Deşifre

            07.04.2011             “Hak namına haksızlığa ölsem tapamam”                                                      M. Akif ERSOY                                  *** Giren için YGS, uygulayıcıları için ise insanlık sınavı.   Eğitim tarihimizde görülmeyen sınav skandalları yaşıyoruz. Üstelik “kul hakkı” üzerine titredikleri iddiası bulunanların bu merkezleri kontrol ettikleri inancının hâkim olduğu bir dönemde.    Tek dokunuşla toplu kul hakkı operasyonu.   Güneydoğuda belli […]


Paylaşın:

            07.04.2011 
 
          “Hak namına haksızlığa ölsem tapamam”

                                                     M. Akif ERSOY

                                 ***

Giren için YGS, uygulayıcıları için ise insanlık sınavı.

 

Eğitim tarihimizde görülmeyen sınav skandalları yaşıyoruz. Üstelik “kul hakkı” üzerine titredikleri iddiası bulunanların bu merkezleri kontrol ettikleri inancının hâkim olduğu bir dönemde. 

 

Tek dokunuşla toplu kul hakkı operasyonu.

 

Güneydoğuda belli merkezlerde vardı bu şaibeler. Şimdi ÖSYM merkezine taşındı. Gel de rekabet ara sen şimdi dershaneler, adaylar arasında.  Doğru şık servis edilenle, edilmeyenler arasında.

 

Biri yükseköğrenimde diğeri –nasipse-önümüzdeki yıl girecek olan iki öğrenci velisi olarak “titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime” ister istemez.

 

Her veli gibi dördüncü sınıftan beri dershaneleri bütçemize ortak etmiş durumdayız. (Milli Eğitimin bağrına saplı bıçak olduklarını bile bile) Devlet okulları diploma verme yetkisini ellerinde bulundurma rolü ötesinde anlam ifade etmez edildiler ne zamandır ne yazık ki.  O da olmasa kapısına kilit vurulacak birçoğunun. Kurumsallaşmış belli dershane ağları, belli özel okullar beslenmekteler onların yerine, sistemli düzenli bir şekilde.

 

Eğitim çıkmazımız altın yumurtlayan tavuk üretti anlayacağınız eğitimin içini boşaltmak için pusuda bekleyenlere. Veliler üzerinden vurgunlar olmakta, devlete paralel yapılanmalar, alternatif kadrolar oluşturulmakta alenen bu oluşumlar adı altında. Yapılan ne derseniz buna karşılık?

 

“Dur bakalım ne olacak?”

 

+++

 

Yalan benimse doğru, haram benimse helaldir. Vardır bir hikmeti. Sadakat, samimiyet sır tutma. Bu üçünde rüştünü ispat et. Terfi et. Dünyanı da ahretini de mamur et.

 

Destek olmayıp da ne yapacak sade vatandaş böylesi bir durumda? Muhtemel bir şerden emin olmak için en azından. 

 

“Gaye için vasıta meşrudur”  bir Makyevelist felsefe öğretisi idi bizim bildiğimiz. Komünizmde meşru yöntemdi. Mukaddesatçıların yöntemi olduysa şimdi de,  ahlakı olgunlaştırma, İslam’ı hâkim kılma gibi iddialardan kimse bahsetmesin bize. 

 

Takiyye sözlükte;

 

Dinî, manevî veya dünyevî zararları önlemek için kişinin muhalifler karşısında imanını veya inancını gizlemesi…  demek.

 

Dâr-ul Harp şartlarında geçerli bir durum bu yani. Ülke “darul harp” görüntüsü veriyorsa  “gaye için vasıta meşru” demektir.

 

Bu öğreti ile yetişmiş biri için iki hayat tarzını bir arada yürütmek, hayatın diğer kademelerine transfer etmek basit sıradan bir iş artık. Beyninin astarı ters öyle yaşamaya alışık biri için aklın alacağı bir iş gibi gözükmese bile. 

 

Kim bir ömür bu koca âlemi aldatabilmeye muvaffak olabilmiş ki? 

 

Çekirge bir sıçrar iki sıçrar.

 

Gün gelir şifreler kırılır. Deşifre olur illa kırk bohçaya sarmalansa da.

 

Zemzemle yıkansalar, aklamazlar bu saatten sonra böylesi kurumsal hilelerin müsebbipleri müteselsilen (sıralı sorumlu).

 

Tekstil mühendisi getirsen kılıf giydirmez.  Nereden ne formül “intihal” etse de(aşırsa)  Bir Silivri’ye havale olunursa belki. Bir bu mu sığmayacak o torbaya. Üç günde siler atarlar bir işaret gözleyen nöbetçi kanallar. Varlıkları ne güne? Dağıtır tersine çevirirler havayı iki günde.  “Hazmettire hazmettire” millet nelere aştırılmadı ki?

 

“Durmak yok yola devam” ardından da.

 

Yönetimde şifre, sınavda şifre,  siyasette şifre… gelsin şifreli yaşam kaldığı yerden.

 

Hz peygamber;

 

“Emanet ehline verilmediği zaman kıyametin kopacağından korkun” buyurmakta.  Emanetçilerimize bakınca kıyamet alameti gibi her biri.

 

Fişlemeli, şifrelemeli, bir büyük muhakemeden geçiriliyoruz ülkece velhasıl. İlk duruşma da 12 Haziranda. Şifrelerin deşifresi çok önemli geleceğimiz adına. Anadolu insanı ariftir bizim bildiğimiz. Çözecektir o şifreyi inşallah. Ona sığınmaktan başka da çare yok zaten gelinen noktada.

 

“Neye layık ise onunla yönetilir bir toplum” Akıbet hayır olur inşallah diyelim yine de biz. 

 

İçinde hinlik barındıran her ne varsa hepsinin deşifresi yolunda milletimize Allahtan kolaylıklar ve herkese “alın teri”, “şifresiz” helal kazanç temennisiyle…
 
 

Yazar

Osman Erenalp

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar