Ulus devlet Türkçülük hayaline son vermiş(!)

Elbette Cumhuriyet idaresi, kurduğu ulus devlet ile İslamcılık hayaline son vermiştir. Ne var ki İslamcılık, bugün Üç Tarz-ı Siyaset'in tercih edilen tarzı olan Türkçülüğün eseri ulus devleti ele geçirmiş ve iflas etmiş zihniyetini devlete giydirmek üzeredir.


Paylaşın:

“Türk sağının ne olduğunu kökünden ve kısaca öğrenmek istiyorsanız, Yusuf Akçura’nın ‘Üç Tarz-ı Siyaset’ (Lotus Yayınevi, 92 sayfa) adlı, 1912 yılında yayınlanan küçük kitabını okumalısınız. Yusuf Akçura, Osmanlı Devleti’ni kurtarmayı amaçlayan, dönemin üç ana akımından söz eder:

1-Osmanlıcılık (Bir Osmanlı ulusu meydana getirmek)
2-İslamcılık (İslamcılığa dayanan bir devlet yapısı kurmak)
3-Türkçülük (Irka dayalı bir Türk siyasal ulusçuluğu meydana getirmek).

Osmanlıcılık hayali, 1912-1918 yılları arasında sona ermişti. ‘Çağdaşlaşma ve çağının çağdaşı olma ilkesi’ne dayanan Cumhuriyet İdeolojisi ‘devrimci ulus devleti’ini kurarak, İslamcılık ve Türkçülük hayallerine de son verdi. Bu iki hayal Cumhuriyetin devlet ideolojisinin dışında kaldı ama toplumun belli çevrelerinde bir muhalefet virüsü olarak yaşadı; ilk meclisten itibaren Büyük Millet Meclisi ile TBMM’de kendisine yer buldu ve Cumhuriyeti kuran CHP içinde yuvalandı…’’ 

Bu ifadeler; cumhuriyet, ulus devlet ve laikliği savunan nice yazıları kaleme almış olan Özdemir İnce’nin, 28 Ekim 2018 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan, “Düzenbaz sağın muhteşem sefaleti” başlıklı yazısında yer alan ve neresinden tutarsanız tutun gerçekle bağdaşmayan, hatta yazarını kendisi ile çelişkiye düşüren ifadelerdir. Özdemir İnce, bu çelişkiye düşmemek için gerekli birikime sahip bir isim. Öyle ki, konu ile ilgili diğer yazıları bir tarafa, kendisine ait “Cumhuriyetin Üç Fedaisi” adlı kitabı, bu birikime sahip olduğunun başlı başına bir göstergesi. İnce bu kitabında, Cumhuriyetin üç fedaisi olarak Dr. Reşit Galip, Mahmut Esad Bozkurt ve Şükrü Saraçoğlu’nu tanımlıyor. Bu üç ismin ortak özelliği ne peki? Üçü de şuurlu birer Türkçü değil mi? Üç isim de, en belirgin yanları Türkçülükleri olduğu halde tarihe intikal etmiş isimler değil mi?

Özdemir İnce’ye kendisinin çok kıymetli eseri olan Cumhuriyetin Üç Fedaisi” üzerinden reddiyelerde bulunmaya bir virgül koyalım ve Üç Tarz-ı Siyaset ile devam edelim. Türkçülüğün en önemli fikri önderlerinden Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset‘i sağ siyasete ideolojik köken olsun diye ortaya koyamamıştır. Üç Tarz-ı Siyaset eserine konu olan, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde ortaya atılan düşüncelerdir. Yani o dönem Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülüğün yanında, bir başka fikir daha ortaya atılmış olsaydı, ki bu sol çizgide bir fikir akımı da olsa, Akçura “Dört Tarz-ı Siyaset” eserini yazardı! Üç Tarz-ı Siyaset, bir sentezleme değil, sözkonusu üç akımın olumlu ve olumsuz yönleri ile ele alındığı ve ne derece uygulanabilir olduklarının ortaya konulduğu bir eserdir. Yani Yusuf Akçura, Özdemir İnce’nin yaptığı gibi Türkçülük ile İslamcılığı yan yana getirmek gibi bir hataya düşmemiştir. Üç Tarz-ı Siyaset’in derin şekilde değerlendirilmesi bir başka yazı konusudur ama şurası muhakkak ki Akçura’nın bu eserinde geleceğin tarzı olarak gördüğü Türkçülük, Balkan Harbi’nden sonra İttihat ve Terakki iktidarı ile tam anlamıyla da Cumhuriyetle icra edilmiştir. Diyebiliriz ki, Üç Tarz-ı Siyaset’te ele alınan akımlar, İmparatorluğu kurtaramamış ancak bu üç akım arasından kazanan tarz, önce kurtuluşu gerçekleştirmek sonra da çökmüş bir imparatorluğun küllerinden Türkiye Cumhuriyeti’ni çıkarmak suretiyle Türkçülük olmuştur. Özdemir İnce’nin Türkçülük hayallerine son verdi dediği ulus devlet, zaten Türkçülüğün eseridir. Ayrıca, Türkçülük sağ siyasetin mahallelerinden biri değildir. Türkçülüğün kodları itibariyle, sol ya da sağ bir siyasi kalıba uymayacağının şahidi Türk siyasi tarihidir. Eğer Türkçülük sağ siyasetin bileşenlerinden biri olsaydı; çok partili siyasal yaşama geçildiğinde kendini DP bünyesinde bulurdu. CHP ise, sola kaydıkça Türkçülükten uzaklaşmıştır.

“Cumhuriyetin Üç Fedaisi” eserine tekrar dönelim; Özdemir İnce, bu eserinde bu üç fedaiyi yine kendilerine ait buram buram Türkçülük kokan sözleriyle tanıtmaya çalışmıştır. Son dönemde yaşanan andımız tartışmalarında, andımız metninin sahibi Reşit Galip ismi de gündeme gelmiş ve Türkiye’yi yöneten İslamcı iktidar, andımız ile beraber Reşit Galip’e karşı da Türklük alerjisini sergilemiştir. Sadece bu güncel örnek bile Özdemir İnce’ye bir reddiye yapmaya yeter de artar. Diğer taraftan; Reşit Galip, Mahmud Esad Bozkurt ve Şükrü Saraçoğlu, Atatürk döneminde bakanlık yapmıştır. Dahası Saraçoğlu, İnönü’nün cumhurbaşkanlığı sırasında başbakanlık yapmıştır. Yani Türkçülük idealine sahip isimler, Cumhuriyetin emekleme ve yürüme döneminde ulus devlete yön vermiştir!

Elbette Cumhuriyet idaresi, kurduğu ulus devlet ile İslamcılık hayaline son vermiştir. Ne var ki İslamcılık, bugün Üç Tarz-ı Siyaset’in kazanan tarzı olan Türkçülüğün eseri ulus devleti ele geçirmiş ve iflas etmiş zihniyetini kazanan tarzın eseri olan ulus devlete giydirmek üzeredir. Bu durum, Cumhuriyetin Türkçülük hayaline son verdiğinin bir göstergesi midir yoksa İslamcı iktidarın ulus devleti dönüştürürken Türkçülüğü alenen hedef alması, Özdemir İnce’nin çelişkisinin bir kanıtı mıdır? Madem Cumhuriyet, Türkçülük hayaline son verdi o zaman İnce’nin cumhuriyetin fedaisi dediği üç isim, nasıl Türkçülük yaptı? Hem de ulus devleti kuran Atatürk’ün döneminde? Kendisi Türkçülük için,“Cumhuriyetin devlet ideolojisinin dışında kalmış ve toplumun belli çevrelerinde bir muhalefet virüsü olarak yaşamış” derken, “Cumhuriyetin Üç Fedaisi” olarak nitelendirdiği isimlere de virüslü” demiş olduğunun farkında değil galiba!

Evet, İslamcılık değilse de Türkçülük, ilk meclisten itibaren TBMM’de kendine yer bulmuştur. Ancak bu yer bulma, Özdemir İnce’nin belirttiği şekilde bir virüs olarak değil, aksine kurucu ruh olarak vücut bulmuştur. Ayrıca Türkçülük; CHP’nin içinde yuvalanmamış, CHP ve cumhuriyetin de kurucu ruhunu, kurucu iradesini oluşturmuştur. Atatürk döneminde, Türkiye’nin resmi iç ve dış politikası Türkçülük çerçevesinde şekillenmedi mi? O dönem de yazılan bir tane şiir, marş var mıdır ki Türk ırkı övülmesin? Ne yapalım şimdi; Özdemir İnce’yi ikna etmek için Atatürk’ün Türklük ile ilgili nice muazzam sözünü mü alalım yazımıza? Oysa kendisi bunların hepsini çok iyi biliyor. Peki, ulus esasına dayanan bir devlet, nasıl oluyor da Türkçülük hayaline son verebiliyor? Bunun tek bir izahı var; Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk ulusuna değil de, başka bir ulusun varlığı esasına dayanıyor olmasıdır. Eğer Özdemir İnce, çok partili siyasi hayata geçilmesinin ardından iktidara gelen sağ partilerin ulus devlete rağmen Türkçülük yapılmasını engellediğinden, hatta Atatürk’ün partisinin de bundan nasibini aldığından ve Reşit Galip’in, Mahmud Esad’ın, Şükrü Saraçoğlu’nun partisi CHP’de Marksist-Komünist görüşlülerin, etnikçilerin yuvalandığından bahsetseydi, yazısı doğru ve gerçekçi bir temele dayanır, ulus devlet ile Türkçülüğü çatıştırmamış olurdu! Hülasa; Türkçlülüğü, Cumhuriyetin devlet ideolojisinin dışında değerlendirirseniz, ortada ne Cumhuriyet kalır ne devlet ne de ideoloji! Ve böyle bir değerlendirmenin sonucunda da Özdemir İnce’yi bile kendisiyle çatıştıracak bir yazı çıkar ortaya. Türkçülük, Cumhuriyetin ta kendisidir!

MDM Editörü’nün notu: Okuyucu aynı konuda Sayın Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ Beyefendi’nin düşüncelerini okumak için şu yazıya bakabilir.

Yazar

Fatih Ergin

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar