Kerkük’ün Hukuki Durumu

10.04.2011   Doç. Dr. Sadi Çaycı Güvenlik ve Hukuk Irak’ta cereyan eden olaylar, basını ve kamuoyunu yoğun şekilde meşgul etmeye devam ediyor. Bu bağlamda, Kerkük’ün geleceği, önemli bir endişe kaynağı. Bu konuda sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için, sırasıyla Irak Devleti’nin, Kuzey Irak’ın ve Kerkük’ün hukuki durumları hakkında bir değerlendirme yapılmasında yarar görmekteyiz. Ancak sorun, bir halkın […]


Paylaşın:

10.04.2011 
 
Doç. Dr. Sadi Çaycı

Güvenlik ve Hukuk

Irak’ta cereyan eden olaylar, basını ve kamuoyunu yoğun şekilde meşgul etmeye devam ediyor. Bu bağlamda, Kerkük’ün geleceği, önemli bir endişe kaynağı.

Bu konuda sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için, sırasıyla Irak Devleti’nin, Kuzey Irak’ın ve Kerkük’ün hukuki durumları hakkında bir değerlendirme yapılmasında yarar görmekteyiz. Ancak sorun, bir halkın kendi kaderini tayin hakkını kullanması çerçevesinde, Devlet ve ülke arasındaki egemenlik ilişkilerinden ve buna bağlı konulardan ibaret değil. İnsan hakları hukuku bağlamında, bireysel konumlar ve sorunlar da –seyahat ve ikamet hürriyeti, birey ve mülk arasındaki ilişkiler, diğer özel hukuk ilişkileri- önemli bir başka boyut.

Irak’taki Hukuki Durum

KERKÜK’ÜN HUKUKİ DURUMU

Irak Devleti, ABD ve müttefiklerinin silahlı kuvvetlerinin ülkeyi işgali ile başlamış bulunan fiilî bir durumu, politik bir geçiş sürecini yaşıyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları ve mevcut Irak Hükûmetinin resmi söylemleri ne olursa olsun, uygulamalara bakıldığında, ülkede halen de son sözü ABD’nin söylemekte olduğu kolayca görülebiliyor.Bu koşullarda, Irak Devleti’ndeki fiilî durumun ve politik geçiş sürecinin devam etmekte olduğunu, Irak halkının bir bütün olarak kendi kaderini tayin hakkını ancak yabancı silahlı güçler ülkeden ayrıldıktan sonra yasallığından kuşku olmayacak şekilde ve etkinlikle kullanabileceğini söyleyebiliriz.

Kanaatimizce bugünkü fiilî durum, bu şekilde ortaya çıkacak yeni düzenin uluslararası toplum genelinde de benimsenmesinden ve tanınmasından sonra hukuki duruma dönüşebilecektir.

Bu hususlar saklı kalmak kaydıyla, Kuzey Irak’la ilgili ilk hüküm, yeni Irak Anayasası’nın 113 üncü maddesinde yer almaktadır:

Bu Anayasa, yürürlüğe girdiği tarihte Kürdistan bölgesini ve onun mevcut federal ve bölgesel makamlarını onaylamış bulunmaktadır. Anayasanın 137 inci maddesine göre de, bu Anayasaya aykırı olmamak koşuluyla, mahkeme kararları ve anlaºmalar dahil, 1992 yılından itibaren Kürdistan’da yürürlüğe konmuş olan mevzuat, Kürdistan bölgesinin kanunlarına uygun olarak değiştirilmediği veya yürürlükten kaldırılmadığı sürece, yürürlükte kalmaya devam edecektir.

Anayasanın 138/1 inci maddesine göre, 8 Mart 2004 tarihli Geçiş Dönemi Yönetim Yasası’nın (Transitional Administrative Law) 53/A maddesi hükmü, Anayasanın yürürlüğe girmesinden sonra da geçerliliğini korumaktadır. Sözü geçen madde, Kürdistan Bölgesel Hükûmetini, 19 Mart 2003 tarihinde yönetmekte olduğu Dohuk, Erbil, Süleymaniye, Kerkük, Diyala ve Neneveh illerinden (governorates) oluşan toprakların resmi hükümeti olarak tanımlamaktadır. Aynı maddeye göre, burada kullanılan “Kürdistan Bölgesel Hükûmeti” terimi, Kürdistan Ulusal Meclisini, Kürdistan Bakanlar Kurulunu, ve Kürdistan bölgesindeki bölgesel yargı makamlarını kapsamaktadır.

Kerkük’le İlgili Düzenlemeler

Kerkük dahil, toprak uyuşmazlıkları ve önceki rejimin buraları etkileyen bazı uygulamaları konusunda yeni döneme ilişkin ilk düzenleme, Geçiş Dönemi Yönetim Yasası’nın 58 inci maddesinde yer almıştır. Buna göre, önceki rejimin, Kerkük dahil, kişileri yerleşik oldukları yerden zorla başka mahallere nakletmek (deportation – expelling), bölgeden ve bölgeye göçleri zorlamak, bölgeye yabancı kişileri bölgeye yerleştirmek, bölge sakinlerinin çalışmasını engellemek, uyruklularını düzeltmek ve değiştirmek (correcting nationality) suretiyle belli bölgelerdeki nüfus yapısını değiştirmeye yönelik uygulamalarından kaynaklanan haksızlıklar giderilmelidir.

Bu durum, merkezi Hükûmetin ve özellikle de Irak’taki Mallara İlişkin Talepler Komisyonunun (Iraqi Property Claims Commission) ve diğer ilgili kurumların hızla harekete geçerek etkin önlemler almasını zorunlu kılmaktadır. Aşağıda, bu amaca ulaşılması için, Geçiş Dönemi Yönetim Yasası gereğince Hükûmetin yapması gereken işler açıklanacaktır.

Sınır dışı edilen, zorla nakledilen veya göç eden kişiler:

Yürürlükteki mevzuata uygun olarak, makul bir süre dahilinde bu kiºilerin evleri ve malları kendilerine geri verilecektir. Bu mümkün olmayacaksa, kendilerine hakkaniyete uygun bir tazminat ödenecektir.

Yakın zamanlarda belli bölgelere yerleºtirilen kişiler: Bu kişilerin de yeniden yerleºtirilebilmeleri, devletten tazminat alabilmeleri, geldikleri ildeki ikamet yerlerine yakın yerlerden kendilerine yeni toprak verilmesi, yahut buralara yerleşmelerinin maliyeti karşılığı tazminat alabilmeleri sağlanacaktır.

Bölgelerinden ve topraklarından başka yerlere göçe zorlanmak maksadıyla iş olanağından veya başkaca destekten yoksun bırakılan kiºiler: Bunlara, bölgelerde ve topraklarda yeni iş olanakları sağlanacaktır.

Uyrukluğu düzeltilmiş kişiler: Buna dair geçmiş kararların tümü yürürlükten kaldırılacak, etkilenmiº olan kişilere, kendi serbest iradeleriyle yeniden ulusal uyrukluklarını ve etnik bağlarını (affiliation) kararlaştırma izni verilecektir.

Önceki rejimin, siyasi maksatlarla idari sınırlarda yaptığı değişiklikler: Hükûmet, bu haksız değişikliklerin düzeltilmesi (remedy) için, Ulusal Parlamento’ya tavsiyelerde bulunacaktır. Bu bağlamda Hükûmet içinde oybirliği (unanimouisly) sağlanamaz ise, konu, incelenmek ve tavsiyelerde bulunulmak üzere, Hükûmetçe oybirliğiyle belirlenecek tarafsız bir hakeme havale edilecektir. Hakem tayini konusunda oybirliği sağlanamaz ise, Hükûmet, tanınmış bir uluslararası kişiyi hakem tayin etmesi için BM Genel Sekreterinden talepte bulunacaktır. Kerkük dahil, uyuşmazlık konusu toprakların durumunun kalıcı bir çözüme kavuşturulması, yukarda sayılan önlemlerin tamamlanmasına, adil ve açık bir nüfus sayımının yapılmasına ve Anayasanın kabul ve onayına kadar ertelenecektir.

Çözüm, buralarda yaşayan halkın iradesini de dikkate alarak, adalet ilkesine uygun olacaktır.2

ABD Hükûmeti, Saddam yönetiminin Kerkük içinde ve çevresinde gerçekleştirdiği, bölge sakinlerinin zorla başka yerlere nakli, mallarına el konulması, idari sınırların değiştirilmesi gibi haksız uygulamaların, Iraklıların karar vereceği iç sorunlar olduğu görüºündedir. ABD, yukarda özetlenen yasa hükmünün tam olarak uygulanmasını desteklemektedir.3 Buna karşılık, basında yer alan haberlerden, Kürt grupların gelecekteki politik hedeflerine yönelik faaliyetlerini ABD’nin bazen açık, bazen örtülü olarak desteklemekte olduğu anlaşılmaktadır.

Anayasa’daki Düzenleme

Anayasanın 138 inci maddesi, yukarda içeriği açıklananGeçiş Dönemi Yönetim Yasası’nı (Transitional Administrative Law) yürürlükten kaldırmakta, ancak, Yasanın 58 inci maddesi hükmünü, yürürlüğü devam edecek bir hüküm olarak ayrıca ve özel olarak açıklamaktadır. Bu düzenlemeyi tamamlamak ve açıklamak üzere, Anayasanın 136 ıncı maddesi, Kerkük konusunda Yürütme Makamına (Executive Authority) özel bir görev vermektedir:

Yürütme Makamı, Geçiş Dönemi Yönetim Yasası’nın (Transitional Administrative Law) 58 inci maddesinde belirtilen tüm hususların gereklerinin uygulamaya konması için gerekli adımları atmak ve süreci tamamlamak Anayasa’da öngörülen çözüm yöntemleri tümüyle imkansız sayılamaz ise de, Kürtlerin konuya yaklaşımı, ABD’den gördükleri yakın işbirliği ve anlayış, kalıcı bir çözümün gerçekleºtirilebilmesini oldukça güçleştirmektedir. Ancak orta ve uzun vadede asıl sorun, yabancı işgali sona erdiğinde ve kendi başına kaldığında, bir bütün olarak Irak halkının kendi kaderini –bizzat ve serbestçe- kendisinin nasıl belirlemek isteyeceği noktasında düğümlenmektedir.

Güvenlik ve Hukuk

Sözü geçen 58 inci maddeye konu edilen yürütme makamının yükümlülüğü, Anayasa uyarınca seçilecek yeni yürütme organına devredilmiştir. Bu yükümlülük, koşulların normale dönüºtürülmesi, nüfus sayımı, bundan sonra da Kerkük ve uyuşmazlık konusu olan diğer topraklar konusunda oralarda yaºayan halkın iradelerinin belirlenmesine yönelik halk oylamaları ile tamamlanacak bir süreçten oluşmaktadır. Anayasa, belirtilen sürecin 31 Aralık 2007 tarihinden önce tamamlanmış olmasını öngörmektedir.

Uygulama ve Muhtemel Sorun Alanları

Sorun, Kerkük’teki zengin petrol kaynaklarının ülke içinde paylaşımı kavgasından kaynaklanmaktadır. Bugün çözülmeye çalışılan yerlerinden edilmiº kişiler sorununun başlıca nedenleri arasında, Saddam döneminde uygulanan Araplaştırma politikası, Kürtlere karşı icra edilen Enfal harekâtı ve kıyım, Körfez Savaşı, Kürt bölgelerindeki siyasi çatışmalar, İran – Irak ilişkilerindeki gelişmeler, etnik ayırımcılık, ekonomik nedenlerle bulunduğu yerden ayrılmak zorunda kalma, devlete karşı suç işlediği kabul olunan kiºilere karşı Saddam rejimince alınan –mallarına el koyma vb.- önlemler ve son olarak da, ABD’nin Irak’ı iºgalinden sonra ortaya çıkan fiilî durumdan yararlanarak Kürtlerin kendi haklarını kendi fiilî giriºimleriyle elde etme görüntüsü altında gerçekleştirdikleri, Kürt olmayan etnik unsurlara yönelik etnik temizlik diyebileceğimiz uygulamalar olarak sıralanabilir.6 1970’li yıllardan itibaren 2002 yılına kadar olan dönemde, Baasçı rejimin Irak’ta uyguladığı Araplaştırma politikası çerçevesinde yaklaşık 200.000 Arap kökenli olmayan Irak vatandaşı, Kerkük’ten zorla baºka yerlere yerleştirilmiştir. Etnik temizlik olarak nitelendirilebilecek bu uygulamalar, önce Kürtleri, daha sonra da Türkmenleri hedef almıştır.7 İçinde bulunulan bu dönemde beklenen, bu kiºilerin eski yerlerine dönmek istemesi, bu defa da sonradan bu bölgelere yerleºmiº nüfusun yerlerinden edilmesi sonucu ortaya çıkabilecek karmaşadır.8 Esasen tüm ilgili kiºiler geri dönmek istemeyebilirler. Bu nedenle, öncelik, kişilerin serbest seçimlerinin ne olduğunun açıkça saptanması olmalıdır.9 Böyle serbest bir iradeye ve seçime dayanmayacak uygulamaların hukuktaki anlamı, yeni mağduriyetlerin yaratılması, yeni haksızlıklara neden olunması olacaktır. Özel mülkiyete ilişkin sorunların çözümü daha da güç görünmektedir. Araplaştırma politikasının uygulanması sonrasında ve ABD işgalinden önce, konuyla ilgili kayıt ve belgelerin Saddam yönetimince planlı ve bilinçli bir şekilde yok edilmiº olması, uyuşmazlıkların çözümünü büyük ölçüde güçleştirmektedir.10 Zamanında korku, cebir, şiddet ve tehdidin etkisiyle yapılmış satış ve benzeri işlemlerin hukuki hükmünün ne olacağı konusu bir başka sorun alanıdır.11 Tüm bu konulara iliºkin taleplerin, makul araç ve yöntemlerle kanıtlanabilmesi neredeyse olanaksız gibidir. Özellikle değerli yerlerde, aynı mal üzerinde birden fazla kişinin hak iddia etmesi uzak bir ihtimal değildir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, hak ortaya çıkarılabilse bile, aradan geçen süre zarfında meydana gelen ölüm ve mirasçılık iliºkileri, uygulama açısından durumu bir kat daha içinden çıkılmaz hale dönüştürebilecektir. Bundan sonra ne olabileceğini kestirebilmek için, şimdiki Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin 1999’daki sözlerini unutmamak gereklidir: “Sevr’de ihanete uğradık. Devleti olmayan en büyük halkız. Ama artık Kürt cini lambadan çıktı.” ABD askerî varlığının Irak’tan bütünüyle veya önemli bölümü ile çekilmesinden önce, Kürt gruplarının Kerkük’ün statüsü konusundaki taleplerini ısrarla sürdürecekleri ve amaçlarına ulaºmaya çalışacakları beklenebilir. Ancak orta ve uzun vadede asıl sorun, yabancı iºgali sona erdiğinde ve kendi başına kaldığında, bir bütün olarak Irak halkının kendi kaderini –bizzat ve serbestçe- kendisinin nasıl belirlemek isteyeceği noktasında düğümlenmektedir.

Türkiye’nin Konumu

Türkiye, Kerkük’ün özel statüsünün ve Türkmenlerinsiyasi haklarının korunmasını istemektedir. Türkiye,haklı ve savunulabilir taleplerini, yanlış hukuki temelleredayandırarak takip etmiş olmanın güçlüklerini yaşamaktadır.

Basında, üst düzey bir yetkiliye atfen, 1990 sonrasında Irak’ta yaşananların, on yıl sonra Türkiye’de de yaşanmaması bakımından şimdiden gerekli çalışmaların yapılması gereğini –doğru olarak ifade eden- değerlendirmelere yer verilmektedir.

Sonuç

Kerkük sorununun, hukuk açısından farklı ve karmaşık boyutları vardır. Uygulama, bir halkın kendi kaderini tayin hakkının kullanılması, koşulları ve sınırları bakımındanda önem arzetmektedir. Irak halen yabancı işgali altındadır ve yabancı işgali altında iken Irak halkının bir bütün olarak kendi kaderini tayin hakkını ne kadar serbestçe, geçerli ve etkin bir şekilde kullanabileceği belirsiz bir konudur. Bu olgunun test edilebilmesi, yabancı askerî güçlerin tamamen veya önemli derecede ülkeden ayrılmasından sonra mümkün olabilecektir. Anayasa’da öngörülen çözüm yöntemleri tümüyle imkansız sayılamaz ise de, Kürtlerin konuya yaklaşımı, ABD’den gördükleri yakın işbirliği ve anlayış, kalıcı bir çözümün gerçekleştirilebilmesini oldukça güçleştirmektedir.

Türkiye, konuya ilişkin ulusal menfaatlerini takip ederken, ulusal güvenlik politikalarını oluştururken, hem söylemlerinde hem eylemlerinde, uluslararası hukukun ve özellikle de insan hakları hukukunun uygulanabilir hükümlerine ve gereklerine daha fazla vurgu yapabilmelidir.
 
 

Yazar

Milli Düşünce Merkezi

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar