Yükleniyor...
İktidar ülkede neyse, yerelde de odur!
Mahalli İdareler Genel Seçimleri yapılacak. Bu seçimler çok önemli. Aslında her seçim, önemlidir, ama bir sonraki her seçim hayati derecede önemlidir. Çünkü sona yaklaşıyoruz. Sonun ne olduğunu izah için, geçmişi hatırlamalıyız. 1876 Osmanlı anayasasından 1982 anayasasına kadar devletin kimliği hiç değişmedi. Her birey, din ve ırk farkı gözetmeden eşit ve şerefli Türk vatandaşıydı. Her anayasada devletin dili Türkçe, egemenliği belirleyen kurumdu. Merkezi idare esastı. Egemenliğin kaynağı, çağın ve tarihin zorlamasıyla, Türk hanedanı Osmanlı’dan, Türk Milletine/Cumhuriyete geçti. Her anayasada egemenlik, kayıtsız şartsız Türk Milletinindi.
2002’de iktidara farklı bir zihniyet geldi. Projesi vardı. Türk Milletine, Türk devletine, Türk tarihine, çok partili demokratik rejime bakışı çok farklıydı Buna göre Türk Milletinin egemenliği ve devletin kimliği değişmeye başladı. Önce tarihin en eskilerinden olan Türk Milletine etnik bir topluluk damgası vurulmak istendi. Böyle olunca, milletimizin ayrılmaz unsurları olan “etnisiteler” ortaya çıktı. Milli egemenliğin paylaştırılması demek olan “çok etnikli bir federasyon” veya “eyalet”düzeni gündeme geldi. Bu amaca dönük şekilde “demokratik açılım”, “çözüm süreci” “Habur, 5 defa Oslo ve İmralı mutabakatı” gibi adımlar atıldı. Sonuçta, bölücü PKK terörü azgınlaştı. 2015’de, PKK’nın amacı ve ideolojisiyle değil de, terör ayağı ile başlatılan gerçek mücadele Türkiye, Suriye ve Irak’a sıçradı, halen devam ediyor.
Projeden vazgeçilmedi. Değişik bir yol izlendi. Devleti adeta “tek adama” bağlayan bir anayasa yapıldı. Bu Anayasanın “123, 124, 127’nci maddeler, özerk bölgeler, eyaletler kurma yetkisini dağıtarak içeriyor. Aynı maddede değil özellikle farklı maddelere dağılmış ki kimse fark etmesin diye.” Buna göre “tek adam” eyalet ve özerk bölge gibi teşkilatlar kurabilecekti. Bu da çok etnikli federasyon anlamına geliyordu.
Rabia işareti de bu düzenin sembolü gibiydi. Yukarıdaki proje olmasa, “Tek millet-Tek-devlet-Tek bayrak –Tek vatan” ne kadar güzel değil mi? Bu şifreleri çözelim: Arapçada “millet” ümmet demektir. Meselâ, İbrahim milleti, İbrahim ümmeti demek değil mi? O halde “Tek millet derken, aslında tek ümmet” demiş oluyoruz. Diğer tekler de, buna göre anlam kazanıyor. Yani 1.3 milyar Müslüman; “tek ümmet”, “tek ümmet devleti”, “tek ümmet bayrağı”, “tek ümmet vatanı” esasıyla siyasi bir bütün mü olacak? Dünyada, 1.3 milyar Müslüman olduğuna göre, bunlar bu tekler parolası altında toplanan milletler, egemen devlet kuracak, başlarına da bir halife mi atanacak? Rüya görmüyoruz değil mi?
Böylece, Yaratanın kanunlarına göre oluşan milletler yok mu sayılacak? İnkarcılığa mı çıkacağız? Dünya ümmetler devletine çevrilecekse, kaç milyar Hristiyan, Budist, Hindu bilmem ne çıkmaz mı? Tarihte; dili, kültürü, hatıraları, estetiği, edebiyatı, sanatı, suyu-huyu, her şeyi ayrı olan toplumlar/milletler isteyerek hiç bir araya geldi m? Getirmeye kalkan oldu mu?
Bu mecradan çıkalım da sadede gelelim, dünyanın en kanlı çatışma alanlarının başında egemenliğin paylaşılması gelir. Bu çok hassas ve tehlikeli bir mesele. Biri çıkar da “ben halifeyim/Başkanım” deyip, milletlerin egemenliklerine müdahaleye etmeye kalkarsa, cehenneme odun taşımış olur. Bilhassa, her Müslüman ülkenin başına iş açan “İhvan” gibi toplulukları desteklemeye kalkarsa, o milletleri ve devletleri, kendine düşman yapar. 1.3 milyar Müslüman dünyasını birbirine düşürüp hasım hale getirebilir.
Seçimlere, İYİ Partiyle CHP işbirliği halinde giriyor. Bu çok önemli bir gelişme. Memleketin içinde bulunduğu ağır şartlarda yapılabilecek en doğru harekettir. Aslında referandumla başlayan bu işbirliği, daha da yaygınlaştırılmalı ve ihtiyaca göre sürekli hale getirilmelidir. Eğer milletimiz, devletimiz, vatanımız partilerimizden daha önemliyse ki, şüphe yok öyledir, Genel Merkezlerin bu kararı, sadece yöneticiler ve seçim sonuçları için değil, partilere oy veren milyonlar için de, psikolojik soğukluğun giderilmesine ve aynı milletin evlatları olma hissiyatının ve şuurunun uyanmasına yol açacaktır. Böylece, 200 yıla varan mağlubiyetlerimiz sonucunda ortaya çıkan zihniyet gruplarının kendini dünyanın merkezi sayarak milli gücün bölünmesine ortam hazırlayan yanlışından kurtulmuş olacağız. Buna Türk Milletinin ihtiyacı vardır.
Bunun için, asgari müştereklerde, birleşmek yeterli olacaktır. Bunlar, vatanın bütünlüğü, milletin tekliği ve birliği, devletin egemenliğidir. Bu temel değerlerde inanarak birleştikten sonra, bunun dışında kalan meselelerde her görüşe saygılı olunması gerekecektir. Bu yola girildiği takdirde görülecektir ki, en önemli hazinemiz olan entelektüel gücümüz, birbirleriyle uğraşmak yerine bütünleşecektir. Bu ise, geri kalmışlıktan çıkarak yükselişe geçişin müjdesi olacaktır.
Her şey ortadadır. Seçimlerde denenmişlerin, ülkemizi ve şehirlerimizi yaşanmaz hale getirenlerin, servetinin ve şirketinin hesabını veremeyenlerin desteklenmesi, çıkmaza davetiyedir. Buna kimsenin hakkı yoktur. Demokrasi tercih rejimidir. Yöneticileri değiştirmek, bir haktır, hakkımızı doğru kullanıp, önce mahalli iktidarı kurtaralım.