Yükleniyor...
Türkiye bir referandumu daha geride bıraktı. On sekiz maddelik Anayasa Değişiklik tasarısı az oy farkıyla da olsa, Milletimizce kabul edildi.
Tasarı hakkındaki düşüncelerimi daha önce yazmıştım, tekrar etmeyeceğim. Ben Milletimizin önüne konulan Anayasa Değişiklik tasarısını kabul etmeyeceğini düşünüyordum.
Milletimizin tercihine saygılıyım. Vaki olanda hayır vardır diye düşünüyorum.
İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana gibi büyük şehirlerde hayır oyları fazla çıktı. Bu şehirler evet propagandasının zirve yaptığı şehirlerdi. İstanbul ve Ankara önceki seçimlerde ve referandumlarda tercihini AKP’den yana kullanmıştı.
Bu şehirlerimiz siyasetin ve yönetimin icraatlarını en iyi takip edildiği şehirlerdir. Çoğunlukla düşüncelerimize yön veren aydın kesimin oturduğu şehirlerdir. Bu şehirler hayır dedi. AKP yönetimi “hayır”ı görmeli ve neden hayır dendiğini düşünmelidir.
Mardin, Ağrı, Şırnak, Tunceli, Diyarbakır ve Hakkari gibi şehirlerimizde yaşayan halkımız da hayır dedi. Bu şehirlerimizin hayır demesi beni sevindirdi. Ben bu şehirlerin hayır demekle, “Ben Türkiye’den ayrılmak istemiyorum. Ben Türkçe’den başka dil de istemiyorum.” Dediklerini düşünüyorum.
“Halk gümbür gümbür geliyormuş. Kendi devletini kuracakmış. Kürtçe Anayasa’da ikinci dil olarak kabul edilmeliymiş.”
Bu düşünceler etnik ırkçıları şımartır, Türkiye düşmanlarını sevindirir. Ak parti yönetimin bu konu üzerinde iyi düşünmesi, Milletimizi ayrıştıracak uygulamalardan kaçınması gerekir.
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı’nın konuşmaları ve oy pusulaları ile ilgili verilen karar yanlıştı. Karar bir yüksek yargı mensubunun vereceği karar değildir.
Seçim kanununda oy pusulalarının ve zarflarının seçmene verilmeden önce mühürleneceği yazılıdır.
Yüksek Seçim Kurulu seçimler yapılırken AKP’li üyenin itirazı üzerine, oy pusulalarının hile ile sandığa atıldığı anlaşılmadıkça, mühürsüz oyların da geçerli olacağına dair karar vermiştir. Bu karar yanlıştır. Kanun önceden mühürlenmeyen oylar yok sayılır demiştir.
Bir hukukçu arkadaşım telefon etti: “Halkın tercihine saygım var fakat bir yüksek yargı mensubu, kanunun emredici hükümlerine aykırı olan kararı verir? Bütün gece üzüntümden uyuyamadım.” Dedi.
Kanunun emrettiğinin aksine içtihat oluşturulamaz. Bu her hukukçunun bileceği bir husustur.