Yükleniyor...
Kimin aklına ne geliyor bilmem. Benimkine Sinan OGAN’ın yüzüne aldığı darbeler geliyor. Muhammed Alinin maçlarında sallanan yumrukların suratlarda bıraktığı o yüz ifadeleri. Budur “Türk” diyenin, “Türkmenler” diyenin hali dediler “cumhurun vekilleri”. Gözdağı verdiler bu şekilde bundan böyle buna yelteneceklere. Darp çoğunluk tarafından uygulanırsa cumhurdan sayılır, dolayısıyla meşrudur.
Kerkük, Telafer, Tuz hurmatı geliyor tabii aklıma.
Ardından diğerleri;
Bıçak gırtlağa dayalı vahşet görüntüleri.
Kesilmiş gövde üzerine konmuş başlar.
Siyah giyimli yüzleri kapalı infaz timleri.
Aileleriyle rehin alınan diplomatlarımız
Adları hiç geçmeyen Suriye Türkmenleri.
Canları canımız kanları kanımız diyen IŞID zulmündeki Türkmenlere bir maaşını bağışlayan Azerbaycan milletvekili Ganire Paşayeva Hanım.
Elçibey merhumun Rus zulmünde dilinden dökülen duası;
Her kimsenin var kimsesi
Men kimsenin yok kimsesi
Ey kimsesizler kimsesi
Men kimsenin ol kimsesi
“15 milyon Türk’ü ülkeme kabul ederim” diyen Türkmenistan cumhurbaşkanı Sefermurat Türkmenbaşı merhum.
Her biri ebedi feryat Kerkük hoyratları. (Birkaç örnek)
Erbil indi
Çok hoştu Erbil indi
Sağ gözüm Kerkük’ündü
Sol gözüm Erbil’indi
*****
Merde Köprü
Meskendi merde Köprü
Koymaram suya vursun
Men ollam merde köprü
*****
Yasağdı
Ya hastadı ya sağdı
Gizli gizli gül dostum
Burda gülmeğ yasağdı
*****
Yollar bizi
Ayırdı yollar bizi
Nerden bir rüzgâr esse
Kerkük’e yollar bizi
*****
İçer meni.
İç gâvur iç ermeni
Olmuşam sebil suyu
Her gelen içer meni
***
Onları yüreğimize dimağımıza işleyen musiki erbapları, gönül erleri. Abdurrahman KIZILAY, Abdulvahit KUZECİ, onlar kadar o coğrafyaya meftun bir yangın yürek. Mehmet ÖZBEK ve diğerleri.
Sonra son günlerin o davet şiiri.
Oğuzam…
Türk menem…
Bayatlardan Türkmenem…
Damarlarındaki asil kan
Aslına çektiğin ırk menem…
Yaprağın asılı dallar,
Gövdeni taşıyan kök menem…
Yolunu gözleyen yar
Aşkınla çarpan yürek menem…
Can içre canan bilmişem
Gavim gardaş, nerdesen…
***
İçeride kurumuş, kararmış vicdanlar. Kızarmaz yüzler. Ülkemin uzanmayan eli. Olmayan emeli. Türkmen’e diye yola çıkan başka adrese varan yardımlar.
En nihayet Türkmen lider Ayetullah Seyit Hekiminin 29 Ağustos akşamı Halk TV de söyledikleri;
(O konuşmanın Kerkük Türkçesinden kelime kelime dökümü)
“Türkmenlerin durumu Irakta çoh bir müşkil bir şekildedi.
Ve Türkmenlerin hiçbir yeri kalmadı ellerinde.
O şekilde yerlerini ele sundular (verdiler)
Ve camilerini patlattılar. (bombaladılar)
Cahiliyette olmayan işler bugün olupdı.
Yani indi Nehhasin Bazarı (Bakırcılar Çarşısı) var Musul’da. Orda Yezidi arvadları, kızları ve Türkmenlerin kızların satırlar, orda parasınnan. Çoh bazı möhsin (iyi) kimseler var. Alırlar ki men munı alıram evimde hızmat etsin. Salır özini gizli. Bi daha gönderirler özni. Belki yerişebilir nene babasına ya evine. İki aydan fazla Emirlii (Amirli kasabası) muhassardı (işgal altında). Döndüler bu defe Hristiyanlara yardım yapsınlar. Yani onlarda insandılar. Bizim terbiyemiz Ali bin Ebu Talip terbiyesidi.
İnne ahun leke biddin av nazirun leke bil halk (İnsanlar ya din kardeşimizdir bizim. Ya da insan kardeşimiz)
Bizim takriben bir milyona yakın nezihimiz (göçmen) var. Külli Türkmen mıntıkalarında. Bunlar zahmet bir halda yaşıyırlar indi. Yani bunların ne keder sıhhıye (sağlık) deva (ilaç) ehtiyacı var. Her üç aile, dört aile küçük bir şu kadar yerde oturupdı.
Bu hitabi men çoğuncusunu Türkiye’ye tevcih edirem. Türkiye’nin hökümetine tevcih edirem. Ki siz Türkiye hökümeti, Türk hökümetisiz. Biz size tebiyuh. Türkmenuh. Veriyatiz kabul edisiz bizim kızlarımız çarşılarda bazarlarda satılsın?…(uzun gözyaşları)
Hiç böyle bir zulüm olmayıpdı. Hakikaten ne deyim ki her zaman istiyirem televizyonda konuşam. Konişabilmirem ki bizim nece vaziyetimiz kabul etsin. O IŞID kabil etsin. Bizim kızlarımız namuslarımız bile satılsın. O kadar arvatlar indi sicindırlar (zindanda). Telafer’de belki binden fazla arvat sicindiler. Kaçabilmi kimseler yığıtdılar. Geçen gün iki arvadı edam edipler orda. Türk hökûmetinden bi şey görmeduh. Hakikaten bu hitabı istiruh yetirah yüzlerine. Telefonda dedim bu hitabı duktor Devutoğluna. Dedim bize Türk hökmeti bir şey vermedi. Bize yardım etmedi. İstemiduh bize iki çadır gönderesiz. İstiduh ki, gör nice başka yerlerin uçakları geldi vurdu. Ta ki gör nice geldiler paraşütten özlerine yemek indirdiler. Gör nice necat (yardım) verdiler. Aynı sizden intidarımız (arzımız) buydu Emirliğe (kasabaya) gelesiz. Bu mahsur olan on beşbin neferi gurtarasız…”
Sözün tükendiği yer… ..Gavim gardaş…..!
***
(Kalbi Kerkük’le, Türkmen’le atan onlarla aynı dili konuşan Diyarbakır Çüngüş’lü hemşerim, ağabeyim fikir, düşünce gönül adamı Vedat GÜLDOĞAN’A Allah’tan rahmet dileği ile)