Yükleniyor...
24.05.2011
Türk Yurdu için yazdığım “Türkçülük: Yüzyıl önce, yüzyıl sonra” yazısıyla başlayan fikir alış-verişi İkbal Vurucu’nun, “Milliyetçi Düşüncenin İmkânlar I ve II” ile benim “Türkçülüğün niçinleri” ile devam etti[1]. İkbal Vurucu, “Metafiziği Tükenen Milliyetçi Düşüncenin İmkânları”nı yayınladı ki aramıza Şükrü Alnıaçık, Mete Aksoy ve Hakan Paksoy katıldı[2]. Son olarak Almanya’dan nefes nefese yetişen Özgür Çelik, “Fikir, düşünce evet, fakat ne olur edebiyatı, sanatı ihmal etmeyin.” diye yazdı.
Bu hızla devam edersek, yazıları toplayıp bir kitap hâline getirmek, milliyetçi düşüncenin imkânları arasına girecek…
Bu arada Türk Yurdu yazısının—değişiklik yapmazsam– Türk Yurdu’nda yayınlanamayacağını bildirdiler. Ben de değiştirmeyeceğimi bildirdim. Hayırlısı olsun…
Türkçülüğün 1980’den sonra niçin 1944’te vurulan darbeden sonra olduğu gibi bir patlama içine girmediğini, aksine büzülüp küçüldüğünü yazmıştım. Fikir ve sanat üretimimizin niçin gevşediği sorusuyla işe başlamıştım. Sonra, gevşeyenin fikir ve sanat üretimi kadar milliyetçi camianın “asabiyesi”, yani birlikte hareket potansiyeli olduğu ortaya çıktı[3]. Marifet iltifata tabi ise, asabiye gevşeyince üretim de gevşeyecekti…
Sebep sonuç bağlantılarını tek adımmış gibi, sanki bir soru sorup cevabını alınca iş bitecekmiş gibi düşünmemeye karar vermiştik. Sebep-sonuç bir tek bağlantı değil, bir zincirdir, her cevaptan sonra tekrar niçin diye sorarız:
– Milliyetçi fikir ve sanat üretim niçin gevşedi?
– Çünkü camianın asabiyesi gevşedi.
– Camianın asabiyesi niçin gevşedi?
– Çünkü milliyetçi düşüncenin metafiziği tükendi.
Sonuncusu, İkbal Vurucu’nun daha önce sözünü ettiğim (ve bağlantısını verdiğim) yazısındaki cevaptır. Vurucu’nun “metafizik”le neyi kastettiğine bakarsanız, “öz”, “ana yön” ve benzeri cevaplar verebilirsiniz ama galiba en doğrusu “ülkü”. Veya aşkın hedef, stratejik hedef, baş hedef de maksada uygun. Belki de “Kızıl Elma” demek en doğrusu…
Tahmin etmişsinizdir şimdi, “Peki, milliyetçi düşüncenin metafiziği niçin tükendi?” diye sormanın zamanıdır. Ama önce Alnıaçık’ın ve Aksoy’un yazdıklarına bakalım.
Alnıaçık, biraz daha ileri gidip, ne yapılması gerektiğine girmiş. Son yazısında devletten talep ettikleri aslında Türkçülerin de gayesi olmalı. Bu talepler şunlardır:
1) Ulusal bütünlüğü korumak (bölücülüğün önlenmesi).
2) Parçalanmış milleti emperyalist ırkçılığa karşı birleştirmek (Türk Birliği).
Bunların yerine getirilmesi için de Türkçü bir siyasî hareket ve iktidar gerekir.
Mete Aksoy da niçinleri bırakıp “Ne yapmalı?”yı öne almış; fikir kavgasını yeniden başlatmalıyız diyor: “Bu camiaya ne oldu sorusunun cevabı açık değil mi? Kavga bitti ve o güzel camiayı oluşturan insanlar da o güzel atlarına binip gittiler. O güzel insanlar geri gelir mi? Gelir! İdeal, ülkü, mefkûre ne derseniz deyin, yani kavga geri gelirse gelir. Bu bağlamda Türk birliği ülküsü bütün şiddetiyle yeniden dillendirilmeli, bu birliğin önünde duranlar fikri kavganın objesi olmalıdır.”
Vurucu, Alnıaçık ve Aksoy, Türk Birliği üzerinde hemfikir. Vurucu Türk Birliği’nin “Türkçülük” kavramının zaten içinde bulunduğunu, Türk Birliği’nin olmadığı bir Türkçülüğün düşünülemeyeceğini söylüyor. Eminim Alnıaçık da Türk Birliği’ni, emperyalizme karşı direnmek için bir mecburiyet olarak görürken Vurucu’ya itiraz etmeyecektir. Kaldı ki Vurucu da aynı fikirdedir[4].
Ne yapmalı sorusuna üç ayrı kafa ve kalem aynı cevabı veriyor: Türk Birliği ülküsüne dönmeli.
Aslında bu cevap, yukarıdaki son sebep ifadesinin tekrarından ibaret: “Çünkü milliyetçi düşüncenin metafiziği tükendi.” Çünkü ülkücülerin ülküsü tükendi. O ülkü Türk Birliği idi.
Düşünceleri birleştirme gayretinde olduğum açık. Bu düşünceleri birleştirmenin pek zor olmadığı da… İster Vurucu’nun işaret ettiği ontolojik zaruretten, ister Alnıaçık’ın savunduğu gibi emperyalizme ve tek yönlü AB baskılarına karşı ve onlara alternatif olarak, isterseniz Aksoy’un fikirdeki kavgacı kodlarımıza geri dönmek gerekçesiyle olsun Türk Birliği öne çıkıyor.
Onlar öyle düşünüyor. Ya ben? Gayet tabiî onları haklı buluyorum. Tek ilâvem şudur: Türk Birliği olmadan Türk Milliyetçiliği düşünülemez ama Türk Milliyetçiliği Türk Birliği’nden ibaret değildir. Zaten ondan ibarettir diyen yok ama yine de belirtmekte yarar görüyorum.
Fakat sebep sonuç zinciri burada bitmiyor:
– Milliyetçi düşüncenin metafiziği niçin tükendi?
Bu soruyu sormanın başka yolları da var. Meselâ, “Türk Birliği ülküsünü niçin terk ettik? “ veya daha geneli, “Ülkülerimizi niçin terk ettik?”.
Bu soruyla devam etmek istiyorum. Hepinizden de bu son sorunun cevabını bekliyorum.
Hakan Paksoy’un yazısından hiç bahsetmedim; çünkü o yazıda bu sorunun cevabına ait ipuçları görüyorum. Hiç olmazsa buna yakın sorular ve onların cevapları var.
——————————————————————————–
[1] Öksüz: http://www.haberiniz.com/yazilar/haber28465-Turkculuk_Yuz_Yil_Once_Yuz_Yil_Sonra.html,
Vurucu: http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi29234-Milliyetci_Dusuncenin_Imkanlari1.html,
Vurucu: http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi29394-Milliyetci_Dusuncenin_Imkanlari2.html,
Öksüz: http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi29467-Turkculugun_nicinleri.html
[2] Vurucu: http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi29828-Metafizigi_Tukenen_Milliyetci_Dusuncenin_Imk%C3%A2nlari.html,
Alnıaçık: http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi29938-Turk_musun_Sempanze_mi.html,
Alnıaçık: http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi29989-Turkcu_musun_Yoksa_Sebek_mi.html,
Aksoy: http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi30048-Kavga_Etmeyi_Ozlemediniz_mi.html
ve Paksoy: http://www.haberakademi.net/default.asp?inc=makaleoku&hid=13645
[3] “Asabiye”, İbn-i Haldun’un bir topluluğun birbirine bağlılığı, bağlayıcı gücü, birlikte hareket edebilme potansiyeli manasında kullandığı bir kelimedir. Türkçede sinirlilik, gerginlik anlamında kullandığımız “asabiyet” aynı kelimedir.
[4] İkbal Vurucu, “Türk Kimliğinin Yeni Boyutları- Çokluktan Birliğe”, Serhat Kitapevi, Konya ().2010