Yükleniyor...
Kitlelere çabuk ulaşsın diye YouTube yayını yapmak istiyorum. Konuşmak yazmaktan daha fazla zaman alıyor, canımı sıkıyor.
Öğretmen sınıfta sormuş, “İki kere iki kaç eder?” diye… Kayserili Ali parmak kaldırmış, “Alırken mi satarken mi?” diye soruya soruyla karşılık vermiş.
Bunun anlamı ahlaki göreceliktir. Ahlaki görecelik, ahlakın duruma gör değiştiği anlamına gelir. Yani? Alırken mi satarken mi daha ahlaklı olmamız gerektiği anlamına gelir. Ahlaki göreceliğin anlamı aslında ahlakın var olmadığı, uygun durumlarda, uygun şekilde ondan bahsedilebileceğidir.
Tamam da içimizde “vicdan” diye bir şey var, ona ne diyeceğiz? Vicdan içimizde hiç ölmeyen bir cevherdir ama beslenmezse zayıflar. Vicdan nasıl beslenir? Vicdan her an gözetilerek, hatırlanarak beslenir. Vicdanı olmayanlar, psikopatlar ya da sosyopatlardır. Bunlar arasında ince bir çizgi var ama o kadarı şimdilik bizi ilgilendirmiyor. Ama şunu biliyoruz ki vicdansızlık bir hastalıktır, anomalitedir hatta öldürücü bir sapmadır.
Tamam da vicdan nedir? Vicdan, başkasına zarar vermememiz için bizi sürekli uyarıp sınırları bize hatırlatan güdümüzdür. Eğer ahlak, “Zarar vermemek iradesi” ise vicdan, onun enerji kaynağıdır.
Aman be! Ne kuru kuru ne dayanılmaz ne çekilmez ne tatsız konuştuk değil mi?
Ahlaki görecelik “Duruma bakıcaz abi!”, “Duruma bağlı…”, “Ekmeğimize bakarız…” cümlelerinin zımnî dayanağıdır. (Abbboooov! Bir de “zımnî” çıktı başımıza ya la? “Şimdi avukatlar hemen “Zımnen, şu anlama gelir, hıııı!” diye beni azarlayacak muhtemelen… Ahalimizin kalanı “Zımnen ne ki?” diye komik komik BKM espritajlarıyla zıplayacak ama… Cem Yılmaz Üstad’ın dediği gibi “Yapacak bir şey yok…”)
Hadi kestirmeden söyleyelim de sizi de sıkmayalım “a dostlar”! (Bu da Cem Yılmaz’dan çalıntı.)
Ahlaki görecelik, “sopanın ahlakıdır”. Yani? Ahlaki görecelikte sopa ne derse, o olur. “Yahu sopa da konuşur mu hoca?” diye soracak Sivrihisar ahalisine cevabımız, “Sopa, sahibinin dilinden konuşur!” olacaktır.
Vırt vırt vırt vırt… İleri sarıyoruz. Henüz vicdanları ölmemiş ahali ise bir başka soruyla fakire mukabele edecektir: “Ya Allah korkusu?”
Zaten zurnanın zırt dediği yer orası… Ancak sopanın dilinden anlayan ahali ancak korkunun kitabını okur, korkunun defterini yazar. Cennet memleketimizde en yaygın, en moda en yerleşik, en köklü iki söz “Allah’tan korkmak lazım!” ile “Allah’ın sopası yok ki…” (Bu deyimin aslı, orijinali, “Allah’ın parmağı yok ki..”dir) hiç dikkat ettiniz mi?
Allah’ın vasıfları hakkında konuşmayacağız. Önemli olan burada Allah hakkında konuşan sokaktaki adamın, hangi dilden anladığı. Aha bu dil, “sopanın dilidir.” Sopanın dilini konuşan, o dilden anlayan insanların vicdana ihtiyaçları kalmaz. Çünkü sopa onlara alırken de satarken de ne yapacaklarını zaten söyler.
Bir dakika! Uyanık okurlarımız tam da şu anda… “Nassı yani?” diyerekten yazının başlarında bir yerde kanepenin altına düşen “psikopat”, “sosyopat” terimlerini hatırlayarak ürpereceklerdir. Onlara da kestirmeden “google görseller” cevap versin. Arama çubuğuna terörle ilgili bir şeyler yazıp önlerine çıkan haritalara baksınlar…