“Kirlenen ülkenin temizliği başkentten başlar (*)

2009 mahalli seçimlerinde yine Mansur Yavaş adaydı. Konuşulanlar ve yazılanlar bugünkünden farklı değildi. Daha da önemlisi 2009'dan 2019'a beka problemi yaşanır hale gelindi. Ülkede kötü kokular iyice arttı. Artık nefes alamaz hale geldik. Temizlik başkentten başlamalı ve yurt sathına yayılmalı.


Paylaşın:

Kirlenen ülkenin temizliği başkentten başlar

Bu cümle, balık baştan kokar deyiminin tersinden okunuşudur. Bugün kötü kokular öylesine yoğunlaştı ki, ülke nefes alamaz hale geldi. Artık saçımızdan tırnağımıza kadar temizlenmemizin vaktidir. Bu durumda ne yapılabilir? Temizlik o kadar kolay mı? Bunun cevabını hemen verelim. Evet kolay, hem de zannedildiğinden çok daha kolay. Bu rejim, bu demokrasi, herkese bu imkânı veriyor. Yeter ki, kendimizi küçümsemeden (bir oydan ne olur demeden) gereğini yapalım.

Peki bütün ülke bu kadar kirlenmişken, bir seçimle, birden temizlenebilir mi? O kadar aceleci ve kolaycı olmayalım. Ama bilelim ki, bir seçimle yol açılır ve devamıyla bütün ülke temizlenir. Hele işe başkentten başlanmışsa. Hiç şüphe yok ki, her il ve ilçe, hatta belde çok önemlidir. Ama, bütün ülkenin temizlenmesinden bahsediyorsak, bunda başkentin tılsımlı bir gücü ve anlamı vardır. Bu öylesine bir mesaj taşır ki,  “Ey Türk Milleti ayağa kalk, kurtuluş başladı” etkisi yapar. Ankara temizleniyor denilince, bu Türkiye için işaret fişeği olur.

Bizim Milletimizde, “Baş başa, baş da şeriata (hukuka) bağlı”  diye bir söz vardır. Bunun için herkesin gözü kulağı hep Ankara’dadır. Çünkü Ankara baştır. Ayrıca hiç unutulmaması gereken husus, Ankara, sağlam sosyal ve kültürel yapısıyla da, Türklüğün özünü temsil eder. Bu bakımdan bütün Türkiye Ankara’dan gelecek sese bakar.

Ankara’nın ülke için önemini anladık da, temizlenmesi nasıl olacak? 29 Mart’ta görevi kime vereceğiz? Bu belli değil mi? İşte Mansur Yavaş, kolları sıvamış yola çıkmış. Temiz mi temiz, dürüst mü dürüst, başarılı mı başarılı. Daha ne isteyebiliriz?

Seçildiği zaman görülecek ki;  “Hizmet etsin de, ziyanı yok çalsın” diyen vebal yüklü sakat anlayış yıkılacak. Bir takım fetvacıların yaydığı, “Efendim bu millet bozulmuş, namusu olan oyunu satıyor”  gibi iftiraların kökü kazınacak. Çalmadan da hizmet yapılabilirmiş; dürüst ve başarılı aday çıkarsa bu millet itibar edermiş, bunlar ispatlanmış olacak. İtirazı olanlar varsa soralım. Peki, Mansur Yavaş’ın milletin vicdanında kolayca yer etmesinin, bu iki özelliğinden; dürüst ve başarılı olmasından başka neyi var? Para-pul, kömür, koltuk, bulaşık makinesi mi dağıtıyor?

Ankaralı, Mansur Yavaş’ı Belediye Başkanı yapınca, Başşehir her türlü kirden arınmaya başlayacak; haram, vurgun, soygun ve haksızlıktan kurtulacak. Kaynaklar, halkın hizmetine harcanarak, şehir ciddi bir hizmete kavuşacaktır. Kısaca Başkent kurtulacaktır.

Bu örnek; başarı ve dürüstlüğe susamış, namus erbabı, ülkesini seven, milliyetçi, hizmet aşkına sahip herkese ümit ve cesaret kaynağı olacaktır. Başka bir ifade ile ülkenin kurtuluşu için, yine ülkenin gerçek sahipleri harekete geçecektir. Atıl duran böyle bir enerji harekete geçirildiğinde ise, çok şey değişecektir. Unutmayalım ki, bir kıvılcım, bir büyük kurtuluşun habercisi ve kaynağı olabilir.

Türkiye tablosu

Terör başarıya yaklaşmış olmalı ki, vatanın bölünmesi üzerine açıktan pazarlıklar yapılıyor. Bölücüler, iç-dış unsurlarıyla devlete ve millete alenen meydan okuyor. Silahsızları, TBMM’ye girmiş, egemenliğimize ve bütünlüğümüze karşı bayrak açıyor. Borç batağındaki ekonomi hızla çöküşe girmiş. Ülke tarihinde emsali görülmeyen intiharlar, cinayetler, cinnet halleri, iflaslar artarak devam ediyor. Organize vurgun-soygun dayanılmaz boyutlara ulaşmış. Vatandaşın mahremi kalmamış, her yerde dinleniyor, ülkeyi korku sarmış. Cezaevleri rekor seviyede doldurulmuş. Sokak güvenliği bozulmuş. Demokrasi ve hukuk devleti her gün katlediliyor. Devlet otoritesi ve kamu düzeni zaaf içinde. Devletin kurumları birbirine düşürülmüş, ortak akıl ve ortak karar alma mekanizması iyice zayıflamış. Millet kamplara bölünmüş, birliğimiz ve kardeşliğimiz her gün biraz daha eriyor. Kıbrıs, Ermenistan, Irak’taki kukla yönetim, Patrikhane, Ege gibi varlığımızı ilgilendiren meselelerde gerilim çok tehlikeli noktalara gelmiş. Bütün bu olumsuzluklar, Haçlıların kuşatması ve güdümünde yürüyor.

Bu iç karartıcı tabloyu değiştirmek milletin elindedir. Moralimizi bozmadan, düşman icadı, “Bize bir şey olmaz”  tuzağına düşmeden, milli bir ruh ve azimle harekete geçip sandığa koşmalıyız.

Yarın geç olabilir düşüncesiyle, mukaddes görevimizi dosdoğru yapalım.”

(*) Bu yazı 29 Mart 2009 seçimlerinden 4 gün önce, 25 Mart 2009’da bu köşede yayımlandı.

Görünen köy kılavuz istemez

Böyle denilmiş de, bazen kılavuz da, kılavuzlar da işe yaramıyor; yol şaşıyor.  Bakınız aradan 10 yıl gibi çok önemli bir zaman dilimi geçti, beklentiler hep boşa çıktı. Düzelen hiçbir şey yok; aksine durum daha da ağırlaştı. Bütün bunların baş sorumlusu “beka”  meselesiyle yüz yüze geldik itirafında bulunanlar değil mi? Bunlara oy verip “devam” mı denecek?

Allah’ın bahşettiği en kıymetli hazine akıl yerine; çıkar, soygun-vurgun, parti taassubu, kuru iddia ve ideolojik saplantı kılavuz yapılmışsa, gece gündüz dua ve cemaatsiz en büyük camiler israftan başka ne işe yarar?

2009’un faturası “beka” meselesi ise, 2019’un meselesi belli değil mi?

Bu bakımdan, 31 Mart seçimleri hayati derecede önemli bir fırsattır. Ankara’da Mansur Yavaş, Türkiye’de Mansur Yavaşlar denebilirse kurtuluşun yolu bulundu demektir.

Yazar

Sadi Somuncuoğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar