Yükleniyor...
35 yıl önce bugünü hayal ederken ne kadar da umutluyduk… Arkadaşlarımla gece sabahlara kadar süren sohbetlerde gelecekte bizi nelerin beklediğini konuşurken özellikle ben çok olumlu konuşurdum. Öyle ya, her yıl öğretim kadrosu daha da güçlenen üniversitelerde yetişen gençlik fişek gibi geliyordu. Her biri değişik fikirlere mensup olsa da ortak payda Türkiye idi. Bu ülke cahilliğin ve eğitimsizliğin oluşturduğu kadercilikten kurtulacaktı. Özgürlüğün ne demek olduğunu öğrenecek ve hayatının her alanında bu duyguyu içine sindirecekti. Doğru bildiğini gerektiğinde haykıracak ve bu fakir halkın kursağından alınan her kuruşun ülke menfaatleri için kullanılmasını sağlayacaktı. İktidarların kendi yandaşlarına sermaye aktarmak için yaptıkları Ali Cengiz oyunlarına asla göz yummayacaktı. Türk İslam sentezi ile yoğrulmuş ve bu ülke için ölümü göze almış binlerce genç geliyordu. Gelecekten umutlu olmamak için hiçbir sebep yoktu.
Bugüne bakıyorum şimdi. Ve kahroluyorum. 35 yıl önce birlikte mücadele verdiğim arkadaşlar şimdi bürokrat, milletvekili ve hatta Bakan olarak görev yapıyorlar. Zaman içerisinde hepsi ya bir cemaatle bütünleşmişler ya da kendi geleceklerini garanti altına almak için asla uyuşmadıkları bir siyasi partinin şemsiyesi altına girip nemalanmayı tercih etmişler. Zaman zaman geçmişteki mücadeleleri akıllarına geliyor galiba… Başbakanın dokunulmazlık konusundaki tavrının birdenbire değişmesi acaba o arkadaşların zorlaması mıdır diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Tepkisiz, silik bir topluma dönüştük… Dışarıda kıyamet kopuyor ama hiç kimsenin umurunda değil. Komşularımızdan bir tek peşmerge lideri ile dost kaldık. Ülke bölünmenin eşiğine gelmiş. Gelir dağılımı çığırından çıkmış. Maddi sıkıntısı olmayan bir tek tanıdığım kalmamış. Bütün taşlar yerlerinden oynamış. Ama bu ülkeyi idare edenler, hala dizi filmlerden, patriotlardan ve Arda’nın saç stilinden bahsediyor ve benim de mensup olduğum ve artık yavaş yavaş Millet olma özelliğini yitirmeye başlayan halkım, kahvelerde ev sohbetlerinde bunları tartışıyor. İsteyen istediği filmi çeker ve isteyen de bunu izler, Arda saçını kazıtır ya da uzatır, patriotların Suriye’ den gelecek saldırıya karşılık konuşlandırılması kadar saçma bir söylem olamaz demiyor kimse. Aksine “Çok Yaşa Başbakanım” diyor. Ve ben kahroluyorum.
Yakın zamanda tepki gösterdiğim insanlarla aynı çizgiye geldiğimi fark ettim. Ürperdim ve yine kahroldum. “Bidon Kafa” , “Göbeğini Kaşıyan Adam” sözlerini sarf edenler acaba haklı mı? Bu soruyu siyasi mülahazaların tamamen dışında soruyorum kendime.. Çünkü benim oy verip Meclise gönderdiğim vekil de diğer vekillerle beraber kendisine verilen Türk Petrolun % 7’ lik indirim kartından alıyor. Acaba Ülke sorunlarına çözüm aramak için gece gündüz yollarda olduğu için mi diye düşünüyorum… Ama 4 yakını içinde kendisine verilen indirim kartlarını cebine indiriyor. Sağlık alanında, emeklilik mevzuatında, iletişim alanında ve daha bir çok konuda kendisini ayrıcalıklı görüyor ve diğerlerine açıkça “Bidon Kafa” muamelesi yapıyor.
Bu yazgıyı değiştirmek için eğitimin yeterli olacağını düşünürdüm eskilerde… Yanılmışım. Çünkü kültürlü olmak cesaret ister. Sorgulamak için okumaktan fazlasını yapmak gerekir. Bir gazetenin köşe yazısını okumak ya da bir kitabı okumak önemlidir. Okuduğunu hayatınızda uygulamak ve bildiğin doğruyu yanlış bile olsa söylemek farklıdır. Bunun için koca bir yürek ve cesaret ister. Herkes bugünün üniversitelerini eskiden olduğu gibi kültür yuvası sanır ama aslı öyle değildir. Gidin bir üniversitenin kantinine oturun, öğrencilerin sohbetlerine kulak verin anlayacaksınız. Nadirdir ekonomiden, siyasetten ve gelecek kaygısından bahsedenler. Bakın bir televizyon kanalının izlenme oranına dizilerin tartışma programlarına attığı farka. Bilgisiz olmak duyarsız olmaktır. Okumak bilmektir, susmaksa bildiğinizin bir işe yaramadığını göstermektir. Yapılan bir yanlışa karşı çıkmak gelecek nesillere öncü olmaktır. Kültürlü olmak bir başkadır, kötüyle savaşmaktır. Çocuklara bir gelecek bırakmak, direnmektir. Okuyarak cahil olmak aslında kültürsüz olmanın diğer adıdır. Göbeğini kaşıyan insanlarla birlikte kalakaldık yıllarca ne kazandık. Kaybetmekten başka…
Mesele eğitim değil öyleyse… Mesele tarihten gelen ve iliklerimize işleyen “önce ben” duygusudur. Mesele tarihimiz boyunca halkımızın yönetimin hiçbir aşamasında bulunma isteğinin olmayışındadır. Mesele Milletimizde Devleti sorgulama geleneğinin bulunmamasıdır. Bu gerçeği kabul ettiğimde daha doğru analiz yapabiliyorum. Yarınlarımızı daha rahat görebiliyorum. Ve artık gelecekten Ülkem adına ben de umutlu değilim.