Yükleniyor...
Bilindiği gibi, “Putları kırmak” sloganı komünist Nazım Hikmet’e aittir. Bu sloganı bir zamanlar Bulgaristan’da ona soran “Mülteci Komünist” Osman Rauf Alper’e Nazım’ın verdiği cevabı da burada yazmak zorunluluktur.
Komünizm aşkı yüzünden Bulgaristan’a iltica etmiş Türkiyeli komünist, Nazım’a şöyle bir soru sorar: “Ağabey, bir zamanlar putları kıralım, sloganımız vardı. Buna göre hala gelmiş geçmiş bütün şairleri reddetme konusunu biraz açar mısınız?”
Nazım’ın cevabı şudur; “Ben o zaman hata etmişim. Komünist olmayan büyük şairlerimiz, yazarlarımız var. Eskileri inkâr edemeyiz. Eski olmadan yeni olmaz. Ben hatamı düzelttim” . (Alper, Mülteci Komünist: 1995;154)
Tarihi süreçte Hıristiyanların “İkonları parçalama” mezhebi dini/imani hassasiyetlerinden, komünistlerin “put kırma” sloganı ise ideolojik inançlarından kaynaklanıyordu.
Liberallerin milli değer ve kahramanlara saldırıları ise tamamen çıkar odaklıdır. Onların saldırıları güçlünün gölgesine sığınmak ve ondan yararlanmak amacını taşımaktadır. Çıkarlarını sürekli kılmak, ekranlarda tutunabilmek için bunu yapmak zorundadırlar. İlkesiz oldukları için de herhangi bir sınır tanımazlar.
Caminin duvarı, dini ve milli kahramanlar ile tarih onların kirletmeye çalıştıkları alanlardır.
Dün, bugün, yarın!
Unutmamak gerekir ki, bugüne ait her şey şu ya da bu ölçüde dünle ilgilidir. Bugün dünden farklıdır ama bu durum, bugünü dünün doğurduğu gerçeğini değiştirmez. İbret, deneyim ve birikim, dünden sağlanan mirastır. Hiç kimse dününü ihraç edemez.
Dün önemli olduğu kadar düne takılıp kalmak da o denli tehlikelidir.
Bugünün nesilleri olan bizler, dünden ileri, yarından geri olan bir zaman dilimini yaşıyoruz. Yarına göre, dünden sağlamış olduğumuz birikim ve deneyimleri kullanmamız gerekir. Dünü dikkate almadan yapılan her değerlendirme eksiktir
.
Yalnız çocuklar ve deliler şimdiki zamanda yaşarlar. Gelişmiş toplumlar dünle bağlantısını kesmeden, yarını hedefleyen adımlarını bugünden atarlar. Unutmamak gerekir ki geçmişe takılıp kalan toplumlar, bugüne değil düne aittirler.
Bu bağlamda karşılaşılan güncel sorunlar için dünü suçlamak ya da sorumlulukları düne ihale etmek yanlıştır.
Günümüzde her şeyi borçlu olduğu tarihe, Atatürk’e ve milli değerlere cehalet ötesi saldırı yapanlar, görevli taşeronlardır. “Tarihle yüzleşmek” adı altında tarihi kirletme görevi de onlara verilmiştir.
İktidar yanlısı kalem erbabının bu tavırları tuhaf görülmemelidir. Onların sureti haktan, dahası sureti iktidardan görünmeleri, onlar için ontolojik bir durumdur. Yeterli ilgiyi çekmek için ele gelen, dokunulan ve gözle görülen sivri çıkışları yapmaları gerekir. Güç odaklarının kendilerine verdiği taşeronluk görevi budur.
Sistemden beslenenlerin sistemi beslemesinden daha doğal bir şey olmaz. Onlara, olgular değil algılar yön veriyor. Gerçekler onların çok da umurunda değil; ilgilendikleri tek şey, kendilerini besleyenlerin dikkatini çekmektir. Bu nedenle onları değil, onların sırtını dayadıkları ve onları besleyen odakları muhatap almak gerekir!