Denge bozuluyor, ölçü kaçıyorsa

İnsanlık iki dünya savaşını gördü. Ama devletlerin, tabi dünya sistemini sarsacak güçte olanların, saldırganlıkları, hiçbir insani değer taşımayan davranışları bana bu düşünceleri ilham etti. Çin’den başlayarak ABD’ye kadar bakalım, nereye doğru sürüklendiğimizi anlamaya çalışalım yeter.


Paylaşın:

Gerçekten her şey bir denge ve ölçüye dayanıyor. Huzur da, güvenlik de, istikrar da mutluluk da, gelişme ve refah da buna bağlı. Eğer denge bozuluyor ölçü kaçıyorsa, insani bütün değerler kaybolmaya başlıyor; hırs, doymak bilmeyen, sınır tanımayan merhametten yoksun saldırganlık hayatımıza hükmediyor. Bu tasvirin insanlar için geçerli olduğundan daha tehlikelisi, devletler için geçerli olduğu açıktır.

Bu girişi neden yaptım? İnsanlık iki dünya savaşını gördü. Ama devletlerin, tabii dünya sistemini sarsacak güçte olanların, saldırganlıkları, hiçbir insani değer taşımayan davranışları bana bu düşünceleri ilham etti. Çin’den başlayarak ABD’ye kadar bakalım, nereye doğru sürüklendiğimizi Kirlenen bu iklime işaret ettikten sonra bölgemize ve maruz bırakıldığımız kuşatılmışlığımıza dönelim. BMGK’nin kararı olmadan 1991’de Kuveyt’i Irak’ın işgalinden kurtarmak üzere ABD ve İngiltere 1. Körfez savaşını başlattı ve işgali kaldırdı. 2003’de Irak’ı işgal ederek devleti yıktı, 1 milyondan fazla insanı katletti. Federasyon anayasası ile millî Irak devletini Şii ve Kürt özerk yönetimi adı altında ikiye böldü.

1992 yılında emperyalist devletler tarafından kışkırtılan Ermeniler vahşetle, soykırım ve 1 milyonu aşan sürgünlerle Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal etti. BM ve BMGK toplandı “bu işgaldir, BM ilkelerine aykırıdır, kabul edilemez” dedi. AGİT toplandı işgali kaldırmak üzere yine aynı emperyalist devletlerin eşbaşkan olduğu MİNSK grubunu kurdu, 26 yıl beklendi. Azerbaycan, devam eden Ermeni saldırılarına son vermek ve işgali kaldırmak üzere harekete geçti. Azerbaycan 44 günde Dağlık Karabağ’ın bir kısmı hariç işgali kaldırdı. Rusya’nın müdahalesiyle ateşkes ilan edildi. BM kararı alınmadan Rusya “Barış Gücü” oldu.

Erdoğan, 2009’da İhvancı Hamas’a katliam uygulayan, her türlü baskı yapan İsrail’e karşı Davos toplantısında Van Münit (One Minute) deyince İsrail ile ilişkilerimiz kesildi.

2011’de yaşanan Mısır, Arap Baharı, Suriye ve Libya olayları malum. Irak’ın işgaline doğrudan katılmadık ama kolaylık gösterdik. Her türlü yardımı yaptığımız İhvancı Mursi iktidarı bir yıl sonra darbeyle yıkılınca Mısır’la diplomatik ilişkilerimizi kestik. Libya’da Kaddafi rejiminin yıkılmasında aktif görev aldık. Libya ikiye bölününce de, İhvan yanlısı Sarrac’ı (Ulusal Mutabakat Hükümetini) desteklemek üzere 1Ocak 2020’de TBMM’den teskere çıkardık, Libya’ya güç gönderdik.

2011’de Suriye’den demokratikleşme çerçevesinde İhvancı mahkûmlara af çıkarılmasını istedik, kabul edilmeyince 2012’de “Emevi Camiinde namaz kılacağız” dedik olmadı. Bu arada Rusya 2015’de Esat’la Suriye’ye gelerek tarihi emeline ulaştı. Lazkiye’de deniz üssü kurdu. 2016’da terör koridorunu kesmek üzere Cerablus’a ve El Baba girdik, ABD destekli PKK/PYD tuzağını bozduk. Arkasından Afrin’e, Barış Pınarı Harekâtı ile Suriye’nin kuzeyine gittik, İdlib’e indik. ABD ve Rusya’nın baskılarıyla olduğumuz yerde kaldık.  Halen beklemedeyiz.  İdlib’den çekildiğimize dair bilgiler geliyor.

Şu gerçeği söylemeliyiz ki, Rusya’nın Suriye’de Türkiye’ye, Güney Kafkasya’da Türkiye ile Azerbaycan’a şiddetle ihtiyacı vardır. Bu işbirliği ihtiyacı Türkiye ve Azerbaycan için de önemlidir. Rusya’nın Ukrayna (Kırım) başta olmak üzere başka bölgelerde de ciddi sıkıntıları mevcuttur.

Bunların anlamı ve ABD ile AB’ye karşı stratejimiz ne olmalıdır?

Devamı var.

Yazar

Sadi Somuncuoğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar