Yükleniyor...
24 Ocak 2015
Hz. Süleyman’ın huzuruna iki kadın gelir. İkisi de bir çocuğa annelik iddiasında bulunurlar, çocuğu paylaşamazlar ve meselenin halledilmesi için birbirinden davacı olduklarını söylerler. Hz. Süleyman da meselenin çözülmesi için şöyle bir çözüm önerir. Çocuk, kılıçla iki parçaya ayrılacak ve kadınlara her birine birer parça verilecektir. Kadınlardan biri, “tamam ben kabul ediyorum” der. Öteki ise Hz. Süleyman’ın ayaklarına kapanır, ağlar, “ben hakkımdan vazgeçtim, tek çocuk bölünmesin” diye yalvarır yakarır. Böylece gerçek anne ortaya çıkmış olur ve çocuk, hakkından vazgeçen kadına verilir.
Bu kıssa, evrensel motifler ve anlamlar içeren etkili bir hikâyedir. Bir meselede ve davada samimi olanla olmayanı, davanın gerçek sahibi ile sahibiymiş gibi görüneni, menfaatçi ile mefkûreciyi, gerçek ile sahteyi birbirinden ayırmak için kullanılabilecek vurgulu bir hikâye.
Bu kıssa bu bugün, kimin gerçek vatansever olduğunu belirleyebilmek için rahatlıkla kullanılabilecek bir işlevselliğe sahiptir.
Bugün Türkiye’de bu anlamda iki öbek insan var. Bir öbek, Türkiye’yi çok sevdiklerini, vatansever olduklarını, halkın menfaati için, kimsesizlerin kimsesi olmak için siyasete soyunduklarını ve bunun için siyaset yaptıklarını söylüyor. Bu öbek, tamamen vatanın imkân ve şartlarını paylaşma, yağmalama, talan etme, hırsızlık, yolsuzluk, usulsüzlükle bireysel menfaat temin etme noktasında vatan ve millet sevgisinden bahseden bir güruhtur. Vatan ve millet için fedakârlık yapmaları noktasında sınanmaya kalkışıldıklarında hemen bir bahane ile sıvışırlar, kişisel gemilerini kurtarmaya bakarlar. Kişisel menfaatlerini, hırsızlıkla elde ettikleri yağmalarını korumak adına vatanın gerekirse bölünmesine, PKK ile paylaşılmasına razı olurlar ve demokrasi kılıcıyla vatan çocuğunu acımasızca, insafsızca, merhametsizce ikiye bölmeye çalışırlar, çalışıyorlar.
İkinci öbek vatansever ise kişisel menfaat beklemeden, hatta kişisel menfaatlerinin tehlikeye girmesi söz konusu olduğunda bile tam bir vatan ve millet mistiği olarak ellerinden gelen bütün fedakârlıkları, olağanüstü gayretleri ortaya koyarlar. Savaşsa savaş, hizmetse hizmet, çalışmaysa çalışma, seferberlikse seferberlik; kendilerine ne tür sorumluluk ve görev düşerse gözlerini kırpmadan vazifeye koşarlar. Bunlar, aynen kıssada olduğu gibi hakkından yani kişisel menfaatlerinden vazgeçen, tek çocuğu hayatta kalsın yani tek kutsal vatan bölünmesin, ayakta kalsın, özgür, bağımsız, onurlu, şahsiyetli bir millî yapı halinde varlığını devam ettirsin diye ölüm dahil her türlü riski ve fedakârlığı göze alan samimi, gerçek Türk milliyetçileridir. Vatan, millet ve devlet tarih boyunca hep bu samimi milliyetçilerin ve karşılıksız vatansever kahramanların, vatan delilerinin sayesinde ayakta durmaktadır.
Haricî ve dahilî bedhâh ittifakı olan emperyalist cephe, bunun farkında olduğu için Türk milletinin bütün milliyetçi reflekslerini yok etmeye, samimi vatanseverlik duygusunu dumura uğratmaya çalışıyorlar. Çocuklarımızı, gençlerimizi, bütün milletimizi sadece bireysel menfaatleri için yaşayan, yaşaması gereken, anlık zevk ve eğlenceleri ile yetinen ve dünyaya gönülden değil de göbekten bağlı olan kuru bir kalabalığa, ruhsuz bir kitleye döndürmek istiyorlar.
O halde vatanın, milletin, devletin birliği ve dirliği için gerçek vatansever Türklerin tam bir millî bilinçlenme seferberliği başlatması ve sürdürmesi vaktidir. Yoksa vatan, kılıçla değil demokrasi ile tam ortadan ikiye bölünme teklifini kabul eden sahte annelerin elinde ölmeye, yok olmaya mahkûmdur. Vatanın gerçek anneleri, sahte annelere pabuç bırakmamalı ve vatan teslim etmemelidir.