Yükleniyor...
Anlatacaklarımı isterseniz video olarak da izleyebilirsiniz
Bu hafta videolarımızı izleyip kıymetli önerilerni esirgemeyen abonelerimizden Enes Cure’nin isteği üzerine Müzeyyen Senar’ı anlatacagiz. Kendisine kıymetli yorumu için teşekkür ederiz. Haydi öyleyse başlayalım.
Hayatımıza, masalarımıza, duygularımıza konuk olan klasik Türk mûsikîsinin en büyük yorumcularından biri Müzeyyen Senar…
Cumhuriyetin müzik tarihine tanıklık eden, klasik Türk mûsikîsi bestecilerini iyi tanıyıp birlikte çalışan, dönemin popüler kültürü, gazino ve eğlence kültürü solistlerinden birçok eseri ilk kez seslendiren Müzeyyen Senar, onlara can vermiş isim. O’nun hayatı ve çalışmaları hakkında bilgi sahibi olmak bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulma aşaması, İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki Türkiye’yi anlamak demek. Dönemin radyo yayınları ve 1990’lı yıllara kadar uzanan Türkiye müzik kültüründen de belirli ölçüde haberdar olmayı getirir. Senar, hem yüzlerce klasik Türk mûsikîsi eserini yorumlayan bir solist; hem de mayalar, zeybekler ve türkülerdeki üstün icrasıyla da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün de severek dinlediği bir yorumcudur. Haydi gelin tavrına hayran olunan Cumhuriyet’in divası Müzeyyen Senar’ı birlikte analım.
16 Temmuz 1918 tarihinde Bursa’nın Keles ilçesinde dünyaya geldi. Çocukluğu Osmanlı’nın son, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarına denk gelen sanatçı, geçim sıkıntılarından ötürü ailesiyle beraber İstanbul’a göç etti.
O döneme ait besteleri henüz 6 yaşında olmasına rağmen eksiksiz okuyan Senar, doğuştan gelen saf bir yeteneğe sahipti. Kısa bir süre kekemelik sorunuyla boğuşmasına rağmen eğitim aldığı üstatları sayesinde bunu aştı. 12 yaşındayken babasıyla yaşadığı evi terk ederek Üsküdar’daki annesinin yanına taşınan Senar, 13 yaşında Üsküdar Mûsikî Cemiyeti’ne kaydoldu.
Emin Ongan ve Necati Tokyay’dan makam, nota ve usul dersleri aldı. Yeteneğiyle dikkat çeken genç Senar, Selahattin Pınar, Yesari Asım Arsoy, Osman Nihat Akın ve Lemi Atlı gibi isimlerle tanışarak İstanbul Radyosu’na girdi. Böylece profesyonel müzik kariyer başladı.
Radyodaki programları sayesinde sesiyle hem dinleyicilerin hem de gazinocuların dikkatini çekti.
Radyo yıllarında Atatürk’ün de dikkatini çeken Müzeyyen Senar birçok kez Mustafa Kemal Atatürk’ün huzurunda sahne aldı ve davetlerine katıldı.
Ömür boyu taşıdığı saç modeli Atatürk’ten yadigâr… Hikâye nasıl ilerliyor, bakalım.
Atatürk’ün yaveri, “Müzeyyen Senar Hanım huzurlarınızda” dedi. “Beyefendi de kocası” diye ekledi. Atatürk, “Öyle mi? Pek güzel. Gel bakalım hanım kızım. Otur şöyle yanıma” dedi. Sağ tarafına bir sandalye çektiler. Çekine çekine sandalyenin ucuna ilişti Müzeyyen. Heyecanlanmamak mümkün mü? Karşısındaki bütün dünyanın saygı duyduğu büyük bir liderdir çünkü. Atatürk heyecanını anlamış olacak ki, “Otur bakalım. Çekinme. Eğer böyle yaparsan o güzel sesini nasıl dinleriz?” dedi. Müzeyyen’in yüzüne dönüp baktığında “Aaa! Bu saçlarının hâli ne?” deyip yavere işaret etti. Kulağına bir şeyler fısıldadı.
Yaver “Lütfen beni takip ediniz Müzeyyen Hanım” dedi. Salondan çıkıp siyah mermerlerle kaplı büyük bir banyoya gittiler. Müzeyyen birden korkuya kapıldı. Yaver, “Merak etmeyin efendim, berberimiz sadece sizin saçınızı ve eşinizin bıyığını kesecek” dedi.
Müzeyyen Senar’ın sonradan öğrendiğine göre, Atatürk ensesine topladığı saçlarını beğenmemişti ve modern bir görünüm alması için saçlarını kestirmesini istemişti. Birden görünümü değişti. Eşi Ali de bıyıklarını kestirdi.
Biraz sonra tekrar Atatürk’ün huzuruna gittiklerinde, “İşte şimdi mükemmel oldu. Ver bakalım şu koltuğunun altındaki defteri. Herhalde şarkı defteridir, değil mi?” diye sordu. Müzeyyen Senar defteri uzattı.
Atatürk, Tatyos Efendi’nin hicazkâr şarkısını seçti: “Mâni oluyor hâlimi tâkrire hicâbım.”
Atatürk’le bir daha karşılaşmasını da kendisinden dinleyelim:
“1936 sonbaharıydı. Dolmabahçe Sarayı’na gittik, sabaha kadar şarkı söyledik. Atatürk kitabı aldı, ‘şunu oku, bunu oku’ diyor. Sohbet yok, hep şarkı söyledik. Rakısı, leblebisi, sigarası önünde. Çok da rakı içmiyordu. Sonra 1937’de gittim. Selahattin Pınar geldi, ‘Bursa’ya Ata’ya gidiyoruz’ dedi. Tuvaletler filan aldım, gittik. U şeklinde masalara oturmuşlardı. Yine saatlerce şarkılarımızı söyledik. Ertesi gün Belediye Sarayı’na gittik, Merinos Fabrikası’nın açılış törenleri vardı. Bu kez beni yuvarlak masaya davet etti, iltifatlar etti. Sonra dansa kaldırdı. Ben dans bilmiyorum ki… Dizlerim titredi. Anladı bilmediğimi. Orada nasıl ölmedim, bilemiyorum.“
Ankara radyosunda çalıştığı yıllarda II. Dünya Savaşı’nın en şiddetli günleri yaşanmaktadır. Halkın moralini yüksek tutmak için tek haber kaynağı olan radyolarda müzik programları artırılmıştır. Senar haftada iki gün program yapmaktadır. Ayrıca başka sanatçılarla da müşterek programlara katılır. Radyo programlarının etkisi ile ismi radyonun dinlenebildiği her yere yayılmıştır.
Daha sonrasında Müzeyyen Senar ve Münir Nurettin’in okuduğu şarkılarla gösterime giren Leyla ve Mecnun filmi büyük iş yaptı. ‘Leyla ile Mecnun’, ‘Selahaddin Eyyubi ve Boz Aslan’, ‘Binbirinci Gece’, ‘Harunürreşid’in Gözdesi’ gibi filmler de Senar’ın sesinden şarkılarıyla ünleniyor. ‘Kerem ile Aslı’ filminin başrolünde ise Müzeyyen Senar, Işıl adıyla yer alıyordu.
Türk mûsikîsi kurallarının geçerli olduğu o dönemin gazinolarında, kendine özgü kuralları ile solistlik müessesesini ilk kez Müzeyyen Senar başlatmıştır. Bununla birlikte diğer solistlerden farklı olarak önceden hazırlanmış bir repertuar yerine seyirci tepkisi ve kendisi nasıl hissederse o yönde programlar gerçekleştirmeyi tercih etmiştir. Gazinoya bütün sanatçılar ve müzisyenlerden önce gelip sahneye hazırlanarak, iş disiplini ile diğer şarkıcılara örnek olmuştur.
Anadolu’nun neredeyse bütün illerini dolaştı. 1970’li yılların başlarına kadar sahnelerin assolisti hep o oldu. Önceleri doldurduğu taş plaklar, daha sonra long play, kaset ve CD’ler satış rekorları kırdı. Radyo ve daha sonra birçok TV programına katıldı.
Kablolu mikrofonu ilk kullanan, saz heyetinin kıyafetlerini düzenleyen Senar, hiç durmaksızın çalışır. Benzersiz sesi ve musiki tavrıyla Türk sanat müziğinin başta gelen solistlerindendir. “Ben şarkıyı söylemiyorum, güfteyi anlatıyorum” diyerek kendini anlatır. Şerif İçli’nin deyişiyle şarkılara ruhunu verir. Genç sanatçılara da el veren Senar, Zeki Müren’in; daha sonra da Bülent Ersoy’un yetişmesine katkıda bulunur.
TRT’nin renkli yayına geçtikten sonra yaptığı ilk solo program 1985 yılında TRT 2’de yayınlanmıştır. Canlı olarak yayınlanan programda 12 şarkı okur. 2002 yılına kadar TRT’nin birçok programına katılan Senar, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında veya Atatürk için 10 Kasım’da yapılan programlarda da konuk olur.
1998 yılında Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Tarkan, Nilüfer gibi ünlü sanatçıların Müzeyyen Senar’la düet yaptığı ‘Müzeyyen Senar ile Bir Ömre Bedel’ albümü yayınlanır. Günümüzde hâlen sık sık yer verilen bu albüm haftalar boyunca müzik listelerinin başında yer aldı. Bu da Müzeyyen Senar sevgisinin yıllar sonra da büyük bir coşkuyla devam ettiğinin göstergesiydi.
Müzeyyen Senar; yaşadığı döneme ait birtakım yenilikleri ilk kez uygulayan kişi olma, geleneksel sahne adabını değiştirerek birçok ilke imza atma, yazılmış onlarca besteyi ilk kez seslendirmiş olma özellikleriyle ve renkli yaşamıyla öncü niteliklere sahip örnek bir solisttir. Klasik Türk Müziği başta olmak üzere, halk müziği eserleri ve sanat yaşamının son dönemlerinde zamanın popüler müzik örneklerini seslendirmiştir. Sanatçının uzun sanat yaşamı ve çalışmaları sayesinde, Cumhuriyet dönemi Türk musikisi eserlerinin, radyo yayınlarının, televizyon programlarının ve gazino dinlencelerinin bir anlamda Müzeyyen Senar sesi ile kulaklarda kaldığını söylemek yerinde olacaktır.
Bana sorarsanız, dost meclislerinde kurulan küçük çilingir sofralarına muhakkak girdi ve muhabbetin en koyu yerinde kadehler hep onun için kalktı. Anason kokusunun şarkılarına sinmesi, rakıyı sevmesinden. Çilingir sofralarını plakları aracılığıyla evlere taşıdı. Dostlarıyla kurduğu meclislere herkesi konuk etti. Sadece şarkılarına değil muhabbetlerine de eşlik ettik. Onu dinlerken kendimizi yalnız hissetmeyişimiz belki de bundan. Müzeyyen Senar, bizi çoğalttı, çoğaltıyor.
Büyük bir sanatçıyı, cesur bir insanı, Cumhuriyet’in divasını rahmetle anıyoruz.