Gereksiz Ve Zamansız Konuşmanın Getirdiği Sonuçlar

Yapılacak eylem ve söylemler mutlaka oluşan/oluşturulan uygun zamanda söylenmeli ve yapılmalıdır. Yeri zamanı ve şartları hazır olmadan konuşmak insanı veya devleti başarısız kılar ve konuşanın mahcup olması sonucunu getirir. Cenaze evinde tebrik, düğün evinde taziye dilekleri sunulmaz. Hele hastaya veya hasta yakınına geçmiş olsun yerine taziye dilekleri sunmak kadar aptalca bir şey olamaz. Böyle dengesiz […]


Paylaşın:

Yapılacak eylem ve söylemler mutlaka oluşan/oluşturulan uygun zamanda söylenmeli ve yapılmalıdır. Yeri zamanı ve şartları hazır olmadan konuşmak insanı veya devleti başarısız kılar ve konuşanın mahcup olması sonucunu getirir.

Cenaze evinde tebrik, düğün evinde taziye dilekleri sunulmaz. Hele hastaya veya hasta yakınına geçmiş olsun yerine taziye dilekleri sunmak kadar aptalca bir şey olamaz.

Böyle dengesiz işler ve konuşmalar yapmak hakkındaki güvenilirliğin yitirilmesini getirir. Toplum nezdinde sözüne itibar edilmeyen, boş konuşan, amiyane tabirle hava atanlar diye tanımlanarak itibarsızlaştırılır.

AKP hükümeti ses bombası atan militanlar gibi davranıyor. Her konuda ağzı dolu dolu yüksek perdeden konuşuyor. Gırtlaklarında olması gereken boğumlardan bir tanesi bile yok. Devletin vakar ve ciddiyeti konusunda tereddütler yaşatıyor. İktidara geldiklerinden bu yana çok konuda yaptıkları gibi dış politika konusunda da milleti sükûtu hayale uğrattılar. Yazdığı kitabının adından dolayı düşünce derinliği var olduğuna inanılan Dış İşleri Bakanı’nın bunun tersi eylem ve söylemlerde bulunması Türkiye hakkındaki düşünceleri daha koyu hale getirdi.

Sıfır sorun söylemi ile başlayan dış politika şimdi sorunlar yumağı şekline dönüştü. Taktiksiz, düşünce ile eylemi bir noktada buluşturmadan, sözle uygulamanın bir birine uyması için gerekli hazırlık yapılmadan yapılan işlerin sırıtacağı olumsuz dönüş yapacağı malumun ilamı olduğu halde bihaber davranıldığı görülmektedir.

Davutoğlu yönetimindeki Dış İşleri Suriye konusunda da başarısız oldu. Çok ama çok büyük sözler ettiler, 40 yıl önceki ABD’nin durumuna kendilerini koydular, Suriye yönetimine demediğini bırakmadılar.  Neymiş Suriye yönetimi halkına zulüm yapıyormuş. Kim diyor bunu? Malum çevreler.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika projesi olarak Emperyalist devletler tarafından ortaya konan BOP projesinde bu bölgedeki ülkelerde düzenlemeler yapılacağı açıklanmıştı. Eş başkanlığa da kendi söylemiyle Türkiye Başbakanı getirilmişti. Bu planları Mısır, Tunus, Libya gibi ülkelerde başlatıldı ve emelleri olan istikrarsızlık ortamı gerçekleştirildi. Kanlı değişimler yaşandı. Suriye’de de bu değişimlerin olması gerektiği Suriyeli olmayan unsurlar tarafından söylendi ve istendi.

Suriye karıştırıldı. Kardeş kardeşe kurşun atar duruma getirildi. Böyle bir durumdaki ülkeyi yönetenler ülkesinin bütünlüğünü ve istiklalini devam ettirmek için ne yapar? Kargaşanın dışarıdan ve bir amaç için başlatıldığını bile bile sizin dediğiniz olsun buyurun mu der.

Bunları yazarken Suriye yönetiminin affedilmez diktatörlüğünü görmezlikten gelmiyorum. Ama haklı olarak da soruyorum. Bizim nemize gerekti başka bir devletin iç işlerine karışmak? Hem de kendi çıkarlarımız için değil başka birileri istiyor diyerek.

En acı tarafı da bu.

Birilerinin işaret ettiği yöne hareketlenmek.

Bölücü başını besleyen ve destekleyen Suriye bizim dostumuz değildi. Neden dostumuz değildi? Bize zarar verdiği, devletimizin bölünmesi ve kargaşası yönünde çaba sarf ettiği için. Peki, bizim yönetimimizin yaptığı nedir?

Suriye’ye girilse ne olacak? Ekonomik ve can kaybının dışında belki de bir büyük savaşın çıkmasına bahane bile olabilecek.

Yöneticilerimiz çok ama çok ağır konuşmalar yaptılar. Vade biçtiler. Amerika’nın dolduruşu ile önlerde oynadılar.

Amerika’nın bu tavrına Rusya ve Çin karşı çıktı. Aralarında hala pazarlık devam ediyor. Eğer çıkarları yönünde anlaşabilirlerse Esat’ın ipi çekilir ve yeni bir yönetim gelebilir. Bu durumdan kim kazançlı çıkar? Biz hariç herkes. Biz itibarımızın kaybından, bölge ülkelerinin gizli düşmanlığından başka kazanacağımız bir şey yok.

Bölgenin güçlü ülkelerinden İran’da açık tavrını koydu. İran’ın İSNA haber ajansına bir demeç veren İran’ın Paydari Partisi Meşhed şehri milletvekili Hüseyin Gazizade “Ankara ABD’nin oyun alanında oynuyor ve son birkaç aydır emperyalist ve sömürgecilerin aleti olmuştur. Bu İslam ülkesine yakışmıyor” diyor ve devam ediyor.”Türkiye Suriye’ye saldırırsa İran buna seyirci kalmaz ve somut eylemde bulunur. Türkiye’yi macera aramama konusunda uyarıyorum” diyor. Bunu söyleyen İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejat’a yakın bir partinin milletvekili.

İngiliz ekonomist dergisi Suriye rejimini devirmeye yönelik çabalarda hiçbir ülkenin Türkiye kadar ileri gitmediğini yazdı. Dergi, Türkiye için “kapılarını 35 bin muhalife açtı. Suriye ulusal konseyinin kurulmasına öncülük etti. Örneğin Suriye ordusuna (beki silahları) sağladı ve askeri müdahale için ABD nezdinde lobi yaptı” görüşlerini dile getirdi.

Maalesef son dış politika hamlesinde de başarısız olduk. İsrail ile gemi olayında, ABD ile başımıza çuval geçirilmesi olayında. Haklı olunan yerde gerekeni yapamadık, devletlerarasında itibar kaybına uğradık. Bunu ikrar edende Dış İşleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’nun kendisi oldu. Ahmet Davutoğlu Fransa’nın  “France 24” isimli Fransız haber kanalına konuştu.  “Türkiye Esat’ın baskı yönetimine son vermesi için elinden gelen bütün çabayı gösterdiğini söyledi ve “maalesef bu konuda başarısız olduk” dedi.

Bu durumu hiciv yazısı ile özetleyen Yılmaz Özdil’ in köşe yazısında dediği sonuç çıktı ortaya. Yılmaz Özdil; ” Dışarıdan Büyükelçi yapıldı. Dışarıdan Dışişleri bakanı yapıldı… Bir kitap yazdı: Stratejik Derinlik… Komşularla sıfır sorun dedi. İyi kötü selam veriyorlardı. Sıfır komşumuz kaldı. “Kara” da çuval geçirdiler. “Deniz” de gemimizi bastılar. “Hava” da uçağımızı düşürdüler…” diyor.

Türkiye bu duruma düşürülmemeliydi.

Yazar

Fuat Yılmazer

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar