtılan isimlerinden biridir. Türkçülük, Türklük zıddı kimi isimler, hatta bölücü, bozguncu ifadeleri bulunan kimi kişiler kültür sanat çevreleri tarafından övülüp yüceltilmekte, “Onların dünya görüşü önemli değil. Biz sanatlarına bakıyoruz” denilmektedir. Ancak söz konusu Atsız olduğunda, eserleri, dehası adı geçen isimlere kıyaslanamayacak kadar büyük olmasına rağmen gözlere bir ön yargı perdesi inivermektedir. Ancak bütün bu haksızlığa rağmen güneş parlamaya devam etmektedir. Yazılarını okuyan nesiller onu tanımakta, gerçeği görmekte ve benimsemektedir.

Nihâl Atsız, Türk düşünce dünyasının en büyük isimlerinden biridir. Onun büyüklüğü hiç kuşkusuz edebi eserleri, bilimsel çalışmaları, fikir yazıları ile ilgilidir. Ancak bunlardan başka ve bunlardan çok ötede onu büyük yapan asıl güç, hem kendi neslini, hem kendinden sonra gelen nesilleri etkisi altına almasındadır. Türkçülük denildiğinde elbette daha pek çok değerli ve büyük düşünce insanı vardır. Bununla birlikte Atsız’ın dalga dalga yayılan etkisi kendine özgüdür. Çok bilinen bir söz vardır: “Her devrin adamı olmak/her devirde adam olmak” diye. İşte Atsız her devirde adam olmanın destanını yazmıştır.

O efsanevi roman kahramanlarına hayat veren bir yazardır, ancak kendisi de efsanevi bir roman kahramanının sihrine sahiptir. Gökteki Türkçülük yıldızları arasında çekim gücü en yüksek olandır. Onun olay ufkuna girenler artık geri dönmezler.

Nihâl Atsız’ı uçmağa varışının yıl dönümünde saygı ile anıyoruz.

[1] Ahmet Bican Ercilasun, Atsız’ı Özledik, Millî Düşünce Merkezi, 14.12.2014

ATSIZ’I ÖZLEDİK

[2] Özgehan Özkan, Nihâl Atsız’ın Bilim İnsanı Kimliği ve Türk Basınının Nihal Atsız’a Yönelik Yaklaşımı, Turkish Studies Dergisi, volüme:14, issue:3, 2019,  https://turkishstudies.net/files/turkishstudies/54b2c0b3-0967-4770-80cf-7cc2432f6ea6.pdf

[3] Nihal Atsız, Veda, https://huseyinnihalatsiz.com/makale/veda/

[4] Nihal Atsız, Faşist, https://huseyinnihalatsiz.com/makale/fasist/

[5] Nihal Atsız, Yalan, https://huseyinnihalatsiz.com/makale/yalan/

Yazar

Özgehan Özkan

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar