Yükleniyor...
Daha önce geniş bir şekilde ele aldığım Türklerde beş ana rengin anlamına ilişkin, kısa bir özeti sizinle paylaşmak istiyorum.
Türk dünyasında renklere -geçmişten günümüze- sözlük ya da asıl anlamları dışında millî, ilahî, dinî, mitolojik, mecazi, coğrafi, yön, mevsim ve iklimle ilgili türlü anlamlar yüklendiğini, aşağıdaki açıklamalarla anlatmaya çalışacağım:
Tanımı: TDK’na göre; Ak (Ağ): 1.(isim) Kar, süt vb.nin rengi, beyaz. Kara ve siyah karşıtı. 2.(sıfat) Bu renkte olan. 3.(isim) Beyaz leke: Bir gözünde akı var. 4.(sıfat, mecaz) Temiz. 5.(sıfat, mecaz) Dürüst. 6.(sıfat, mecaz) Sıkıntısız, rahat: Ak günler göresin. Beyaz: 1.(isim) Ak. Kara, siyah karşıtı. 2.(sıfat) Bu renkte olan. 3.(isim) Beyaz ırktan olan kimse. 4.(isim) Baskıda normal karanlıkta görünen harf türü. 5.(isim) Beyaz zehir.
Anlamı: Türklerde baş renk sayılır. Arı, temiz, dürüst, iyi, büyük, yüce, ulu, kutlu, mutlu ve sevgiyi temsil eder: “Alnı ak, yüzü ak, alnının akıyla” gibi… Aynı zamanda yaşlı, koca, saygın, olgun, güvenilir, akıllı, deneyimli, aksakallı ve bilge olmaktır: “Aksakallı ata, akpürçekli ana” gibi…
Yönetimde anlamı: Devletin ulu, adil ve güçlü olduğunun sembolüdür. “Ak keçeye oturmak” tahta çıkmak anlamındadır. Ak ve al renkler, eski inanç ve geleneklerimizin içinden süzülüp gelen şanlı bayrağımızın renkleri olup egemenliği temsil eder. Ayrıca bayrağın kutlu ve görkemli olduğuna işaret eder.
Hükümdarların savaş giysilerinin/ elbiselerinin rengidir. Beyaz at; ordudaki yüksek rütbelileri, askerlerden ayıran bir işarettir. Ak Hunlar Devleti’nin adıdır.
Yön: Batı’yı simgeler ve (yüz güneye dönük) sağ taraftır. Mevsim: Sonbahar (Güz). İklim: Kuru sıcak.
Tanımı: TDK’na göre; Kara (Gara): 1.(isim, jeoloji) Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak. 2.(isim) En koyu renk, siyah. Ak, beyaz karşıtı. 3.(sıfat) Bu renkte olan. 4.(isim) Esmer. 5.(sıfat, mecaz) Kötü, uğursuz, sıkıntılı. 6.(isim, mecaz) Yüz kızartıcı durum, leke. 7.(isim, mecaz) İftira (kara çalmak). Siyah: 1.(isim) Kara. Ak, beyaz karşıtı. 2.(sıfat, mecaz) Bu renkte olan. 3.(isim) Baskıda başka harflerden daha kalın görünen harf türü.
Anlamı: Kara, birçok anlamda kullanılmaktadır. Gecenin, karanlığın, kaygının, zor hayatın, ölümün, yasın, acının, uğursuzluğun ve felaketlerin karşılığıdır. Ölenin ardından “karalar giymek/ bağlamak, ağıt yakmak” veya “kara-toprak, kara-yazı, kara-haber, kara-ölüm, kara-humma, kara-gün, kara-gece” gibi… Soyluluğu, cesareti, gücü, kuvveti, büyüklüğü anlatır; beraberinde korku ve saygıyı getirir. “Kara-yer, kara-orman, kara-dağ” gibi…
İnsanların cesur, yiğit, esmer veya zenci olanına denir. “Kara-oğlan, kara-yağız, gözü kara” gibi… Vücuttaki organlar isimlendirilir. “Kara-kaş, kara-göz” gibi… Yine mecazi anlamda, “Kara-han, kara-cahil, kara-para, kara-propaganda, kara kara düşünmek” gibi…
Eski, kadim, yıkık, harap, virane, köhne, terkedilen yer (mekân), ilk mahal anlamında da kullanılır. “Kara-Samsun, Kara-Maraş, Kara-dağ, Kara-bağ” gibi…
Yönetimde anlamı: Peygamberimizin siyah, beyaz ve yeşil renkte üç ayrı sancağından biridir. Siyah sancak, Abbasiler döneminde de kullanılmıştır. Halifelerin isteğiyle gelenek olarak Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Devletleri’nde de -diğer bayrakların yanında- taşınmıştır. Karahanlı ve Karakoyunlu Devletleri’nin adıdır. Harzemşahlar Devleti’nin bayrağının rengidir.
Yön: Kuzey’i simgeler ve (yüz güneye dönük) arka taraftır. Mevsim: Kış (Kara-kış, kara-yel). İklim: Soğuk.
Tanımı: TDK’na göre; Kızıl (Gızıl): 1.(isim) Parlak kırmızı renk. 2.(sıfat) Bu renkte olan. 3.(sıfat, mecaz) Aşırı derecede olan. 4.(isim, mecaz) Komünist. 5.(isim, tıp) Genellikle küçük yaşlarda görülen, bulaşıcı, yüksek ateşli, kırmızı renkte geniş lekeler döktüren, kuluçka dönemi üç dört gün süren tehlikeli hastalık. 6.(isim, halk ağzında) Altın. Al: 1.(isim) Kanın rengi, kızıl, kırmızı. 2.(sıfat) Bu renkte olan. Al bayrak. Al çuha. 3.(isim) Dorunun açığı, kızıla çalan at donu. 4.(sıfat) Bu renkte olan at. 5.(isim) Yüze sürülen pembe düzgün, allık. Kırmızı (Gırmızı): 1.(isim) Al, kızıl renk. 2.(sıfat) Bu renkte olan.
Anlamı: Kızıl, güneşin doğarken ve batarken aldığı renktir. Ateş (od) ve kan rengi olup heyecan, kudret, güçlülük ve akılcılık sembolüdür. Tarihimizin başlangıcından beri kızıl rengin kutsal sayılması, “Ateş Kültü”ne bağlanır. Ateşin ve alevin rengi olan kızıla değer verilmiş, sevilmiş ve sembol yapılmıştır. Türk’ün inancını, duygusunu ve ruhunu yansıtan millî ve manevî bir renk ve karakter olmuştur. Coşkuyu, canlılığı, dinamizmi, uğuru, mutluluğu, temizliği, erginliği (büluğ), ağırbaşlılığı ve hayatı ifade eder.
Orta Asya’da bayrak yerine “yalav” kelimesi kullanılır; aslı alav/ alevdir. Edebiyatımızda sevgiliyi anlatan, aşkın ve tutkunun rengidir. Gelinlik üstüne, bele takılan kırmızı kurdele, bekaretin ve bereketin simgesidir. Oğuzlardaki güveylik (damatlık) elbise kırmızı kaftan, gelinlik ise al duvaktır.
Al rengi, “Al Ruhu”nun adı ile ilişkilendirilmektedir. Albastı olayının izleri, günümüze kadar gelmiştir. Örnek; Albastı’nın kırmızı renkten korktuğu düşünülerek lohusanın başına beyaz yaşmak ve kırmızı tül bağlanır; kırmızı altın takılır ve kırmızı şeker hediye edilir.
Yönetimde anlamı: Eski Türk kaynaklarında bayrak; daha çok “Kızıl bayrak” diye adlandırılır ve bağımsızlık, şeref ve şehadetin sembolüdür. Büyük Türk Hakanlığı denilen 2.200 yıllık ölümsüz Türk devletini temsil ve işaret eder.
Al, hakanların rengidir ve uğurlu sayılır. Çin kaynakları, Göktürkler ve Uygurlar döneminde kuzeydeki Kırgız hakanlarının otağında bir kırmızı bayrak bulunduğunu ve herkesin saygı gösterdiğini yazmaktadır.
Bayrak sözcüğünün, XI.yüzyılda Türklerde yaygın şekilde kullanıldığı görülmektedir. Kızıl/ kırmızı renk sancak ve bayraklar, Türklerde genellikle “savaş bayrağı” olarak kullanılmıştır. “Kırmızı ok dağıtmak” savaşa hazırlık alametidir.
Türkmenler; kızıl (al) bayrağın sembolü olarak başlarına “kızıl börk” takar; dünyanın (Ülgen’in sarayının ve tahtının) merkezinin ifadesi olarak da ayaklarına “sarı edik” giyerler.
Türklerin büyük ülküsünün adı “Kızılelma”dır.
Yön: Güney’i simgeler ve (yüz güneye dönük) ön taraftır. Mevsim: Yaz. İklim: Sıcak.
Tanımı: TDK’na göre; Yaşıl (Yeşil): 1.(isim) Sarı ile mavinin karışmasından ortaya çıkan, bitki yapraklarının çoğunda görülen renk. 2.(sıfat) Bu renkte olan. 3.(sıfat) Kurumamış, taze (sebze), kuru karşıtı. 4.(sıfat) Olmamış, ham (meyve). Mavi: 1.(isim) Yeşil ile menekşe rengi arasında bir renk. Bulutsuz gökyüzünün rengi, mai. 2.(sıfat) Bu renkte olan. Gök-ğü: 1.(isim) İçinde gök cisimlerinin hareket ettiği sonsuz boşluk, uzay, sema, asuman, feza. 2.(isim) Yeryüzü üzerine mavi bir kubbe gibi kapanan boşluk, gök kubbe, sema. 3.(isim) Gökyüzünün, denizin rengi, mavi veya yeşile çalan mavi. 4.(sıfat) Bu renkte olan. 5.(sıfat, halk ağzında) Olgunlaşmamış. Turkuaz: 1.(isim) Yeşile çalan mavi renkte değerli bir taş. Turkuaz mavisi, turkuaz yeşili, firuze. 2.(isim) Bu taşın rengi. 3.(sıfat) Bu renkte olan.
Anlamı: Yaşıl (yeşil) sözcüğünün kökü “yaş” olup genç ve delikanlı anlamındadır; baharın rengidir ve yeniden dirilişi, yaşamı ve ömrü temsil etmektedir. Gök (kök); Tanrı’nın ululuğunun ve yüceliğinin bir sembolü ve rengi gibi kabul edilmiştir. Hem göğün adıdır hem de göğün rengidir. Göğün ve suyun simgesi ve alameti olup kutsal sayılmıştır.
Gök; sonsuzluk, güvenlik, sessizlik, sakinlik, huzur ve duygusallıktır. Güneşin doğudan doğuşu ile bağlantılı olarak; başlangıcı, ilk olmayı, doğumu, türeyişi, varlığı, yaşamayı, yenilenmeyi ve gençleşmeyi ifade eder.
Gök rengi (mavi); dostluğu, sadakati, vefayı, aydınlığı, temizliği, ruhaniliği, refahı, bolluğu, bereketi, ümidi, sevinci ve niyeti anlatır. Nazara karşı koruyucudur.
Gök renginin kapsamı; göğermek ve yaşarmak (yeşermek, yeşillik) dahil çok geniş olup günümüz Türkiye Türkçesi’nde olduğu gibi bazan yeşil bazan da mavi anlamında kullanılır. Köylüler “ekinler göverdi/ göğerdi” derler. Esasen baharda yeşeren, biten, topraktan çıkan taze-canlı yeşil bitkilerin tümüne denir. Vücudun herhangi bir yerinin darbe sonucu morarması da “göğerdi/ göverdi” diye tanımlanır.
Eski Türklerde yağmur, doğayı yaşartan -yani yeşerten- bir tabiat vergisi olarak değerlendirilirdi. Bu yüzden “yaş” sözcüğü hem ıslaklık hem de suyun (yağmurun) canlandırdığı yeşilliklerin adı olmuştur. Dolayısıyla yaşarmak (ıslak olmak, ıslanmak) ile yeşermek, yeşillenmek aynı fiille ve “yaşarmak” olarak ifade edilirdi. Türkler yaşlarını söylerken, “ben 20 yaşarma (yeşerme) gördüm” derlerdi. Yani, “ben 20 yaşındayım” demiş olurdu. Bugün kullandığımız “yaş” sözcüğü, bu gelenekle ilgili söylenmiş bir ifade olmalıdır.
Yönetimde anlamı: Anlamların tamamı, Türklerin eski Gök Tanrı inancından kaynaklanmaktadır. Gök Börü veya Gök Kurt (Bozkurt), Tanrı’nın alameti ve habercisi gibi Türklere yol gösterdiği belirtilmektedir.
Mart 9’u ya da 21 Mart tarihleri, Türkler tarafından “Yılbaşı, Bahar ve Ergenekon’dan Çıkış Bayramı” olarak kutlanıyordu. Yenikün (yenigün), ergenkün (ergenlik, yani olgunluk günü, ergenekon) adlarıyla anılmaktaydı. Bugün de Türk toplulukları tarafından aynı adlar kullanılmaktadır. Türkler, İran’a gelip Fars kültürü ile tanışınca “Nevruz Bayramı” ifadesini kullanmaya başladırlar.
Yaşıl kök (yeşil gök) tabiri, Türklerde gökyüzü anlamında da kullanılmaktadır. Gökyüzü kubbeye benzetilerek “gök kubbe” diye anılmış ve cami, medrese, türbe, minare gibi yapılarda gök renk kullanılmıştır.
IX.yüzyılda Kırgız Türkleri yeşil kumaştan bayrak yapmışlardır. Böylece yeşil, egemenlik sembolü olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Peygamberimizin üç ayrı sancağından biri yeşil renkte olup dinin, imanın, ebediyetin simgesidir.
Yön: (Mavi) Doğu’yu simgeler ve (yüz güneye dönük) sol taraftır. Mevsim: İlkbahar. İklim: Yağmurlu ve rüzgârlı.
Tanımı: TDK’na göre; Sarı: 1.(isim) Yeşil ile turuncu arasında bir renk. Limon kabuğu rengi. 2.(sıfat) Bu renkte olan. 3.(sıfat) Soluk, solgun.
Anlamı: Sarı, güneşin rengi ve alametidir. Bu yüzden parlaklık, aydınlık, ferahlık, ilim, marifet, zekâ, akıl ve hakikat timsali bilinmiştir.
Türk inanışında Sarı Albastı veya Sarı Albıs adlı koruyucu bir ruhun varlığı anlaşılmaktadır.
Sarı renk; aynı zamanda felaketin, kötülüğün, hastalığın, yabancılığın, düşmanlığın, nefretin, korkaklığın, kıskançlığın, hile ve hıyanetin simgesi görülmüştür. Sarı; edebiyatta beniz, yıldız, çiçek ve giyim için kullanılır.
Yönetimde anlamı: Türk Mitolojisinde; Ülgen’in sarayının ve altın tahtının rengi (altın sarısı=sırma rengi) ve dünyanın merkezi olarak sembolleştirildiğinden, Türkler devletin, ülkenin ve dünyanın merkezi olarak algılamışlardır. Aynı zamanda egemenliğin ve gücün sembolü olarak görmüşlerdir.
Harzemşahlar döneminde sarı renk bayrak kullanılmıştır. Selçuklularda hükümdara mahsus bayrağın sarı olduğu kayıtlıdır. Osmanlılarda da aynı düşünce sürdürülmüştür.
Yön: Merkez/Orta yerdir. İklim: Sıcaklığı temsil eder.