Libya Nereye ?

 21.03.2011   (E) Büyükelçi, Dr Mustafa Aşula Libya’da, başta Devrim’in lideri Albay KADDAFİ olmak üzere,  bu düzenin sahipleriyle (1978-85 sonu)  yedi buçuk yıl süreyle iç içe yaşamış ve görev yapmış bir kimse olmama rağmen, bu karmaşa ortamında bir kehanette bulunmayı yine de doğru bulmam. Buna karşın, şu kadarını söyleyebilirim ki, Libya bir yere gitmiyor, yerinde duruyor. […]


Paylaşın:

 
21.03.2011 
 
(E) Büyükelçi, Dr Mustafa Aşula

Libya’da, başta Devrim’in lideri Albay KADDAFİ olmak üzere,  bu düzenin sahipleriyle (1978-85 sonu)  yedi buçuk yıl süreyle iç içe yaşamış ve görev yapmış bir kimse olmama rağmen, bu karmaşa ortamında bir kehanette bulunmayı yine de doğru bulmam. Buna karşın, şu kadarını söyleyebilirim ki, Libya bir yere gitmiyor, yerinde duruyor. Zira, mevcut Libya’dan farklı bir şey düşünebilmek için, her şeyden evvel bu ülkenin halkını, halkın 42 yıllık ( apolitik ) alışkanlıklarını, eğitim ve yaşam biçimini değiştirmek gerekiyor. Bu yapılamayacağına göre, bildiğimiz Libya’da bugünden yarına çok önemli bir değişiklik olmayacaktır.

Libya hakkında bir politika belirlerken, öncelikle bu ülkenin 42 yıllık liderini, Albay Muammer KADDAFİ’yi iyi tanımak gerekir. Albay Kaddafi’yi,  bir bakıma Batı basınının sunduğu kolaycılık adına, daha çok mizah ve karikatür optiğinden görmek ve değerlendirmek son derece yanlıştır. Karikatürlere konu edilen davranışlar aslında  daha çok tanıtım ve halkla ilişkiler amaçlı, bilinçli olarak sergilenmekte olup, bahse konu Zatın bu derece naïf olabileceğine karine teşkil etmez. O kadar ki, 1 Eylül 1969 tarihinde zamanın Kralı İDRİS’i ‘Hür Subaylar’ olarak adlandırılan arkadaşlarıyla birlikte deviren ve halk devrimini ilan eden o zamanki üsteğmen M. Kaddafi, yöntemi hep tartışılsa bile, 42 yıl iktidarda kalabilmeyi başardığına, halkını ve ülkesini çok iyi tanıdığına ve  çalkantılı sularda siyaseti yönlendirmesini bildiğine göre, bu onu başarısına sayılmayacak mı?

Gündelik rutin iş ve hizmetleri halk komitelerine bırakan, buna mukabil, siyasetin özünü başkanlık ettiği Devrim Komuta Konseyinin sorumluluğunda tutan Albay Kaddafi filhakika siyasetle, özgürlüklerle ilgilenmeyen ve ‘Allah galib’ demekle yetinen halkı bu egzersizin dışında tutmuştur. Ancak bir yandan da halkın Devrim’i ve onun, kendi kaleme aldığı manifestosu olan, Yeşil Kitabı ve ilkelerini benimsemesi için, maddi refahını ve ihtiyacı olan temel hizmetleri de göz ardı etmemiştir.  90 lı yılların ortalarından itibaren yaklaşık on sene kadar sürdürülen ağır ambargo koşulları hariç, genellikle 5-6 milyonluk nüfusuna göre fazla bile gelen petrol gelirlerini Albay Kaddafi, en küçük mezraya kadar okul, yol, hastane  ve hatta tarım alanları açmak, işi olmayanlara geçinecek kadar maaş bağlamak, üniversite öğrencilerine cep harçlığı sağlamak gibi hizmetlere ayırmıştır. Çölde bedevi hayatı yaşayan bir kısım kimseleri Trablus’ta inşa ettirdiği blok apartmanların 250 metrekarelik parke dairelerine yerleştiren  Lider, Devrim’in hergün bir yenisini icat ettiği sloganlarla halk kitlelerini, sözde milli davaların etrafında,  birlik ve beraberlik halinde uyanık tutmaya çalışmıştır. Esasen Yönetimde resmi hiyerarşik hiç bir görevi kabul etmeyen Lider, kendisini, içinde genç silahlı kuvvetler mensuplarıyla, üniversite camiasından ve dava uğruna her türlü mücadeleyi göze alacak unsurlardan kurulu ve yurt sathına yaygın Devrim Komitelerinin yönetiminden sorumlu görmüştür. Albay rütbesini benimseyen Lider, gündelik yaşamında çadır düzenini muhafaza  etmiş ve ordudan aldığı albay maaşiyle geçinmeye bakmıştır.

Adeta siyasi surlarla çevrili ve yıllarca kapalı Libya toplumu aniden nasıl bugünkü patlama noktasına geldi?

Her zaman örnek alınan ve bu yönüyle hayranlıkla izlenen Mısır’dan esen rüzgarlar yanında, komşu Tunus’tan da  bazı cereyanlar Libya semalarında dolaşmaya başladı ise de, esasen epeyce uzunca bir süreden beri Libya toplumunun adeta kimyasını değiştirecek nitelikte açılımlara şahit olduk. Başta, yabancıların ülkeye giriş ve ikametleri olmak üzere, turizmde ve yatırımlarda Libya açısından liberalizasyon sayılacak ölçülerde esneklikler getirildi, dış temaslar artırıldı, Lider Albay Kaddafi’nin Avrupa Birliğinde artan ölçüde kabul görmesi olanakları hazırlandı. Bütün bu gelişmeler son dört beş sene içinde Libya’yı kökten değiştirdi ve tanınmaz hale getirdi. Tıpkı vaktiyle, bir tersane işçisi olan Lech WALESA’nın Polonya’da yaptığı gibi, tabulara peyderpey el atıldı ve sonunda halk bir bakıma göreceli maddi refahın kalıcı ve sürdürülebilir olması için, bunun özgürlüklerle de takviye ve tarsin edilmesi gereğini idrak etti ve öteden beri yer yer kıpırdanmaların cereyan ettiği Bingazi ve havalisinde ateşi başlattı.

Libya’da tek adam idaresi geçerli olduğundan ötürü, kurumlar ve bu kurumların işleyişini tanzim eden kurallar  gelişmemiştir. Buna, Libya silahlı kuvvetleri de dahildir. Başlıca bu yüzden, Doğu’daki hareket karşısında Trablus’ta zamanlıca önlem alınamamış ve karmaşa ve başıbozuk ortam giderek kontrol edilemez hale gelmiştir. Albay Kaddafi buna alışkın ve fikren hazırlıklı olmadığından,  tepkileri de olabildiğince sert olmuştur. Ancak kabul etmek gerekir ki, Liderin emir ve komutasındaki  özel güçler bütünüyle henüz devreye sokulmamıştır. Bir iç harbi tetiklemek gibi bir sorumsuzluk henüz ortaya konmamıştır.

Doğu’daki hareket de düzensiz ve organizasyondan yoksundur. Ele geçirilen silahlara rağmen, gerekli eğitim ve disiplin mevcut olmadığından, arzu edilen sonuca ulaşılması kolay olmayabilir. Köpüren bir öfkeyi dindirmek için, medyaya yansıdığı şekliyle, Trablus da,  halk yararına bazı önlemler aldığını açıklamaya devam ediyor.

Batı ve Amerika da, gidişatı bu açıdan izlemeyi tercih ediyor. Öncelikle Amerika’nın ve AB’nin Libya’da önemli çıkarları mevcuttur, bunları korumak esastır. Bu yüzden Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden de, cılız bir kınama dışında, henüz önemli ve Libya’ya yaptırım uygulayacak nitelikte bir karar çıkmadı.

Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde NATO’nun özellikle Afganistan’da yaşamakta olduğu zorluklar ve ilgili Hükümetlerin ve kamu oylarının isteksizlikleri ortada iken, Batı’nın Libya’da yeni bir maceraya atılması kolay beklenmeyebilir. Batı  da biliyor ki, Libya koşullarında ülkede karmaşa bir süre daha devam edecek, ancak sonunda, biraz farklı bir Libya ile, taşlar tekrar yerine oturacaktır. Bu temel düşüncenin en bariz örneğini, Liderin yakın dostu, İtalya Başbakanı BERLUSKONİ vermektedir. 

Libya Lideri M. Kaddafi’nin, geçen zaman içinde, ihtilalcilik adına, bizi rahatsız eden davranışları olmamıştır denemez. Bunlar rahmetli Turgut ÖZAL zamanında daha da belirgindi. Ancak merhum ÖZAL, Libya ile, Kaddafi ile siyaset yapmaya gerek olmadığını, buna karşın, Libya’nın mal ve hizmet alımları için ortaya koyduğu cazip pastadan olabildiğince daha büyük bir pay elde etmemizin tercih edilmesi gerektiğini söyler ve savunurdu. Nitekim öyle de oldu; 1980 li yılların başlarında Libya’da bulunan 150 kadar firma ve 150 bin çalışanımızın uhdesindeki  proje ve yatırım tutarı 9 milyar doların üstünde idi.

Bugün de Libya’da 25-30 bin çalışan ve 200 kadar firma ile 15 milyar dolarlık işi elde tutuyoruz.  Yurtdışı Türk müteahhitliğinin ilk öğretici deneyimlerini edindiği Libya’da bu son derece önemli bir aşama sayılmalıdır.

Savaş halinin sürdüğü bir oratmda şantiyelerimize vaki saldırılar ve yağmalama olayları karşısında, emniyet için, vatandaşlarımızı tahliye etmemiz ve bunda aşikar başarılı olmamız elbette takdire şayandır. Ancak Türk’e ve Türklüğe karşı bir cereyanın olmadığını da unutmamalıyız. Yani bugün ayrılan vatandaşlarımız ve işverenlerimiz yarın yekrar işlerine döneceklerdir. Orada her biri birikmiş alacaklarla, transfer edilecek tasarruflar bıraktılar, işverenlerimiz milyonlarca dolarlarla ifade edilen büyük ve modern makina parklarını bıraktılar. Dolayısıyla tahliyeyi de biraz abartmak suretiyle Libya’yı da iyice boşaltmayalım.
 
 

Yazar

Milli Düşünce Merkezi

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar