Yükleniyor...
1 Haziran 2014’ te tekrarlanan seçimde Ağrı Belediye başkanlığını kazanan Sırrı Sakık, mazbatasını alışının ardından verdiği ilk demeçte utanç abidesi olarak tanımladığı Cumhuriyet Caddesi üzerindeki Hava Şehitleri anıtının kaldırılacağını açıkladı. 1930’larda düşen ve içindeki iki pilotun şehit olduğu uçağın Kürtleri bombalamak için havalandığını iddia eden Sakık; “ Mustafa Muğlalı Kışlası da parlamentodaki tepkiler, halkımızın tepkisi nedeniyle kaldırıldı. Mustafa Muğlalı’nın Muğla’da bir caddede hâlâ ismi var. Biz, bunlara müsaade etmeyeceğiz. Kürt çocukları o abideleri gördüklerinde, ‘eğer çare yoksa yol çaredir’ diyerek kendilerini isyanın adresi olan dağlara atıyorlarsa, barışı inşa edeceksek bunları bir an önce ortadan kaldırmalıyız.
Herkes barışı büyütecek adımlar atmalıdır. Bu kentte buna benzer caddeler var. Kazım Karabekir gibi, onlarcası var. Bu coğrafyanın ruhu ile örtüşmeyen cadde ve sokaklardır, bu tür utanç abidelerinin kaldırılmaları gerekir.” dedi.
Sırrı’nın karın ağrısına yeniden dönmek üzere sözü Cumhuriyet’in ilk çeyreğinde art arda patlayan Kürtçü isyanlara getirmenin zamanıdır.
İsmet Paşa Kasım 1922’ de Lozan Konferansı’na 14 maddelik bir hükümet talimatıyla gider. Talimat’ın ikinci maddesi Musul’la ilgilidir: “Irak sınırı: Süleymaniye, Kerkük ve Musul livaları istenecek, konferansta başka bir durum ortaya çıkarsa hükümetten talimat alınacak “ . Misak-ı Milli sınırları içinde addedilen Musul, İngilizlerin diretmesi sonucu Lozan’da çözümlenemez. Lozan sonrasına bırakılan Musul için taraflar arasında İstanbul’da 19 Mayıs 1924 tarihinde başlayan müzakere sürerken İngiltere Türkiye’ye ültimatom vererek masadan kalkar. Türkiye Irak sınırının belirlenmesi için İngiltere’nin 6 Ağustos 1924 ‘te Milletler Cemiyeti’ ne başvurusunun ertesi günü Hakkari yöresinde Nesturi ayaklanması başlar!
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Musul ısrarına İngilizlerin dolaylı cevabı peş peşe patlayacak Kürt İsyanlarıyla verilecektir. Nesturi isyanının ardından 13 Şubat 1925’ te başlayan Kürtçü dinci Şeyh Sait ayaklanmasının ardında yine İngilizler vardır. İsyanın çapı ve yayılma tehlikesi göz önüne alınarak isyan bölgesinde sıkıyönetim ilan edilir. Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarılır. Genç’ te (Bingöl) başlayıp Elazığ’a sıçramasının ardından Diyarbakır surlarına dayanan isyan alınan önlemler ve devletin kararlığı sonucu iki ay içinde bastırılır. İsyanın önderleri yargılanıp çeşitli cezalara çarptırılır.
Şeyh Sait ayaklanmasının en önemli sonuçlarından biri İngiltere’nin Musul konusunda elini güçlendirmesidir. Milletler Cemiyeti’ nin Cenevre’de Musul Komisyonu raporunu ele alacağı 7 Aralık 1925’ te isyancılar Garzan’ın kuzeyinde askeri birliğe cephane götüren kafileye saldırır, Hazro’da bulunan askeri birlik kuşatılır. İngiliz politik geleneğinde tesadüflere yer yoktur! İngiltere, Musul’u isteyen Türkiye’nin kendi ülkesindeki Kürtleri yönetmekten aciz olduğunu cümle aleme göstermek istemektedir. İngiliz kurgulu ayaklanmalarla Türkiye’yi pes ettirmek amacındadır. Zamanlama gerçekten manidardır!
Böyle bir atmosferde yürütülen müzakereler sonucu Milletler Cemiyeti Meclisi 16 Aralık 1925 tarihinde Musul’un İngiltere’ye bırakılmasına karar verir. Dönem koşulları Türkiye’nin İngiltere ile savaşmasına elverişli değildir. Milletler Cemiyeti kararı sineye çekilir. Musul’un Milletler Cemiyeti üzerinden kaybı sonrası 5 Haziran 1926’da Ankara’da Türkiye- İngiltere ve Irak arasında Hudut ve İyi Komşuluk İlişkileri Anlaşması imzalanır. İngiltere’ nin Türkiye’ye yönelik düşmanca davranış ve kışkırtmalarında göreceli bir azalma olur. Türkiye Irak sınır güvenliği belli ölçüde sağlanmış gibidir.
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Musul duyarlılığına İngilizlerin cevabı Nesturi, Şeyh Sait, Hazro başta olmak üzere bir dizi Kürtçü isyanla verilmişti. Hatay duyarlılığı ise Fransız kışkırtmalı Kürtçü ayaklanmalar olarak karşımıza çıkacaktır.
1930’ lardan itibaren Kürtçü isyanların arkasında Fransız gölgesi daha belirgindir. Adeta nöbeti İngiltere’ den devralmış gibidir. 1930 Ağrı İsyanı bu bakımdan dikkat çekici özelikler göstermektedir. Fransa’nın arkaladığı, İran’ın bazı hesaplarla göz yumduğu Ağrı ayaklanması, 1930’lardan günümüze uzanan kirli bir ittifakın Miladı olması açısından da ilginçtir. Türkiye’ye karşı Kürtçü Hoybun ile Ermeni Taşnak örgütünün 1930’lardaki ortaklığının 1980’ li yıllarda ASALA PKK dayanışmasıyla yeniden gün yüzüne çıkması sürmekte olan ihanet geleneğinin çarpıcı göstergesidir.
Kürtçü Hoybun örgütü ile Ermeni Taşnak örgütünün Türkiye’ ye karşı ortak mücadelesinin ön hazırlıkları Fransız mandası altındaki Suriye’de yapılır. Britanya laboratuarlarının ürünü Hoybun’un fikir babası Irakta’ ki İngiliz uzmanlardır. Ebeliğini İngilizlerin yaptığı örgütün merkezini Irak’tan Şam’a taşımasıyla birlikte Fransız vesayeti başlayacaktır.
21 Haziran 1928 tarihli anlaşma Hoybun adına Celadet Ali Bedirhan, Taşnak adına Vahan Papazyan tarafından imzalanır. Anlaşmaya göre Türkiye’den koparılacak topraklar üzerinde bağımsız Kürdistan ve Doğu Anadolu bölgesini Kafkasya’ya kadar içine alan, Rize limanıyla Karadeniz’e uzanan birleşik Ermenistan kuruluncaya kadar birlikte mücadele edilecektir. İskenderun körfezi ise Güney Ermenistan’ın limanı olacaktır!
Hoybun – Taşnak ittifakı isyan için Ağrı bölgesini seçmiştir. İsyan önderleri Celali aşiretinden İbrahim Ağa ile 1924’te Türk ordusundan firar edip Irak’taki İngiliz Ordusuna sığınan Yüzbaşı İhsan Nuri’dir. Hoybun, İhsan Nuri’ye paşalık ünvanı vererek Ağrı ayaklanmasının başkomutanlığına tayin eder. Türkiye – İran sınırının mevcut hali ile denetlenememesi asilerin vur kaç taktiği uygulamasını, sıkıştıklarında da İran’a geçmelerini kolaylaştırmaktadır. Türkiye Cumhuriyet’i yurt içinde güvenliğin ihlaline ve sınırlarında yeni bir Makedonya oluşmasına izin vermemeye kararlıdır! Ankara’nın içerde isyancılara, dışarıda kışkırtıcılara karşı ödün vermez tavrı fesat ateşini büyümeden söndürecektir.
Fransız yapımı uzun hikayenin kısacık özetini dönemin İngiliz büyükelçisi Mr. Clerk’in Londra’ya gönderdiği kriptodan okuyalım: “ 1930 yılının ilk aylarında bazı Kürt hareketleri görüldüyse de bunlar kolayca bastırıldı. Nisan ve Mayıs aylarında Ağrı yöresinde ayaklanma çıktı ve asiler İran’dan destek gördü. Türk hükümeti bölgeye 12-15 bin kadar asker yığdı ve uçakların da desteğiyle saldırıya geçti. Bunun hemen ardından Barzani Kürtleri Irak’tan Türkiye’ye girdiyse de temizlendiler. Suriye’den Türkiye’ye girmeye kalkışan Kürtler de geri püskürtüldü.”
Tarihin diyalektiği, Türkiye’nin bütünlüğüne kasteden etnik kalkışmaların manevi mirasçılarının karın ağrısının Ağrı’da yeniden uç vermesinin tesadüf olmadığını göstermektedir. Türk milletinin bağımsızlık sembollerinin birilerinde şiddetli karın ağrısına yol açmış olmasının sırrı iyi anlaşılmalıdır. Kürdistan Teali Cemiyeti’nin fideliğinde yetişen Hoybun’ cu Celadet Ali Bedirhan ile Taşnak’ çı Vahan Papazyan gibi ihanet simgelerinin anıtlaştırılmasının ilk adımları küstahça atılmaktadır.