Türk Devletleri Teşkilatı-2

Her konuda ortak hedefler belirlenmeli ve ortak mücadele edilmelidir. Öncelikle bağlarımızı güçlendirmeli ve ayağımızı sağlam basmalıyız. Bir arada olmamızın faydasını, halklara anlatmalı ve inandırmalıyız. Halklar, birlikteliğin faydalı olduğunu gördükçe inancı artacaktır.


Paylaşın:

12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen 8. zirvede siyaset, ekonomi, enerji, ulaşım, kültür ve diğer alanlarda iş birliği için önemli kararlar alınmış ve “Türk Dünyası 2040 Vizyonu” belgesi kabul edilerek “2022-2026 Türk Devletleri Teşkilatı Stratejik Yol Haritası” hazırlanması talimatı verilmiştir.

Vizyon belgesi metninin girişinde; Dünya çapındaki hızlı değişimleri ve onların üzerimizdeki etkilerini tanımak ve ele almak için stratejik bir vizyon gerektiren bir çağda yaşamaktayız. Devletlerimizi, toplumlarımızı ve kurumlarımızı ortaya çıkan gerçeklere adapte etmemiz gerekmektedir…

Ayrıca, …uluslararası barış, güvenlik ve refah hâlâ belirsizdir. Pek çok belirsizliği ile küreselleşmenin mevcut aşaması, dünyadaki tüm toplumların ihtiyaçlarını adil bir şekilde karşılayabilmek için uluslararası sistemi daha etkili, işbirliğine dayalı ve temsili yansıtan bir hale getirme ihtiyacını ön plana çıkarmıştır. Uluslararası sistem, evrensel değerleri teşvik etmeye devam ederken tüm ülkelerin güvenliğine ve refahına katkıda bulunmalıdır. Bölgesel kuruluşlar, çok ihtiyaç duyulan bu küresel çabanın desteklenmesinde önemli rol oynayabilirler. Bu anlayışla, mevcut belge, bölgesel düzeydeki gerçek ihtiyaçlardan kaynaklanan ve aynı zamanda küresel dinamiklerin farkındalığına dayanan bir vizyon ortaya koymaktadır…” denilmektedir.

Teşkilata üyelik

Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, “Türk Devletleri Teşkilatı” başlıklı yazısında; “…eğer akılsızlık etmezsek, Türk birliğine giden süreç devam edecektir… Olay, benim hayallerimi aşmıştır; asla hayal edemeyeceğim noktalara gelmiştir. İlişkilerin yönü, bütün aksamalara rağmen ileriye doğrudur.

…Yeter ki Türk kendi kaderine kendisi karar versin! …Hiç kimseye hiçbir şey altın tepside sunulmaz. Hele Türk olarak dünyaya gelmişsen hiç kimse sana ‘yürü’ demez. Türk olarak doğmak demek, mücadelenin içine doğmak demektir. Dişimizle tırnağımızla bağımsızlığımızı kazandık. Aklımızla, ferasetimizle bugüne kadar geldik. Bundan sonra da hem kol gücümüzü hem beyin gücümüzü ve elbette iman gücümüzü kullanacağız. Büyük ülküler yürek ister, beyin ister, inanç ister.

Rusya Federasyonu içindeki federe ve özerk Türk devletlerinin de teşkilata katılmasını elbet isteriz. Ama Rusya’nın da işe burnunu sokmasını istemeyiz… (21/11/2021, Yeniçağ)

Ercilasun hoca, daha önce yazdığı “Türk Keneşi” başlıklı yazısında ise; “Macaristan’ın gözlemci üye olması, tarihî, etnik ve dil ilişkilerimiz dolayısıyla tabiidir. Ancak, yeni üyelerin kabulünde dikkatli olmak şarttır…

…Dolayısıyla üyelikte resmî dili veya dillerinden biri Türkçe (Türk lehçelerinden biri) olma şartı aranmalıdır. Gözlemci üyelikte ise Ural-Altay dilleri şartı yeterli olabilir. Bunların dışında kalan ülkelerin üye veya gözlemci üye kabul edilmesi teşkilatın ruhuna da amacına da aykırı olur. Pratik olarak da teşkilatı, Türk Dünyası ülkeleri arasındaki iş birliklerinden uzaklaştırır. Böyle bir olumsuz tecrübe, Yunanistan’ı da içine alınca, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nda yaşanmıştır.

Türk Dünyası, Balkanlar ile Pasifik arasında, kardeşlik ve barış içinde yaşayan, karşılıklı destek ve iş birlikleriyle kalkınmış bir huzur dünyası olmaya adaydır. Böyle bir huzur dünyası, çevre ülkelerinin de teminatıdır. (24/10/2021, Yeniçağ)” diye yazmıştı.

Tabiki hoca kadar bu konularda bilgili, etkin ve yetkin biri değilim ama 28/06- 05/07/2020 tarihli “Türkler ve Moğollar-1-2” başlıklı yazılarımda, “…bu iki akraba halk aynı coğrafyada yaşamışlardır; halen de yaşamaktadırlar. Artık Türk birliğine bakarken, Türkiye coğrafyasından değil daha geniş çerçeveden bakmamız gerekmektedir. Anadolu Türkleri olarak bizlere ve devleti yönetenlere büyük görevler düşerken, bu husus da hassas olmamızı gerektirmektedir.

Şahsi düşüncem: Oluşturulan ‘Türk Keneşi’ne Moğolistan Devleti de katılmalıdır. Hatta milliyet köklerini idrak eden Orta Asya’da (Turan coğrafyasında) veya diğer bölgelerdeki ülkelerden gönüllü katılmak isteyenlere de ‘buyur’ etmeliyiz; kimseyi dışlamamalıyız. Bize düşen onlara yaklaşmak ve birliğimizi güçlendirmektir.” diye görüşümü belirtmiştim.

Macaristan’da yapılan “Hun-Türk Kurultayı” sonrası açıklanan 13/08/2023 tarihli Sonuç Bildirgesi’nde de benzer ifadeler yer almıştır: “Köklere inemezseniz göklere yükselemezsiniz” ana temalı açıklamada; “2) Bütün dünyaya adından bahsettiren Türk Devletler Teşkilatı daha aktif hâle getirilmelidir. 3) Bu bağlamda Türk Devletler Teşkilatının ikinci ve üçüncü halkaları mutlaka kurulmalıdır. 4) Teşkilatın kurulacak ikinci ve üçüncü halkalarında, ‘Türk Devletler Teşkilatında biz neden yokuz’ diyen pek çok devlet gibi, Balkanlar’dan Moğolistan’a, Uyguristan’dan-Kore’ye kadar bütün akraba toplulukları yer almalıdır. 5) Bunun dışında; Özellikle Balkan Türkleri olmak üzere, Kamboçya’dan-Sri Lanka Türklerine, Pakistan ve Himalaya’daki Türklerden, Girit Türklerine, Libya’daki Türklerden-Irak’taki Türkmenelindeki Türklere, Romanya Türklerinden-Kırım’a, Nijer’de yaşayan Tuaregler’den-Doğu Afrika’da ve Ortadoğu’da yaşayan Osmanlı Türkü’nün torunlarına, Sibirya’dan Kafkaslara, Tacikistan’a kadar hiçbir oba ve aşiretleri dışarıda bırakmadan temsilci alınması zaruri olmuştur… Bütün dünya bilmelidir ki, 21. Yüzyıl Türk Asrı Olacaktır.” denmektedir.

Tabii ki buna karar verecek olanlar, Türk Devletleri’nin cumhurbaşkanlarıdır.

Türk Birliği’ni akıllı kurmak

Dr. Reşat Doğru, “Türk Dünyası ve Gerçekler” isimli kitabında; “…Türk dünyası önemli bir güç olarak ortaya çıkmaktadır. Orta Asya, Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Kıbrıs ve Karadeniz havzası Türk Devletleri ve Akraba Toplulukları, sahip olduğu zengin kültür ve geniş coğrafyaları ile çağdaş dünyada yeni ve saygın bir Türk dünyası oluşturdular. …Türk dünyasının uluslararası alanda daha etkin bir yer alabilmesi için her türlü alandaki varlığının tanınması ve tanıtılmasına önem verilmesi gerekmektedir. (s.195)

Çok büyük sabır, gayret ve zamana olan ihtiyaç, bu birliğin kurulmasındaki en büyük engellerdir. …kararlı ve sabırlı bir politikayla ‘Türk Dünyası Birliği’nin kurulmasının önünde hiçbir engel kalmayacaktır (s.61). Kader ortaklığı ve kardeşlik şuurunu, tüm Türk dünyasına kabul ettirmek gereklidir. (s.66)” demektedir.

Batı dünyasının, hâlâ bir “Şark (Türk) Meselesi” var ve korkmaktadırlar. Yüzyılların kara propagandası ile oluşan zihinlerdeki bu korkuyu, yanlış ve hatalı bilgileri; doğru ve akılcı politikalarla, diplomasiyle, söylem, tavır ve davranışlarımızla etkisiz hale getirmeli, bertaraf etmeliyiz.

Diğer yandan, teşkilata üye olsun-olmasın her Türk devleti ve halkları/ topluluklar; “Türk Birliği’ni millî dava kabul edip” sahip çıkmalı ve siyasetini bu çerçevede yürütmelidir.

Her konuda ortak hedefler belirlenmeli ve ortak mücadele edilmelidir. Öncelikle bağlarımızı güçlendirmeli ve ayağımızı sağlam basmalıyız. Bir arada olmamızın faydasını, halklara anlatmalı ve inandırmalıyız. Halklar, birlikteliğin faydalı olduğunu gördükçe inancı artacaktır.

Millet olarak çok duygusalız ve aceleciyiz; hemen sonuç almak istiyoruz. Milletlerin hayatında 30 sene uzun bir süre değildir ve önümüzde uzun yıllar vardır. Yeter ki kararlı olalım.

Geçmişteki gibi birbirimize düşersek yeni istiklâl mücadeleleri yapmak zorunda kalırız. Aklımızı kullanırsak, “bir oluruz, iri oluruz, diri oluruz”.

Yazar

Yaşar Yeniçerioğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar