Türk Birliği: Türkiye’nin önemi

Tabii ki Türk Birliği’nin ve Türk devletlerinin büyümesinde, gelişmesinde ve kalkınmasında Türkiye önemli bir ülke olacaktır. “Türk Devletleri Teşkilatı” içindeki Türkiye, zamanla cazibe merkezi haline gelecektir.


Paylaşın:

Prof.Dr.Ahmet Bican Ercilasun “Türkçüler Turancıdır” başlıklı yazısında (16/02/2020, Yeniçağ); “Turan bir cennet olmalıdır. Turan’da yaşayan hiçbir insan yoksul olmamalıdır. Turan’ın, yoksulu kalmamış varlıklı Türkleri en iyi ve güzel hayat şartlarında yaşamalıdırlar. Turan’ın ormanları, yaylaları, dağlarının karlı yamaçları, dereleri, gölleri, mavi denizlerinin kumsalları cennetten köşeler olmalıdır. Türkler, bu cennet köşelerinde yüksek kültür ve sanat ürünleriyle yaşamalı, eğlenmeli, hep birlikte şarkılarını, türkülerini söylemelidirler.” diyor.

Evet ama bunların gerçekleşebilmesi için öncelikle Türkiye’nin sorunlarını aşmış; her yönden güçlenmiş, gelişmiş ve kalkınmış bir ülke olması gerekmektedir.

Harp tarihi ve strateji uzmanı Doç.Dr. Mustafa Şahin; “…güçlü bir ülke şu unsurlardan oluşur: Siyasi güç, askeri güç, ekonomik güç, demografik güç, coğrafi güç, bilimsel ve teknolojik güç, psiko-sosyal ve kültürel güç. Yani anlayacağız güçlü bir Türkiye için bu yedi alanda da güçlü olmamız gerekmektedir. (Yavuz Selim Demirağ, 08/04/2022, Yeniçağ)” demektedir. Peki, böyle miyiz?

Prof.Dr. Esfender Korkmaz (24/09/2023, Yeniçağ) ise; “2003-2023 arası geçen 21 yılda Türkiye her alanda ve sürekli kan kaybetti.

1.Otokrasi tırmandı. Dünya standartlarına göre; demokrasi anketi ve analizi yapan tüm kurum ve kuruluşlar ve Avrupa Birliği Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştığını söylüyor.

Söz gelimi, Freedom House/Dünya Özgürlükler Evi’nin her yıl yayınladığı siyasi haklar ve sivil özgürlükler endeksinde; Türkiye 1972 yılından 2016 yılına kadar ‘kısmen özgür’ statüde iken; 2017 yılından itibaren ‘özgür olmayan ülke’ statüsüne geriledi. 2023 raporuna göre; Dünyada son on yılda demokraside en fazla gerileyen ülkelerin başında eksi 33 puanla Libya geliyor. Dördüncü sırada eksi 29 puanla Türkiye geliyor.

2.Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığında geri düştük.

3.Yolsuzluk endekslerinde, Türkiye’de yolsuzluğun arttığı belirtiliyor. Söz gelimi Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International) 2022 Yolsuzluk Algı Endeksinde de Türkiye, 36 puanla endekste yer alan 180 ülke arasında 101.sırada yer aldı.

4.Halkı tedirgin eden sığınmacı sorunu bugüne kadar tarihte bir başka bir ülkede yaşanmadı… 10 milyon sığınmacı, akla zarar iştir. 21 yıl önce sığınmacı sorunu yoktu. Bugün ise bu sorun toplumu tehdit eden bir sosyal sorun haline geldi.

5.Ekonomiye gelince; Büyüme düştü, enflasyon arttı. Dış borç temerrüt riski arttı. Cari açık arttı ve gelir dağılımı bozuldu. TL krizi ekonomik krize dönüştü.

Gini katsayısının büyümesi; gelir ve servet dağılımında eşitsizliğin arttığını gösterir.

6.Türkiye’nin Dünya GSYH’sından aldığı pay arttı ve fakat kalkınma yarışında aynı kulvardaki gelişmekte olan ülkelerin gerisinde kaldı.” demektedir.

Eksiklerimiz/ zaaflarımız

Türkler “asker ve teşkilatçı bir millet” olarak bilinir. Doğru bir tanım olmakla birlikte kurum ve kuruluşların devamlılığı (sürekliliği) konusunda o kadar başarılı değiliz. Ne yazık ki, bu durum en kötü, en zayıf tarafımızdır. Bazan kendi beceriksizliğimizden, bazan da dış güçlerin ve/veya içerdeki yerli işbirlikçilerinin istek ve kışkırtmalarıyla çok çabuk birbirimize düşüyoruz. Kurduğumuz devletlerin ve müesseselerin yıkılmasına, dağılmasına, yok olmasına sebep oluyoruz.

Anayasa ve diğer mevzuat üzerinde de çok oynuyoruz. Yeni gelişmelere göre tabii ki değişiklikler yapılır; ancak parti çıkarı veya kadrolaşma amaçlı değişiklikler doğru değildir. Kurumların adını değiştirmek, eklemeler yapmak, mevzuatına yaldızlı metinler yazmak, kuruluşları büyütmez de geliştirmez de… Sadece devlet aklının ve hafızasının yok olmasına sebep olur. Önemli olan kurumların ehliyetli, liyakatli, tecrübeli kişilerce yönetilmesi ve sürekliliğinin sağlanmasıdır.

Türkiye’nin önemi

Tabii ki Türk Birliği’nin ve Türk devletlerinin büyümesinde, gelişmesinde ve kalkınmasında Türkiye önemli bir ülke olacaktır. “Türk Devletleri Teşkilatı” içindeki Türkiye, zamanla cazibe merkezi haline gelecektir.

Ancak, Türkiye’nin öncelikle yurt içinde kendi birlik ve bütünlüğünü sağlaması gerekmektedir. Bu sebeple etnik kimlikleri dillendiren söylemlerden ve ayrıştırıcı dilden kurtulup bütünleşmeye yönelik çalışılmalıdır.

Millî kimliği (Türk kimliğini) ve millî benliği pekiştirmek için programlar hazırlanmalıdır.

Millî karakterimiz olan bağımsızlığa zarar getirilmemelidir.

Türk halklarının bilinçlenmesi ve birbirleri ile kaynaşması, öncelikle kendi içimizde bilinçlenmemizle mümkündür.

Ülkemizin, diğer Türk ülkelerine göre tecrübe ve birikimi daha fazladır. Diğer ülkeler ise maden ve enerji kaynakları açısından zengindir. Bu imkân ve potansiyelin, karşılıklı olarak paylaşılması sağlanmalıdır.

Türkiye olarak büyüklük taslamak veya ağabeylik yapmak gibi bir davranış içine girilmemelidir. Hiçbir devlet diğerini küçük ve hor görmemelidir.

Türkiye’nin yurt dışı temsilciliklerinde çalışan kişilere çok görev düşmektedir. Oralarda bulundukları süreçte yapacakları her türlü çalışmayı sıcak, samimi ve iyi niyet ilişkileri çerçevesinde yapmalıdırlar. Türkiye Cumhuriyeti kurumları birbiriyle uyum içinde olacak ki, diğer devletlerle ilişkilerde ve iş birliğinde hedeflere ulaşılabilinsin.

Yapılacak faaliyetler ile Türk devletlerinin vatandaşları ve kurumları arasında birlikte hareket etme ve ortak düşünme şuuru oluşturulmalıdır.

Resmî ve sivil kuruluşların aralarında yapacakları iş birliklerinde ve toplantılarda; Türk ve Türklükle ilgili konular konuşulmalı, Türk’ün dünya görüşü, gelenek ve görenekleri, destanları, hikâyeleri, somut ve somut olmayan değerleri anlatılmalı, tarihî mekânlar gezdirilmeli, moral ve motivasyon sağlanmalı ve psikolojik olarak bireyler hazırlanmalıdır.

Dünyanın dört bir yanına dağılmış milyonlarca Türk’ün akıllarındaki muğlak görüş ve düşünceler giderilmelidir. Benzerliğimiz ve aynılığımız öne çıkarılmalıdır.

Önce Türklerin genel çıkarları, sonra devletlerin çıkarları ve daha sonra da bireylerin çıkarları gözetilecek şekilde eğitim verilmelidir.

Demokrasi, bağımsızlık, insan hakları, adalet önünde eşitlik gibi temel ilke ve değerler, her ülke vatandaşına özenle anlatılmalıdır.

Genelde şöyle bir anlayış görülmektedir: “Türklerin bir araya gelmesi ve birleşmesi; ancak dışarıdan bir saldırıya veya doğal afete, felakete, musibete bağlıdır.” Bu psikolojik anlayış kırılmalı ve özgüven sağlanmalıdır.

Ülkelerin kendi aralarında veya her ülkenin kendi içerisinde herhangi bir çatışmaya meydan verilmemeli, böyle ortam yaratmak isteyenler de engellenmelidir.

Yazımı, Ercilasun hocanın “Türk birliği için çalışmak” başlıklı yazısıyla (28/06/2020, Yeniçağ) bağlamak istiyorum: “Türk birliği için çalışmanın pek çok yolu vardır. Efsane, destan, tarih, dil ve edebiyattaki ortaklıkları göstermek için ilmî çalışmalar yapmak bu yollardan biridir. Aynı amaçla sanat çalışmaları yapmak da bir yoldur. Tek tek insanlarla konuşarak onlarda birlik bilincini oluşturmaya çalışmak da bir yoldur. Yazılar yazmak, yazılı ve görüntülü iletişim araçlarında faaliyette bulunmak, bu amaca yönelik sivil toplum kuruluşları meydana getirmek ve onlar içinde yer almak… Bu amaçla yapılacak her türlü faaliyet, Türk birliği için çalışmak demektir.”

Yazar

Yaşar Yeniçerioğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar