Türkiye’de Alanında Uzman Olmanın Maliyeti

Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre, Türkiye'deki yaklaşık 32 milyon kayıtlı çalışanın yarısı asgari ücretle geçinmeye çalışıyor. Kayıtlı çalışanların dörtte biri ise asgari ücretin biraz üzerinde bir gelirle yaşıyor.


Paylaşın:

Türkiye’de uzmanlık kazanmak, ciddi bir mali yükü beraberinde getiriyor. Bu maliyet, sıradan bir meslek sahibi olmanın getirdiği yükten çok daha ağırdır. Kaliteli bir eğitim ve diploma edinmenin maliyetini bir kenara bırakırsak, günlük yaşamın temel ihtiyaçları bile bu maliyeti artırıyor. Diyelim ki bir uluslararası ilişkiler uzmanı, özel sektörde ya da bir sivil toplum kuruluşunda çalışıyor. Günlük rutini, en az iki uluslararası ve iki ulusal gazeteyi takip etmeyi, haftada bir de İngilizce kitap okumayı içeriyor. Bu üç faaliyetin maliyeti bile, asgari ücretin yarısına yaklaşabilir. Bu durumda, kişinin maaşının asgari ücretin birkaç katı olması gerekiyor ki, bu tempoyu sürdürebilsin.

Eğer bir akademisyenseniz ve haftada bir kitap ile sınırlı sayıda yayını takip ediyorsanız, durumunuz daha da zorlayıcı olabilir. Akademik çalışmalar için gereken mali kaynaklar da ne yazık ki yeterli değil. İdealist, emeğinin karşılığını tam olarak alamayan ve işini layıkıyla yapmaya çalışan kişilerin sayısı az olmakla birlikte, bu durum büyük bir adanmışlık, disiplin, özveri ve fedakârlık gerektiriyor. Örneğin, internet kaynaklarını etkin kullanmak önemli bir beceridir. Türkiye’deki kütüphane kaynaklarının yetersizliği de ayrı bir sorun teşkil ediyor. Güncel kitapları takip etmek için kaçınılmaz olarak harcama yapmanız gerekir. İyi bir sosyal çevreniz varsa, farklı kişilerin farklı kitaplar alıp bunları sırayla okuması bir çözüm olabilir, ancak benzer disiplin ve ilgi alanlarına sahip bir grup bulmak ve bu disiplini sürdürmek kolay değildir. Grupların zamanla dağılma riski de yüksektir. Ayrıca, sadece kendi alanınızla sınırlı kalmamak, interdisipliner ve multidisipliner çalışmalar da uzmanlık için gereklidir.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, Türkiye’deki yaklaşık 32 milyon kayıtlı çalışanın yarısı asgari ücretle geçinmeye çalışıyor. Kayıtlı çalışanların dörtte biri ise asgari ücretin biraz üzerinde bir gelirle yaşıyor. Ancak asgari ücret, sektördeki ortalama bir standart değil, yasal olarak belirlenen en düşük ücrettir. Asgari ücretin 17 bin TL olduğunu ve yoksulluk sınırının 62 bin 650 TL, bekar bir çalışanın yaşama maliyetinin ise aylık 24 bin 900 TL olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, durumun ciddiyeti daha net anlaşılıyor.

Alanında uzmanlaşmaya çalışan bir Türk genci olarak, birden fazla işte çalışarak, eğitim, konferans ve etkinliklere burslar sayesinde katılım sağlayarak, yan projeler üreterek ancak temel kaynakları sağmaya çalışıyorum. Eğer ailenizden düzenli bir maddi destek ve kaynak alamıyorsanız, daha fazla çalışmak ya da harcamalarınızı kısıtlamak zorundasınız. Servetiniz veya dışardan bir gelir kaynağınız yoksa, uzmanlaşmak için bu durumla karşı karşıya karşıyasınızdır.  Uzmanlık alanımız dışında ek işler yapmamızın gerekliliği de buradan kaynaklanıyor. 

Bu zorlukları aşmak için birbirimize destek olmak, başkalarının başarısını kıskanmak yerine onları teşvik etmek, farklılıklarımızı ayrışma nedeni olarak görmek yerine birleştirici bir güç olarak kullanmak önemlidir. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde birlik ve beraberlik şarttır. Gaspıralı İsmail Bey’in “Dilde, işte ve fikirde birlik” ilkesini bu yüzden hayati önem taşır. Bunu kendi mahallemizde bir düstur olarak edinerek başlamamız gerekir. Birbirimize destek olarak bu zor günleri aşabiliriz. Başka çaremiz yok. 

Yazar

Aybars Öztuna

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar