Yükleniyor...
Dünyamızda yaşanan kargaşa gözler önünde. Bu kargaşa içinde bulunan devletler hayatlarını devam ettirebilmeleri için kendi kültürünü korumak zorundadır.
Aynı tespit Türkiye ve diğer Türk devletleri için de geçerlidir. O nedenle Türk Devletlerini yönetenler bu inancın, ülkünün sahibi olmalıdır. Türklük, Türk milleti, vatan, bayrak, Türk devleti, istikbâl, istiklâl, hürriyet kavramlarına yabancılaşırlarsa zamanla milletini başka milletlerin devletlerinin koltukları altında yaşatma hatasına düşerler.
Başka bir devletin, milletin koltuğu altında yaşamayı göze alanlar koltuk sahibinin yumruğunu tepesinde hissetmeye hazır olmalıdır.
Bağımsızlık, İstiklal, devlet değerlerinin önemini kavramak için Doğu Türkistan’da Çin işkencesi altında inim inim inleyen soydaşlarımızın, kardeşlerimizin durumuna ibretle bakabilirler.
Bu korkunç sonla karşılaşmamak için geleceğimizi teslim edeceğimiz gençlerimizi dünyanın ve tarihin bilgileri ile donatmak gerekir. Vebal kelimesinin manasına ve ruhuna inanılıyorsa, gençler, kimlik duygusundan yoksun, ufku olmayan değil de, kimlikli, kişilikli, ülkücü donanımlara sahip olmalıdır.
Tabi ki yarınların yöneticilerini, sivil ve resmi bürokratlarını, akademisyenlerini, aydınlarını Türklük şuuru, Türklük ülküsü ve Türk kültürü ile yetiştirilebilmeleri için bu kademedeki insanların da bu özellikleri taşıması gerekir.
Ortaya koymaya çalıştığım filmin iz bırakabilmesi için ailenin de görevleri de büyüktür. Görevlerinden biri çocuğunu ev ortamında bahse konu değerlerle kulağı dolu olarak eğitim kurumuna göndermektir.
Yönetenlerimiz, eğitim sistemimiz, bu sisteme yön veren ve uygulayanlar, bu bilince sahip olmazlarsa başarmak epey zorlaşır. Bu açığı kapatmak için yeni bir Atsız, yeni bir Türkeş çıkmalı ki zor olanı başarabilsin.
Çocuğa “şahsiyet kazandırılması” “hür düşünmesinin temini”, “birey olduğunun farkında olması” gibi bilgiler doğru bilgilerdir ama bunların başına mutlaka Türk kelimesi konarak uygulamaya konması doğru olanıdır. Türklük bilinci, Türklük sevgisi, Türk olmanın kendine has özelliği ve güzelliği söylediğimin içindedir.
Yetişen gencin şahsiyetli yetişmesi güzeldir ama kimlik zeminine konuşlanacak yapısı daha sağlam ve geçerli olanıdır.
Bu başlığı atarken haddimi aştığımın farkındayım. Dil bilgini değilim, dil konusundaki bilgim sadece seneler önce okulda öğrendiklerim ve sonradan okumakla kazandıklarımdır. Bu sebepten dil bilginlerinin sahasına girmeden bazı bilgileri sizlerle paylaşacağım.
Milletin en önemli değeri Dil’dir. Dil birliği olmayan toplulukların millet olma vasfı tekâmül etmez.
Dil; D,İ ve L harflerinden oluşan, tek heceli, ağızdan bir çırpıda çıkan değerdir. Dil insanda bir organ olduğu gibi, insanlar arasında iletişimi sağlayan bir araçtır da. Dil’in olmadığı bir dünya düşünülemez. Bu nedenledir ki insan sevgi, saygı duygularını ve öfkesini bu araçla ile ifade eder.
Dil her millette ayrıdır. Herkes insan olmasına rağmen, herkesin ağız içinde kullandığı dil aracı olmasına rağmen, ondan sarf edilen dil farklıdır.
Bu dillerden bir kısmı sadece kendi devletinin sınırları içinde işlevini devam ettirmiş, bir kısmı ise çoğunluk ülkeler tarafından kabul görmüştür.
Bazıları fazlaca itibar kazanmış, diğer milletlerden o Dil’i öğrenmek isteyenler olmuştur. Bu konuda öyle garabetler yaşanmış ki kendi ülkesinde başka bir milletin dilinden sınavlar bile yapılmış/ yapılmaktadır.
Tabii ki farklı Dil’ler öğrenmek güzeldir, insanın kültür seviyesine katkısı olacak bir etmendir. Ama bir milletin kendi dilinin önüne geçmesi sakıncalıdır.
Yönetenlerin, aydınların kendi milletinin diline her şeyden fazla önem vermesi, vatandaşından önce bu konuya dikkat etmede örnek olmalıdır.
“Ananı da al git”, “Bunlar uğursuz”, “Senin aklın ermez”, “cibilliyetsiz”, “haysiyetsiz” gibi sözler yönetenlere yakışacak bir hitap şekli değildir.
Milletler gelecek nesillere dilini öğretmediği zaman gelecekleri karanlıktır.
Türk dili, Türk tarihi genç kuşaklara gereği gibi öğretilmeli o konuda şuurlu insanlar olması sağlanmalıdır.
Türk milletinin Allah’ın övgüsüne mazhar olan bir millet olduğu şuuru, Türk’ün sevecenliği, adaleti, hoşgörülülüğü, ama hassas çizgileri olduğu da işlenmelidir.
Büyük Şair Mehmet Akif’in; “Yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum / kesilir fakat çekmeye gelmez boynum” sözü anlamına uygun öğretilmelidir.
Türk tarihinde ilim, sanat, kahramanlık, edebiyat, şiir, siyaset dehalarının olduğu, dünyada büyük devletler kurduğu, pek çok devleti, milleti asırlarca kontrolleri altında tuttuğu, dünyaya nizam intizam dağıttığı gerçeğinin yanında, ilimde, iktisatta, ticarette, siyasette, yönetimde ve savaş sanatında başarı veya başarısızlıkları ile sebepleri anlatılarak atalarıyla barışık olması, onları öğrenmesi sağlanmalıdır.
Geçmişle ilgili bilgileri geleceğe hazırlamak ve yeni ufuklar açarak verilmesi uygunudur. Vatan ve millet aşkının çok güzel dile getiren Mehmet Emin Yurdakul;
“Ben bir Türk’üm; dinim cinsin uludur / Sinem, özüm ateş ile doludur;
İnsan olan vatanının kuludur; / Türk evladı evde durmaz giderim!
***
Tanrım şahit, duracağım sözümde; / Milletimin sevgileri özümde;
Vatanımdan başka şey yok gözümde, / Dost ilini düşman almaz, giderim.”
Ruhu genç nesillere nakış gibi işlenmelidir.