Yükleniyor...
Prof.Dr. Ahmet B.Ercilasun, “Alfabe konusu” başlıklı yazısının (25/11/2018, Yeniçağ) devamında; “1980’lerin sonunda bağımsızlığa giden süreç başladı. Türk Dünyası’na gidip gelmek mümkün hâle geldi. İşte bu durumu değerlendiren Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 18-20 Kasım 1991 tarihlerinde ‘Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu’ düzenledi. Toplantıya Türkiye’nin tanınmış dilcileri yanında Sovyetler içinde bulunan 14 Türk bölgesinden de 30’u aşkın uzman katıldı.
Marmara Üniversitesinin Sultanahmet’te bulunan tarihî binasında tarihî bir karar alındı; 34 harfli bir ortak alfabe kabul edildi. Türkiye’nin 29 harfinin temsil ettiği sesler diğer Türklerde de varsa aynı harf ile gösterilecekti. Türkiye Türkçesinden farklı sesler için ise 29 harfe 5 harf eklenmişti. Açık e için iki noktalı a (ä), sızıcı h için x, art damak k’si (kalın k) için q, damak n’si (sağır kef) için ñ, çift dudak v’si için w.
Toplantıda Azerbaycan’ın Maarif Vekili dilci Türkolog Firidun Celilov da vardı. Ebülfez Elçibey de Azerbaycan Cumhuriyeti’nin devlet başkanı idi. Marmara Üniversitesi’nde alınan kararı Azerbaycan hemen hayata geçirdi. 1992 yılının ocak ayında ortak alfabeden seçilmiş 32 harfli Latin alfabesine geçme kararı verdi.
1993 yılında Türkmenistan ve Özbekistan da Latin alfabesine geçti. Fakat onlar ortak alfabeye uymadılar. Özellikle Özbek alfabesinde birçok sapmalar oldu; ç için ch, ş için sh harflerini kabul ettiler.
Son birkaç yıl içinde Kazakistan’da da Latin harflerine geçme çalışmaları başladı… Fakat Kazakistan’da ortak alfabe yerine apostroflu bir alfabe kabul edildi. Açık e için a’, ğ için g’, ö için o’, ü için u’.
Apostroflu alfabeye karşı Kazak kamuoyundan çok eleştiri geldi. Bunun üzerine aksanlı bir alfabe Devlet Başkanlığı tarafından kabul edildi: á, ó, ú… Üstelik bu alfabede de tıpkı Özbeklerdeki gibi ç için ch, ş için sh harfleri bulunmaktadır.
Kazakistan’da alfabe değişimi gündemde iken Marmara Üniversitesi Türkiyat araştırmaları Enstitüsü 20-21 Kasım 2018’de ‘2.Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu’nu düzenledi. 27 yıl sonraki bu sempozyuma da Türk Dünyası’ndan birçok bilim adamı katıldı.
Özbekistan’da kurulan alfabe komisyonu, içinde ch, sh bulunmayan bir alfabe hazırlamış ve bu alfabe Özbekistan parlamentosundan geçmiş.” demektedir.
Ercilasun Hoca, yakın zamanda yazdığı “Ortak Türk alfabesi” başlıklı yazısında da (21/09/2024-Milli Düşünce Merkezi sitesi, 22/09/2024-Yeniçağ); “Konuları birbirinden ayırmak önemlidir. Başlıktaki konu, yeni Türk cumhuriyetlerinin Latin alfabesine geçiş süreciyle ilgilidir. Türkiye’de 1928’den beri kullandığımız alfabeye yeni harfler eklenmesi değildir. Konu, Türkiye’de Türkçenin nasıl kullanıldığı da değildir.
9-11 Eylül 2024 tarihinde, Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu Bakü’de toplanmış ve konuyu ele almıştır. Toplantı, Uluslararası Türk Akademisi ile Türk Dil Kurumu tarafından düzenlenmiştir…
TDK sitesine girip bakınız. Orada ‘Ortak Türk Alfabesine İlişkin Duyuru’ başlığını hemen göreceksiniz…
İki yıldan beri devam eden bu toplantının 1991’deki toplantıdan farkı, komisyonda bağımsız Türk cumhuriyetlerinin resmî temsilcilerinin de bulunmasıdır.
1991 yılının Kasım ayında yapılan ‘Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu’ Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenmişti. Enstitü Başkanı Prof.Dr.İnci Enginün, yardımcısı Doç.Dr.Nadir Devlet idi. Toplantıya Türk Dünyasından birçok bilim adamı katılmıştı. Birkaç ismi yazarsam meslektaşlarım toplantının önemini anlayabilir: Prof.Dr.Ahmet Temir, Prof.Dr.Zeynep Korkmaz, Doç.Dr.Osman F.Sertkaya, Doç.Dr. Stepan Kuroğlu (Gagavuz), Prof.Dr. Elövset Abdullayev (Azerbaycan), Prof.Dr. Vagıf Aslanov (Azerbaycan), Prof.Dr. Kenesbay Musayev (Moskova’dan Kazak), Prof.Dr. Mirfatih Zekiyev (Tatar), Prof.Dr. Sapar Kurenov (Türkmen), Prof.Dr. Kobey Huseyinov (Kazak), Doç.Dr. Nikolay Yegorov (Çuvaş), Prof.Dr. Çetin Cumagulov (Kırgız)…
Toplantı üç gün sürmüştü. Sonunda 34 harfli bir çerçeve alfabe düşünülmüş ve bu alfabeyi kara tahtaya yazmıştım. Alfabe oy birliğiyle kabul edilmiş ve cumhuriyetlerin yetkili organlarına duyurulması tavsiye edilmişti.
Sonuç bildirisindeki ‘aynı harflerin aynı sesleri göstermesi’ ilkesi önemlidir. 34 harfin 29’u zaten Türkiye’nin kullandığı harflerdir. Bu ilkeye göre diğer Türkler de aynı sesler için Türkiye’deki aynı harfleri kullanacaklardır. Her edebî dil kendisi için gerekli diğer harfleri 34 harfin içinden seçecektir…
Sonraki toplantıları merak edenler, Türk Dünyası Üzerine İncemeler kitabımdaki ‘Latin Alfabesi Konusunda Gelişmeler’ yazımı okuyabilirler.
Süreç bitmemiştir; çünkü Kazakistan ve Kırgızistan henüz Latin alfabesine geçmemiştir. Dolayısıyla bu konudaki toplantıların devam etmesi gayet tabiidir.” demektedir.
Prof.Dr.Ragıp Kutay Karaca ise “Ortak Türk Alfabesi” başlıklı yazısında (19/09/2024, Dünya Gaz.); “Ortak alfabe farklı lehçe ve dil ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak tasarlanmış 34 harften oluşuyor. Baktığınızda Komisyonun ortaya koyduğu alfabe 34 harf üzerinde bir uzlaşma anlamı taşımıyor. Her Türk lehçesinin ihtiyacı olan harfleri belirleyerek her lehçe için en uygun alfabeyi oluşturmak amaçlanmış.
…Burada ortaya çıkan aslında üç ayrı alfabe. Ancak bu üç ayrı alfabenin en az yüzde 95’i ortak. Diğer bir ifadeyle tüm halkların dil mirası korunuyor.
1-Alfabe, Türk dünyasında hem kültürel hem de siyasi bağımsızlığın bir simgesi olacak.
2-Türk Cumhuriyetleri arasında Latin alfabesine geçiş süreci hız kazanacak.
3-Ortak alfabe Türk halkları arasında karşılıklı anlayış ve iş birliğini teşvik ederek hem birbirlerine hem de dünyaya entegre olabilmelerini sağlayacak. Böylece halklar arasında sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkileri daha kolay hale getirecek.
5-Alfabe, Türk Devletleri Teşkilatı dışındaki Türk halklar için örnek teşkil edecek.
6-Ortak alfabenin yaratacağı iletişim dili, ortak zihniyetin yaratılması için büyük araç olacak.
…Alfabenin Türk devletleri açısından hukuki bir bağlayıcılığı bulunmuyor; hayata geçmesi için ülkelerinin meclislerinde kabul edilmesi gerekiyor.
Türkiye bu konuda teşvik edici olmalı. Gelecek tepkiler sert yaklaşımlardan uzak durularak ele alınmalı. Dil birliğinin yaratacağı avantajlı ortam kamuoyuna şovdan ve hayalcilikten uzak bir yaklaşımla anlatılmalı…
Yeter ki irademizi ortaya koyalım.”
İki yazımda 1991 yılından bugüne “Ortak Alfabe” konusundaki çalışmaları aktarmaya çalıştım. Evet! Ağır aksak yürüse de Türk Dünyası’nda güzel şeyler oluyor.
Bu arada şunu belirtmek isterim: Mutlaka dikkatinizi çekmiştir! Yazılarımda çoğunlukla alıntıları Prof.Dr.Ahmet B.Ercilasun’un yazılarından seçiyorum. Çünkü kendisi, Türk Dili konusunda ülkemizin en uzman kişilerinden biridir ve Türk Dil Kurumu (TDK) başkanlığı yapmıştır. Halen Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü (TKAE) Başkanıdır.
Son cümlem: Gaspıralı İsmail beyin “Dilde, fikirde ve işte birlik” ilkesinden hareketle kendisini Türk bilen herkes, “Türk Birliği”ni gönülden istemek ve bunun için elinden geleni yapmak zorundadır.
1 Yorum