Terörle Mücadele ve Unutulan Gerçekler 1

 13.03.2011   TÜRKİYE DENEME TAHTASI MIYDI? Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Başbuğ, “Terörle Mücadele Kanunu gözden geçirilmelidir. Batı ülkelerinde olanlar olsun, yeter” dedi. İngiltere’de, yasaklanmış örgütün renklerini taşıyan rozet bile takılamadığı, teröristin resminin-sesinin yayınlanmadığı örneklerini verip, ülkemizin ise terörü öven, yücelten yayınlarla dolu olduğunu, ölen terörist için “ölümsüzdür” sloganları atıldığını hatırlattı. Ardından İngiltere, İspanya ve Fransa başta […]


Paylaşın:

 
13.03.2011 
 
TÜRKİYE DENEME TAHTASI MIYDI?

Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Başbuğ, “Terörle Mücadele Kanunu gözden geçirilmelidir. Batı ülkelerinde olanlar olsun, yeter” dedi. İngiltere’de, yasaklanmış örgütün renklerini taşıyan rozet bile takılamadığı, teröristin resminin-sesinin yayınlanmadığı örneklerini verip, ülkemizin ise terörü öven, yücelten yayınlarla dolu olduğunu, ölen terörist için “ölümsüzdür” sloganları atıldığını hatırlattı.

Ardından İngiltere, İspanya ve Fransa başta Avrupa’daki terörle mücadeleyi güçlendirecek tüm hukuki düzenlemeleri esas alan yeni bir Terörle Mücadele Kanunu hazırlandığı haberleri geldi. Bu vesileyle Adalet Bakanı Çiçek de, “Olayın hak ve özgürlükler boyutu var. AB ile ilişkilerimiz meselesi var. Ama bir de gerçek var; Terör insanlığa karşı tehdit. Ve bunu Batı dünyası yeni yeni algılamaya başladı. Eskiden aldığımız bazı önlemler, bazı uygulamalarımız tepki görüyordu. Şimdi anlayışla karşılanıyor. İspanya ve İngiltere bu anlayışa geldiler. Diğer ülkelerden de bunu bekliyoruz.” dedi.

Yani Türkiye her gün terörü yaşadığı halde, ancak Batı’da olunca düzenleme yapma gereğini duyuyoruz. Yetmiyor adeta “icazet” istiyoruz. Londra’daki saldırının bilançosu olan 55 sayısı, PKK terörünün bilançosu olan 40 bin sayısından daha büyük olmalı ki, “icazete ve anlayışa” ihtiyaç duyuyoruz!..Çiçek’in bir de tereddüdü var; Batı dünyasının PKK’yı bir terör örgütü olarak kabul etmesi, 20 yıl aldı. Bu bir idrak zafiyeti midir? Yoksa işin içinde başka şeyler mi var?

Bu elbette idrak zafiyeti değildi, işin içinde başka işler vardı, halen de var. Keşke Genelkurmay Başkanlığı, bugün söylediklerini zamanında söylese; Çiçek de, yine zamanında, neyin niçin istendiğini araştırsa ve terör hamisi AB’nin isteklerini değil, Türkiye’nin gerçeklerini dikkate alsaydı da, bu kadar şehit vermeseydik.       

Bunlar ne miydi? Ağustos 2003’te, yani iktidar “AB’ye uyum paketlerini” sorgusuz, sualsiz Meclis’ten geçirdiği günlerde yayınlanan “AB Uyum Paketlerinden Federasyona-Etnik/Irkçı Siyasallaşma Projesi” adlı kitabımda anlatmıştım.

Kitabın sunuş kısmında, AB’ye uyum adına son 1.5 yılda bombardıman gibi yapılan düzenlemelerin Türkiye’yi abandone ettiğini, bunların alelacele, yeterince tartışılmadan, hatta konuyla ilgili kuruluşlardan görüş dahi alınmadan yapıldığını hatırlatıp, “Sayıları 7’ye ulaşan, 8’incisi de yolda olduğu söylenen paketlerdeki düzenlemelerin gerçekten AB’nin istekleri olup olmadığını, Kopenhag kriterlerine uygun düşüp düşmediğini” araştırıp vurgulamıştım.

Paketlerin dökümünü yaptıktan sonra vardığım sonucu da şöyle özetlemiştim:

“Bu tablo, Türkiye açısından vahim gelişmelerin altyapısının tamamlanmak üzere olduğunu ortaya koymaktadır. Düşünce özgürlüğü ve demokratik yapılanma adına ülkenin en önemli kurumlarından birisi olan MGK işlevsizleştirilmekte, DGM’ler zayıflatılmakta, ülke hala terör tehdidi altındayken, terörle mücadelede zafiyete yol açacak düzenlemelere gidilmekte, böylece ülkenin savunma mekanizmaları ve kurumları bütünüyle çökertilmekte, bir takım hevesler uğruna 70 milyonun güvenliği tehlikeye atılmaktadır. Hukuk abidesi(!) AB’nin, bağımsız yargı kararlarını hiçe sayarak, yine bir avuç bölücü için istediği özel düzenleme ve yargılama talepleri uğruna adalet sistemi iyice içinden çıkılmaz hale getirilmekte, adalete olan inanç ve güven adım adım tahrip edilmektedir…Kültürel haklar adı altında yapılan, nihayetinde eğitimi de kapsayacak olan ana dillerde yayın ve öğretim şeklindeki düzenlemelerle bir yandan milli kimlik ve sosyal doku çözülmekte, öte yandan bir ve bütün olmuş bu milletin içinden yeni milletler çıkarılmaya çalışılmaktadır…Böyle bir fotoğrafa, ‘Kopenhag kriterlerine uyum’ ya da ‘demokrasi devrimi’ denebilir mi? Güvenliği tehlikeye atılmış, adalet mekanizması çökmüş, sosyal yapısı çözülmüş bir ülke AB’ye yaklaşır mı, uzaklaşır mı?”         

Kitapta, Türkiye’den istenenlerin büyük kısmının AB kriterleri ile ilgisi bulunmadığını da örnekleriyle anlatıp, “Peki, bunlar Türkiye’nin önüne niçin konmaktadır, bunları kim veya kimler istemektedir?” sorusunu sormuş ve şu cevabı vermiştim:

“Bunun tek izahı; Halen terör örgütlerinin karargahlarının batı başkentlerinde faaliyet gösteriyor olması ve Türkiye’ye silahla yaptırılamayanların, AB kriterleri arasına karıştırılarak sunulmasıdır.”

Kitapta, bugün Genelkurmay’ın şikayet ettiği, Adalet Bakanlığı’nın alelacele yenisini hazırlamaya giriştiği Terörle Mücadele Kanunu’nda AKP iktidarınca “AB’ye uyum” gerekçesiyle yapılan değişiklikleri de ele almış, hatta Orgeneral Başbuğ gibi Batı’daki örnekleriyle izah ederek, gelen tehlikeye dikkat çekmeye çalışmıştım.

Yaptığım çok zor bir iş değildi. Sadece AB müktesebatı ile AB ülkelerindeki uygulamalara bakmış ve Türkiye için çok özel bir “Yol haritası” hazırlandığı sonucuna varmıştım. Söz konusu değerlendirmeyi yarın yorumsuz sunacağım.

Eminim siz de oynanan oyunu, tek bir kanunda yaptırılan değişikliklerle bile ülkenin 2 yıl gibi kısa bir sürede nasıl uçurumun eşiğine getirildiğini esefle görüp, “Türkiye nasıl yönetildi, nasıl yönetiliyor, amaç nedir?” diye kahrolacaksınız!..

Sadi Somuncuoğlu
 
 

Yazar

Milli Düşünce Merkezi

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar