Türk millî kültürü – 3

Büyük Atatürk’ün özetlediği gibi ‘Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.’ Mesele budur. Yetişecek çocuklarımız Türk milletinin mensubu olmakla iftihar etmelidir. Milletler yarışında ilerlemenin çağın bilim ve teknolojini yakalamanın ve öne geçmenin yolu budur.


Paylaşın:

28 Şubat 2022 tarihinde kaybettiğimiz Sadi Somuncuoğlu “Muhasebe” başlıklı yazısında (02/01/2021, Yeniçağ) çok önemli tespitlerde bulunuyor. Bu yazıyı buraya almakta fayda gördüm: “Ülkemizin meselesi malum çok. Hatta, çözemediğimiz, meselelerin kaynağı olduğumuz için de azalmıyor, aksine çoğalıyor. Bu bahse 1938’den itibaren diye başlamak daha adil bir davranış olur düşüncesindeyim. Başlıklarını sıralamak gerekirse, 1940’da Türk tarihini başından (milat öncesinden) günümüze kadar ele alan ders kitapları müfredattan çıkarıldı. Yunanca dili bütün okullara ders kitabı olarak kondu. Gelişmemizin ‘Grek’ medeniyet dairesine girmekle mümkün olacağı varsayımıyla 1944’de millî eğitim müfredatında köklü değişiklikler yapıldı. Yetmedi, Lozan’da ‘idari ve adli kapitülasyon’ adını vererek şiddetli tartışmalardan sonra reddettiğimiz şartları, 1946’da güvenlik açısından Truman Doktrini, ekonomi açısından Marşal Planı ile kabul ettik. ABD’den gelen ‘uzman’ heyetler işe eğitimden başladı, müfredat programı kısa zamanda hazırlandı. Bu adımlar ekonomi, yönetim, güvenlik gibi diğer alanları da kapsadı. Özü itibarıyla zamanımıza kadar devam eden, dokunulması ‘günah’ sayılan müfredat programı 76 yıldır uygulanıyor. Nesiller buna göre yetiştirildi. Öğrencilerimiz tarih gibi zevkli bir dersten, adeta nefret eder duruma geldi. Kendi tarihini, medeniyetini, kültürünü, dilini, dinini, kimliğini bilmeyen, ‘dünya vatandaşları’ yetiştiriyoruz. Bunun sonu hiç olmaktır. Acılarımızın kaynağı buradadır.

Bu gerçeğin inkârı mümkün değil. Nitekim, bizim çocuklarımız MEB dahil üniversitelerin, meslek sendikalarının ve çeşitli kurumların araştırmalarında, üzülerek söyleyelim ki, emsal ülkelerin çocuklarıyla kıyaslanamayacak kadar çok geridedirler. Utanılacak bu duruma rağmen hayıflanmaktan başka bir şey yapılmıyor, meselenin köküne inilmiyor. Bu emperyalist tuzağa nesillerimizi daha ne kadar kurban vereceğiz? Allah korusun bu gidişin sonu felakettir, diyemiyoruz.

Her şeyin temeli olan Millî Eğitim müfredatı öncelikle bizi biz yapan, yukarda ifade edilen alanlarda kendimize dönmek ve kendimizi doğru tanımakla mümkündür. Büyük Atatürk’ün özetlediği gibi ‘Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.’ Mesele budur. Yetişecek çocuklarımız Türk milletinin mensubu olmakla iftihar etmelidir. Milletler yarışında ilerlemenin çağın bilim ve teknolojini yakalamanın ve öne geçmenin yolu budur. Demek ki, bize adı değil müfredatı millî olan bir eğitim öğretim programı lazım. Bu hayati gerçeği Türk Milletinden kopmuş olanlar ve işbirlikçiler hariç bilmeyen yoktur.” demektedir.

Bu makaleyi okuduğum zaman çocukluğuma, ilkokul dönemime gittim. 1963’lü yıllardı; kuşluk vakti dersin ortasında hizmetliler sınıfa girer, Amerikan sütü ile süt tozu karışımıyla yoğrulan pideleri dağıtırlardı. Biz de çocuk sevinciyle yerdik.

Yanılmıyorsam, 1970’lerde lisede “Tarih” dersinin içeriği, ağırlıklı olarak Osmanlı üzerineydi. Kitabın yazarı da Emin Oktay’dı. Demek ki, “Cumhuriyete karşı Osmanlı gibi” bir hava oluşturulmaya çalışılmış!.. O günlerde bunları, yani böyle bir algıyı düşünemezdik; aklımıza da gelmezdi: Osmanlı’nın başarılarının anlatıldığı ilk 300 yıl… Şimdi, gençlik yıllarımdaki tarih tartışmalarını düşününce bundan etkilendiğimizi anlıyorum. Önce şunu belirtmeliyim ki; Osmanlı’yı inkâr etmediğim gibi “Türk Tarihi’nin bir parçası” olarak kabul ederim. Ancak, bugüne kadar okuduklarımı değerlendirdiğimde, Osmanlı’nın ilk 300 yılını başarılı, son 300-320 yılını ise başarısız olarak kabul ediyorum. Daha fazlasını ifade etmeyeceğim!.. Tarih geçmiş dönemlerle ilgilidir ve tarihe objektif bakılır!..

Bunları belirttikten sonra, bugünkü yazımı 12/11/2021 tarihinde Türk Devletleri Teşkilatı 8.Zirvesinde kabul edilen “Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi”nden “Türk Milli Kültürü”ne ilişkin şu ifadeleri aktararak tamamlayacağım: “(Giriş Bölümü’nden) -Türk Kültürünün, değerlerinin, geleneklerinin, sanatının ve mirasının, Türk İşbirliği Teşkilatları’nın ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliği içinde ortak çabalarıyla dünya çapında tanıtılması,

-Ulusal kültür, eğitim ve gençlik politikalarının daha fazla uyumlaştırılmasının sağlanması,

-Türk Devletleri Teşkilatı bölgesinin, akademik ve bilimsel araştırma, öğrenme ve yenilik merkezi haline getirilmesi,

3.Halklararası İşbirliği (Kültür)

Türk toplumları arasındaki ortak noktaları daha fazla keşfetmek ve beraberlik duygusunu zenginleştirmek için Üye Devletlerin ilgili kurumları tarafından ortak sosyal, kültürel ve eğitsel faaliyetler geliştirme,

Türk Dünyasının kültürel mirasının ortak bir listesini hazırlama, bu kültürel mirası koruma ve Türk Dünyasının kültürel mirasının geldiği ülkelere geri gönderilmesi için ortak eylemde bulunma,

UNESCO’nun İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesine aday gösterilmesi için Üye Devletlerin ilgili kurumları ve Türk İşbirliği Kuruluşları arasında güçlü bir koordinasyon ve işbirliği sağlama,

En önde gelen bilim adamlarının, şairlerin, düşünürlerin ve sanatçıların ortak Türk mirasını geliştirme ve Üye Devletlerin geleneklerini, göreneklerini, folklorunu ve Türk dünyasının kültürlerarası diyalogdaki rolünü besleme,

Halklarımızı bir araya getirmek için her yıl ortak film festivalleri ve müzik ile sanat etkinliklerinin yanı sıra, diğer benzer kültürel aktiviteler düzenleme,

– Eğitim ve Bilim

Üye Devletler arasında yüksek öğretim alanında daha iyi işbirliği için müfredat ve kredi sistemini uyumlu hale getirme ve Üye Devletlerde diplomaların ve akademik niteliklerin tanınmasında işbirliği teşvik etme,

Yenilikçi öğrenme yöntemlerinden, eleştirel düşünceden ve teknolojinin pratik kullanımından faydalanarak Üye Devletlerdeki eğitim sistemlerinin uluslararası standartları uyarınca daha da geliştirilmesinde katkı sağlama,

Ortak Türk tarihi, kültürü, dili, edebiyatı ve coğrafyası ile ilgili bilimsel ve analitik araştırmaları yoğunlaştırma ve Üye Devletlerdeki okul müfredatlarında bu konulara ilişkin olarak yer alan seçmeli dersleri destekleme,

Orhun Süreci Değişim Programı aracılığıyla Türk Yükseköğretim Alanı’nı tamamıyla işlevsel hale getirme ve Türk Üniversiteleri Birliği’ni (TÜRKÜNİB) öncü işbirliği mekanizması haline getirme,

Eşleştirme programları dahil olmak üzere ortak politikalar ve araçlar vasıtasıyla öğrencilerin, araştırmacıların ve akademisyenlerin hareketliliğini artırma,

Genç öğrencilerin ilgisini daha fazla çekmek için, ortak Türk tarihi, coğrafyası, edebiyatı, değerleri, kültürü ve gelenekleri üzerine yaratıcı ve modern tekniklerle eğitici videolar hazırlama,

Akademisyenler, araştırmacılar ve öğrenciler için ulaşılabilir bilimsel yayın verileri geliştirme ve Üye Devletlerin bilimsel dergileri için ortak bir uluslararası dizin oluşturma,

Girişimcilik ve mesleki eğitim konularında en iyi uygulamaları paylaşma ve bu doğrultuda bilgi ve becerilerin artırılmasına yönelik ortak projelerin gerçekleştirilmesine yönelik fırsatları araştırma,

Ortak temel, pratik, yenilikçi ve başlangıç projelerinin hayata geçirilmesini destekleme,

Ortak yenilikçi ekosistem geliştirme, Üye Devletler arasında teknoloji transferini destekleme ve bilimsel sonuçların ticarileştirilmesini teşvik etme, (Kabul edildi)

Uluslararası belgelere uygun olarak etkin fikri mülkiyetin korumasını ortaklaşa teşvik etme,

Ortak çevrimiçi açık erişimli bir Türk Dünyası ansiklopedisi oluşturma,

Düşünce kuruluşları arasında işbirliğini hızlandırma ve “Türk Dünyası Düşünce Kuruluşları Ağı” kurma,” gibi kararlar alınmıştır.

 

Yazar

Yaşar Yeniçerioğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar