Yükleniyor...
Birçok kesim tarafından Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin bir “karnesi” olarak da anılan Türkiye ile ilgili 2011 Yılı AB İlerleme Raporu 12 Ekim 2011 tarihinde yayınlanmıştır. AB tarafından bazı konulardan “iyi” not alan Türkiye’nin bazı alanlardaki notları ise “orta” ya da “başarısız” olarak görülmektedir. Bu noktalardan yola çıkılarak genel olarak bakıldığı zaman, özellikle son dönemde “alan değiştiren” Türk dış politikasının AB nezdinde “devamsızlığı artan bir öğrenci” konumunda görülmesi nedeniyle, Türkiye’nin 2011 yılı karnesini son yıllardakilerden daha farklı olarak değerlendirmek de mümkün olmayacaktır. Son dönemlerde AB’nin Türkiye’ye ısrarcı bir şekilde devam eden karşıt yaklaşımı Türk halkının karne notlarına merakını günden güne azaltmış ve raporun açıklanmasının sonucunda AB, Türkiye için bir cazibe merkezi olmaktan ziyade “notu kıt bir öğretmen” olarak algılanmıştır.
Türkiye Ekonomisi: “Orta”
Avrupa Komisyonu’nun Türkiye ile ilgili olarak hazırladığı İlerleme Raporu’nda “orta” notunu aldığı kısım ise ekonomi olarak nitelendirilebilir. Türkiye’nin ekonomik olarak büyümesine yapılan referanslar AB’nin Türkiye ekonomisinde çok da fazla şikayetçi olmadığı yönünde anlaşılmaktadır. Buna ek olarak, özelleştirmenin ivme kazanması ve ekonomide iç talebin fazla olması AB tarafından takdir edilen gelişmelerdir. Ekonominin iyiye gittiğini belirten rapor diğer yandan da Türkiye’yi bazı noktalarda uyardığı da dikkatlerden kaçmamaktadır. Avrupa Birliği Komisyonu’nun eleştiri listesinin ana unsurlarından birini cari açık oluşturmaktadır. Cari açığın 2011’de daha da derinleştiğini belirten Komisyon, kayıt dışı istihdamın ciddi bir sorun olmayı sürdürmesinden yakınmaktadır.[1]
Türkiye’de sermaye gruplarının, AB İlerleme Raporu’na bakışı ise tek bir görüş altında sıralanacak kadar birbirine yakın gözükmemektedir. Geleneksel olarak AB ile ilişkilerde sorun istemeyen Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD), “AB standartlarında demokrasiye ve küresel çekim merkezi olan ekonomiye sahip olması için bir yol haritası”[2] olarak gördüğü 2011 İlerleme Raporu’nda öne çıkartılan demokratikleşme ile ilgili yapılması gereken çalışmaların önemine vurgu yapmıştır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise “İlerleme Raporu, Türkiye – AB ilişkilerine yeni bir vizyon getirmiyor”[3] ifadelerini dile getirmiştir.
Bu noktada, AB içerisinde Euro’yu resmi para birimi olarak kullanan ülkelerin büyük bir ekonomik krizin eşiğine geldiği göz önüne alındığında, Türkiye ekonomisinin Euro bölgesine nazaran başarılı seyrettiği doğru bir saptamadır; fakat AB’nin hayat standartları bakımından Türkiye’nin katbekat üzerinde olduğu da belirtilmelidir. Tam da bu noktada, yeni yayınlanan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından ülkelerin refah seviyelerini ortaya koymak amacıyla yayınlanan “How’s Life” (Hayat Nasıl?) isimli rapor, bu görüşü desteklemektedir. Türk halkının hayatından memnun olmadığının dile getirildiği söz konusu raporda, 40 ülke arasında Türkiye 32. sırada yer almıştır.[4]
İfade Özgürlüğü: “Zayıf”
Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan 2011 İlerleme Raporu’nda “başarısız” not verilen konuların en önemlilerinden birisi “basın özgürlüğü” olmuştur. Türkiye’de son yıllarda sıkça gündeme gelen internet yasakları, karikatüristlere açılan davalar bazı sorunların varlığına delil olarak gösterilmekteyken gazetecilerin hapsedilmesi ve Ergenekon Davası çerçevesinde henüz basılmamış “İmamın Ordusu” isimli bir kitabın toplatılması basın özgürlüğü ile ilgili sorunların su yüzüne çıkmasına neden olmuştur.
Basın özgürlüğü konusunda, Türk tarafının bakışı ile Avrupa Birliği’nin raporu arasında ciddi bir fark göze çarpmaktadır. Star Gazetesi’ndeki yazısında AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, gazetecilerin meslekleri dışındaki suçlardan yargılandığını belirtmiştir. AB Komisyonu İlerleme Raporu’ndaki “Gazeteciler, yazarlar, akademisyenler ve insan hakları savunucuları hakkında açılan çok sayıda dava ve soruşturma ile medya üzerindeki gereksiz baskılarla ifade özgürlüğü uygulamada göz ardı edilmekte ve bu durum ciddi endişelere sebep olmaktadır”[5] ifadeleri analiz edildiğinde aynı görüşün AB tarafından benimsenmediği anlaşılmakta, gazeteci tutuklanmalarının ifade özgürlüğünün ihlali olarak kayda düşüldüğü görülmektedir.
Kıbrıs Konusu: “Başarısız”
Türkiye ile AB arasında tam bir kör düğüme dönen Kıbrıs meselesi ise bu raporda da çözülememiş ve Türkiye’nin AB Komisyon Raporu’na en sert eleştiriler bu noktadan hareketle yöneltilmiştir. AB süreci ve Kıbrıs ile ilgili görüşmelerin ayrı ayrı değerlendirilmesini savunan Türkiye’nin bu istemi, Annan Planı’nda birleşmeyi reddeden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) adanın tümünü temsilen “Kıbrıs” adıyla birliğe alınması ile büyük hasar gören ilişkilere GKRY’nin bir AB üyesi olarak müdahil olması AB ile diyaloga da negatif etki etmiştir. Akdeniz’de Rum Kesimi’nin petrol araması sırasındaki restleşme de iki tarafın ilişkilerini kopma noktasına getirmiştir. Bu gelişmelerin ortasında açıklanan raporda, Kıbrıs ile ilişkilere verilen “başarısız” notu da sürecin iyileşmesine hiçbir katkı yapmamıştır.
Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, “AB, Kıbrıs’ta kapsamlı ve kalıcı bir çözüm için güçlü desteğinin altını çizmektedir. Müzakerelerde yoğun bir döneme tüm taraflar itidal içerisinde davranmalıdır. Amacımız, Kıbrıs’ın AB dönem başkanlığı öncesinde BM nezdindeki müzakerelerin sonuçlanmasıdır”[6] sözleriyle gerçekleşmesi imkansız bir amaca işaret etmiştir. Gelecek dönemde, AB dönem başkanlığının GKRY’ye geçeceği de bilinmekteyken ilişkilerin geleceği için umut verici bir değerlendirmeye maalesef yol açmamaktadır.
Siyasi Gelişmeler: “İyi”
Siyasi bağlamdaki değerlendirmelere bakıldığı zaman 2011 Yılı İlerleme Raporu’nda “iyi” not verilen öne çıkan ana maddelerden biri olarak sivil siyasetin ordu üzerindeki kontrolünün artırılması karşımıza çıkmaktadır. 12 Eylül 1980 darbesi ile oluşturulan askeri vesayetin ve darbeden kalma bir anayasanın miadını doldurduğu artık toplumun tüm katmanlarının üzerinde fikir birliğine ulaştığı bir olgudur. Öte yandan, kendisini liberal değerlerin hamisi olarak dünya kamuoyuna sunan AB’nin en çok beğendiği bu değişimi, sadece Türkiye’deki liberal akımların siyasi olarak gelişimine bağlamak doğru değildir. Türkiye’nin şu anki iktidar partisi kadrolarının daha Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) olarak iktidarda olmadığı dönemde yaşadığı “post-modern” darbe olarak da anılan 28 Şubat dönemi ve ardından “e-muhtıra” olarak hafızalara kazınan 27 Nisan süreci, söz konusu iktidarlar ve asker arasını iyice açmıştır. İşte, bu yaşananlar da hatırlandığı zaman tek başına iktidara gelen ve bünyesinde 28 Şubat sürecinde tasfiye edilen “Milli Görüş” geleneğine yakın olanları da barındıran AKP, kendisini asker karşısında ve ekonomik alanda “liberal” olarak kodlamaya başlamış ve AB’nin Türkiye’ye karşı dış politikası ile ortak bir düzleme oturmuştur.
AB’nin tasvip ettiği Türkiye’de askeri vesayetin kaldırılması konusundaki girişimlerin yanında raporda “YAŞ’ın yapısı ve yetkilerinin değiştirilmemesi, terfi ve atamalarda sivil kontrolün sınırlı kalması, İçişleri ve Milli Savunma bakanlıklarının jandarma üzerindeki yetkisinin sınırlı kalması, askeri yargının yapısı ve görev alanının gözden geçirilmemesi, YAŞ kararlarının ve diğer askeri makamların kariyer yönetimiyle ilgili kararlarının yargı denetimine yeterince açılmaması, TSK Güçlendirme Vakfı’nın Sayıştay denetimine açılmaması, orduya siyasete müdahale alanı bırakan TSK İç Hizmet Kanunu’nun değiştirilmemesi, Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmaması, orta öğrenimde milli güvenlik derslerinin subaylar tarafından verilmesi ve TSK’nın medya kuruluşlarına seçici akreditasyon uygulamasını sürdürmesi”[7] gibi konular eleştirilerek bu alanlardaki mevcut durum yetersiz olarak görülmüştür. Dolayısıyla, son dönemde asker-sivil ilişkilerinde Türkiye’de meydana gelen değişimler, AB’nin tam anlamıyla amaçladığı şekilde olmamış bir diğer deyişle “pekiyi” notundan ziyade “iyi” notu verilmiştir.
Balyoz ve Ergenekon dava çerçevesindeki tutuklamaların süresinin uzunluğu ve sanık sıfatıyla yargılanan kişilerin avukatlarının delilerle ulaşamamasının Türk demokrasisi açısından kuşku yaratan olaylar olduğunun vurgulandığı raporda AB, bir bakıma yer yer birçok tartışmaya yol açan Türkiye’de sivilleşmenin olması gereken bir durum olduğuna; fakat bunun sancılı ve problemli geçtiğine dikkat çekmiştir.
Türkiye’nin iç politika açılımlarının ise AB tarafından başarılı bulunduğu raporda belirtilmekte, açılımların devam etmesi gerektiğinin altı çizilmektedir. Türkiye’deki Kürt açılımının devam ettirilmesinin arzusu raporda dile getirilmiş ve Dışişleri Bakanlığı tarafından İlerleme Raporuna müteakiben yayınlanan açıklamada Romanlara yönelik atılan adımların raporda memnuniyet verici olarak söz edilmesine değinilmiştir. Türkiye içinden bakıldığında ise muhalefet tarafından Kürt açılımı terörü artırdığı gerekçesiyle eleştirilmekte, Türkiye’deki bazı Kürt gruplar ise açılımın samimiyetsiz olduğunu savunarak tepki göstermektedir. Bir diğer açılım; Roman açılımı konusunda ise AB’nin duruşu tek kelimeyle “ilginçtir”. Fransa ve İtalya gibi ülkeler tabir-i caizse Romanları “def edip” Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelere karga tulumba yollamalarının üzerinden çok zaman geçmezken, Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada AB’nin Türkiye içindeki “Roman açılımı”ndan memnuniyeti ifade edilmiştir.
Değerlendirme
Türkiye’de daha birkaç yıl öncesinde AB ile ilişkiler dış politikanın başlıca konularından iken, gelinen noktada yayınlanan AB raporu çok da fazla ses getirmemiştir. 6 yıl önce, 3 Ekim 2005 tarihinde Türkiye’ye aday ülke statüsünün verilmesi başkent Ankara’da gündüz vakti havai fişeklerle kutlanırken gelinen noktada Türkiye’de, AB’nin raporundan beklenilenin alamaması sonucu yine bir ekim ayında karamsar bir hava oluşmuştur. Eskiden yarattığı gibi büyük bir etki yaratmayan İlerleme Raporu’nun medyada artık eskisi kadar ses getirmemesi bile uğruna havai fişekler atılan AB’nin artık eski yerinden daha aşağıda bulunduğunun işaretidir.
AB Bakanı Egemen Bağış’ın “karne” heyecanıyla kaleme aldığı yazısında “Şimdi dersimizi iyi çalışmamız olmanın verdiği özgüvenle yere daha sağlam basıyor ve AB Komisyonu’ndan hak ettiğimiz notu almayı bekliyoruz. Karşımızda sürekli öğrencisini sınıfta bırakmak isteyen bir öğretmen edasıyla duran AB’nin artık kararlılığımız karşısında daha fazla direnemeyeceğini, direnmeyeceğini düşünüyoruz”[8] ifadeleri dikkate alındığı zaman Türkiye ve AB arasındaki asimetrik ilişki tüm hatlarıyla biçimlenmiştir.
Rapordan anlaşıldığı üzere, AB ile ilişkilerin geleceğinin daha olumlu bir havada ilerlemesi için yeni anayasanın hazırlanması ve Avrupa Birliği Bakanlığı’nın kurulmuş olması önemli faktörlerden olarak karşımıza çıkmaktadır. AB ile ilişkilerde artık “Türkiye’nin Batı ve Doğu arasında bir köprü konumunun iki tarafa sunacağı olanaklar” klişesi artık bir kenara bırakılmalı ve sorunlara yönelik detaylı politikalar üretilmesi gerekmektedir.
Avrupa Komisyonu’nun Sırbistan ve Kosova ilişkilerinin geliştirilmesi konusunda sunduğu şartla ekonomik olarak Türkiye’den oldukça geride bulunan Sırbistan’a topluluğun kapılarının açılması ve yıllardır AB ile müzakereleri devam eden Türkiye’nin aynı kapıda bekle(til)mesinin karşılaştırmalı bir değerlendirmesi yapıldığında Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin geç de olsa olgunlaştığı; ama bir türlü meyve vermediği görülecektir.
——————————————————————————–
[1] Ankara’nın AB Karnesi Yine Parlak Değil, http://www.voanews.com/turkish/news/Ankarann-AB-Karnesi-Yine-Parlak-Deil-131526768.html, Erişim Tarihi: 13 Ekim 2011.
[2] TÜSİAD: AB İlerleme Raporu, Türkiye İçin Yeni Yol Haritası, http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1189856&title=tusiad-ab-ilerleme-raporu-turkiye-icin-yeni-yol-haritasi, Erişim Tarihi: 13 Ekim 2011
[3] TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, AB’nin Yayımladığı İlerleme Raporunu Eleştirdi, http://www.internethaber.com/abnin-raporuna-hisarcikliogludan-tepki-377437h.htm, Erişim Tarihi: 14 Ekim 2011.
[4] Türkler Hayatından Memnun Değil, http://gundem.milliyet.com.tr/turkler-hayatindan-memnun-degil/gundem/gundemdetay/14.10.2011/1450535/default.htm, Erişim Tarihi: 14 Ekim 2011.
[5] Türkiye 2011 Yılı İlerleme Raporu, s. 27.
[6] Füle: “İlerleme Raporu’nu Kıbrıs Çıkmazına Esir Etmek İstemedik”, http://www.euractiv.com.tr/abnin-gelecegi/article/fule-ilerleme-raporunu-kibris-cikmazina-esir-etmek-istemedik-021738, Erişim Tarihi: 14 Ekim 2011.
[7] AB’den Hem Övgü Hem Yergi, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1066148&CategoryID=81, Erişim Tarihi: 12 Ekim 2011.
[8] 2011 AB İlerleme Raporu’ndan Beklentilerimiz, http://www.stargazete.com/politika/2011-ab-ilerleme-raporu-ndan-beklentilerimiz-haber-388285.htm, Erişim Tarihi: 12 Ekim 2011
Ahmet Gencehan Babiş
Uzman Yardımcısı
Avrupa Birliği