Yükleniyor...
Varlığının ve iktidarının mevcudiyeti Cumhuriyet’ti.
3 Y’yi; “yoksulluğu, yolsuzluğu ve yasakları” ortadan kaldıracaklarını söylediler.
3 Y, 3 A’ya döndü: Açlık… Aklanma… Ve Abanıp gazlama!..
Söyledikleri 3 Y yerine başka 3 Y’yi kaldırdılar: yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı.
Sonuçta, 89. yılında Cumhuriyet kutlamalarını yasaklamaya teşebbüs edip tüy diktiler. Cumhuriyet’in başkentinde Cumhuriyet kutlamalarını engellemeye çalıştılar…. Tören alanına gidiş yollarını kapattılar; millet gidemesin diye… Dönüşte ise yolları trafiğe açtılar, millet Ata’sına varamasın diye. İşte onların “demokrasi” ve “özgürlük” anlayışı.
Ulus meydanında milleti fare kapanına düşürür gibi pusuya düşürdüler. Ne giriş ne de çıkış verdiler.
Diz çöktüremediler, gazladılar!..
Suçları yüreklerinin Türkiye ve Türk Milleti için çarpmasıydı, Türk Bayrağı taşımalarıydı, Ata’larını unutmamalarıydı… Şehit ana-babasını, gazi eşini; yaşlısını, gencini, çocuğunu ayırt etmeksizin “gaz odası”na tıkmak istediler!..
Ölmediler!..
Teslim olmadılar!..
“Sophie’nin Seçimi”ni yapmayı kabul etmediler… Gaz odasının duvarlarını, bariyerlerini yıktılar; Ata’larına, özgürlüğe, korkusuzluğa ulaştılar, Nirvana’ya vardılar.
Millet, devlet ricalinin cumhuriyet törenlerini izlediği hipodromun önünden geçti. TSK’nın kuşları uçuyordu. Güneş gözlükleri ile o kuşları ciddiyetle izleyen “büyükler”i tahayyül ettiler. “Gurur, kibir, vakar” pozlarını. Yüreklerine bir kor ateş düştü: “Kumandası, istihbaratı başkalarında olduktan sonra o kuşlar benim olabilir mi? One minute!” dediler acı acı!
Ata’ya ulaştılar… Korkusuz, vicdan azapları azalmış döndüler.
Ulus Gaz Odası’ndan çıktık ya, Türkiye Gaz Odası’ndan da çıkacağız, inanın!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler…