Şah Mat

Mustafa Kemal Atatürk, alfabe değişikliğiyle Sovyetlere şah çeker. Yıllar sonra Sovyetler dağılır. Türk cumhuriyetleri kril alfabesinin 50 yıllık tutsaklığından kurtulur. Bugün Türk cumhuriyetlerinin Latin harflerine geçişi, Mustafa Kemal'in Rus milliyetçiliğini mat edişidir.


Paylaşın:

1. Bakü Türkoloji Kongresinde Mehmet Fuat Köprülü ve Hüseyinzade Ali

Ufkun da ötesini görebilmek…

Bugün sıkça tartıştığımız konulardan biri alfabe. Latin harflerinin kabulünün bizi Müslümanlıktan çıkardığını sanan, neyi muhafaza edip etmeyeceğini bilmeyen bir grup muhafazakâr ve bu grubu sürekli yönlendiren derin fesli bir münevver(?) takımı bu tartışmayı sürekli sıcak tutar. Hayatında Latin alfabesiyle kitap okumamış bu muhafazakâr kitle, “Bizi kültürümüzden kopardılar.”, “Dedelerimizin mezarını okuyamıyoruz.” diye yakınıp durur. Bu grup sosyal ve kültürel değişimlerin akşamdan sabaha gerçekleşebileceğini sanacak kadar bilinçsizdir. Oysa her sosyal ve kültürel değişim uzun süren tartışmalar, mücadeleler sonunda gerçekleşir. Her 1 Kasım, bu kitlenin karın ağrılarını azdırır.

Her ne kadar Latin alfabesi adıyla tanınsa da kanunda Yeni Türk Harfleri olarak geçen bu alfabe değişikliği aslında sadece bir kültürel hamle değildir. Mustafa Kemal Atatürk, kendi söylediği “Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lâzımdır.” sözüne uygun olarak yapar bu hamleyi. Nasıl mı?

Çar ya da yoldaş fark etmez!

Türkiye Cumhuriyeti’nde yapılan Latin alfabesine geçiş hamlesi öyle küçümsenecek basit bir hareket değildir. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, Anadolu topraklarında alfabe reformu tartışılırken İdil-Ural Türkleri arasında da bu tartışma sürer.

Eğitimin çağdaşlaştırılması, Arap alfabesinin öğretim, basım ve yayımda getirdiği güçlükler alfabenin reformu konusunda aydınların tartıştığı konular arasındadır. Azerbaycan aydınlarının başlattığı Latinleştirme çalışmalarını, Kazak ve Tatar aydınlar eleştiriyordu. Türkçülük fikirlerinin temsilcisi olan İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik!” şeklinde formülleştirilebilecek Türk birliği idealine darbe vurulacağı kaygısı bu eleştirilerin ortak noktasıydı.

Ruslar, Çarlık döneminde özellikle Türk halklarının üzerine Hristiyanlık ve misyonerlik etkinlikleri ile gitmişti. Bu etkinlikler karşısında, millî kimliklerini korumak için dinî kimliklerine sarılan Türkler açısından Arap alfabesinin korunması da önemliydi. Örneğin, Zakir ve Şakir Remiyev kardeşler, Arap harflerinden farklı görünmeyecek fakat okuma ve yazma zorluklarını ortadan kaldıracak tek tip bir Arap alfabesini önermişlerdi.

Siyaset satrançtır

Birinci Dünya Savaşı ve Bolşevik Devrimi sonrasında Hristiyan misyonerlerin yerini homosovyeticus yaratmaya çalışan Sovyet propagandistleri aldı. Bu dönemde Latin alfabesini savunan aydınlar kadar, Kiril alfabesini de savunan M. N Kulayev, İbray Altınsarin, Çokan Velihanov gibi aydınlar da çıkmıştır. Sovyetler, Türk aydınları arasındaki bu tartışmalarda Latin alfabesi tarafında yer almıştı. Burada Sovyetlerin çok iyi niyetli olduğu söylenemez. Aralarında kültür bağı bulunan Türk topluluklarını bu bağdan koparmak için Arap alfabesi ciddi bir engeldi. 1922’de Latin alfabesine geçen Azerbaycan, Lenin tarafından desteklenir. 1926’da Bakü Türkoloji Kongresi’nde alfabe konusu ciddi tartışmalara neden olur. Kongrede Kazan Türklerinin temsilcisi Alimcan Şeref ayrıntılı bir rapor sunar ve Latin alfabesine geçilmemesi gerektiğini savunur.

Kongreden Sovyetlerin istediği biçimde Latin alfabesine geçiş kararı çıkar. Kazan delegeleriyle birlikte, 7 kişi red oyu kullanırken Türkiye Cumhuriyeti delegesi Fuad Köprülü, çekimser oy kullanır. Ayaz İshakî ve Zeki Velidî Togan, Latin alfabesi fikrini Anadolu Türklüğü ile Türk toplulukları arasındaki bağın kopacağı endişesiyle eleştirirler. Sovyetler Birliği, 1927’de Türk topluluklarının dillerinin ses özelliklerine uygun düşecek bir alfabenin oluşturulması için komisyon kurulmasını ister. Komisyonun çalışmaları sonucunda 1929’da Türk topluluklarında Latin alfabesinin kullanılmasını emreden kanunu çıkarır. 1927’den sonra Türk toplulukları Latin alfabesini kullanmaya başlar.

Mustafa Kemal Atatürk, burada Sovyetlere şah çeker. Bakü Türkoloji Kongresi’nin sonuçlarını ve Sovyetlerin hamlelerini yorumlamıştır. Türk topluluklarının kullandıkları alfabeler de incelenerek Türkiye Cumhuriyeti’nde, 1928’de Latin alfabesi kullanılmaya başlanır. Böylece hem 75 yıllık tartışmayı sonuçlandırır hem de zamanlamasını Sovyetlerin ayrıştırma ve koparma politikasına göre ayarlar. Böylece Sovyetlerdeki Türk toplulukları ile bağ kesilmeyecek hem de sorun ve tartışma yaratan Arap alfabesinden de kurtulunmuş olacaktır.

Stalin Atatürk’e karşı

Stalin

Lenin’in ölümü ve II. Dünya Savaşı şartlarında Stalin’in başa geçmesi, Sovyet politikalarını derinden etkiler. 1930’da Komünist Partisi 16. Kongresi’nde, ulusal kültürlerin ortak dil ve kültürle kaynaşması kararı alınır. Ortak dil ve kültür, Rusça ve Rus kültürüdür. 1932’de ulusal kültürler için poligrafık -çok şekilli- alfabeler hazırlanması görüşü öne çıkmaya başlar. 1933’te Sovyet rejimi, Latin alfabesinin Türk lehçelerinin Rusçaya ve Rus kültürüne yaklaşması önünde engel olduğuna karar verir. 1938’den itibarentarihe dikkat edin– Sovyetlerin dört bir tarafında Latin alfabesini terk toplantıları düzenlenir, çeşitli propaganda teknikleriyle de halkın desteği olduğu kanısı uyandırılır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Sovyetlere “şah” çekmesinin ardından Rusya’da siyasî hava değişir. Bu dönemde, Rusya’nın milliyetçi politikalarına uygun olarak Türk topluluklarının alfabelerinin değiştirilmeye başlanması manidardır. Emperyalizme karşı en büyük silahlı direnişi veren ve zafer kazanan Anadolu Türklüğü hem dış Türkleri cesaretlendirir hem de onlardan cesaret alarak 75 yıllık tartışmayı Latin alfabesiyle sonuçlandırır. 1927-1940 yılları arasında Latin alfabesini kullanan Türk toplulukları 1939’dan itibaren kendileri için ayrı ayrı hazırlanmış, aralarındaki bağları koparacak Kiril alfabesine geçmeye başlar. Stalin’in Latin alfabesine karşı aldığı tavır 1938’den sonra eylemli bir hâle dönüşür.

1938, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öldüğü yıldır. Artık Türk topluluklarını etkileyecek figür ortadan kalkmıştır. Tıpkı Hitler’in savaşı başlatmak isteyen komutanlarına Mustafa Kemal gibi bir lider yaşarken savaşa girmenin ahmaklık olacağını söylemesine benzer bir şekilde, Stalin de O öldükten sonra eritme programını başlatır. Türk yurtlarının Kiril alfabesi esareti ise 50 yıl sürer. 20. yüzyılın sonlarına doğru Sovyetlerin çöküşüyle birlikte bağımsızlıklarını ya da özerkliklerini kazanan Türk devletleri birer birer Latin alfabesini yeniden kullanmaya başlarlar.

Bugün Türk cumhuriyetleri tek tek Latin temelli alfabeleri kabul etmeye devam ettikçe Gazi’nin bir yerlerde, dudaklarına o çocuksu ve muzır gülümsemesini takmış “Mat!” dediğini duyar gibiyim.

Yazar

Mustafa Levent Yener

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar