Yazmak farz oldu

Turist rehberliği ve rehberliğin hakkıyla yapılmasının bir sorun hem de ülkemiz ve Türk milleti için “beka sorunu” olduğunu tespit ettim. Çok üzüldüm. Bu sebeple yazmak farz oldu.


Paylaşın:

Fırsat ve imkân bulunca bir tur şirketiyle Doğu Karadeniz gezisine katıldım. Samsun’dan öteyi ilk defa gördüm. Gürcistan’a geçerek Batum şehrini görmek de nasip oldu. Bir yıl önce de günübirlik Alaçatı, Sığacık, Çeşme gezisine katılmıştım. İnsanımızın yurdunun çeşitli köşelerini gezip görmesi, tanıması güzel! Çok yönlü faydaları var.

Tur şirketleri bu açıdan büyük hizmet veriyor. Ancak turist rehberliği ve rehberliğin hakkıyla yapılmasının bir sorun hem de ülkemiz ve Türk milleti için “beka sorunu” olduğunu tespit ettim. Çok üzüldüm. Bu sebeple yazmak farz oldu.

Bir yıl önceki gezide rehber, gezdirdiği yerleşim alanlarında hangi yüzyıllarda, hangi medeniyetlerin yaşadığı, hangi eserleri bıraktıklarını söylemiş; o bölgelere Türk yerleşiminin ne zaman yapıldığı, hangi Türk boylarının nasıl geldiklerini anlatmamıştı. Bu bilgilendirme, dinleyende “Buralar bizim değilmiş. Pılımızı pırtımız toplayıp gidelim.” dedirtecek türdendi. Bu yıl katıldığım turdaki rehber hakkındaki fikrimi peşinen ifade etmeyecek, anlatacağım. Kararı ve değerlendirmeyi size bırakıyorum.

Gezimize Samsun’da, 19 Mayıs 1919 tarihinde, Atatürk’ün Millî Mücadele’yi başlattığı meydanda başladık. O meydandaki Atatürk heykeli önünde, 53 yıl sonra bir fotoğraf daha çekilmenin sevincini yaşadım. Yine o meydandaki belediyeye ait bir binada Türk tarihinin, Çanakkale ve İstiklâl Savaşlarının videosunu seyrettik. Aynı binadaki devasa İstiklal Savaşı tablosu muhteşemdi, etkilenmemek mümkün değildi. Bandırma Vapuru’na girip gezince, meydanın yakınındaki Gazi Köşkü’nde Atatürk’e ait eşyaları ve tabloları görünce heyecanımız, duygularımız zirve yaptı.

Gezimiz güzel başlamıştı. Otobüsümüz Ordu’ya doğru yol alırken rehberimiz mikrofonu alarak konuşmaya başladı. “Komünistler sevilmez… İstanbul’daki Taksim Meydanı’ndaki anıtta bir Rus generalin kabartması var. İstiklal Savaşı yıllarında Komünist Rusya para yardımı yapmış, parayı da o general getirmiştir.” dedi. Bu konuyu anlatırken “Komünistler sevilmez amma…” diye birkaç defa tekrarladı. Sanki Samsun’da aldığımız bilgilerin, duyguların küllenmesini sağlamak ister, “Ruslar para yardımı yapmasa İstiklal Savaşı kazanılmazdı.” der gibiydi. “Rusya’nın yardım olarak gönderdiği o parayı, o ülkede yaşayan Türkler, kardeşlerimiz kendi aralarında topladılar.” diye itiraz ettim. Rehber öfkelendi, “Azeriler Türkleri, Türkiye’yi sevmez. Türk cumhuriyetlerinde yaşayan Türkler de sevmez.” cümlesini sarf etti. Ben Türk Dünyası ile bağlantıları olan biri olduğumu birkaç ayrıntıyla belirttikten sonra “Azerbaycan’daki ve Türk dünyasındaki kardeşlerimizin gözleri de gönülleri de Türkiye’dedir.” dedim. “Senin söylediklerinin yarısı doğru yarısı yanlış!” karşılığını verdi. Dilimin ucuna; “Neresi doğru, neresi yanlış? “ diye sormak ve “O paraların toplanmasına Şair Çolpan, Prof. Zeki Velidi Togan bizzat öncü oldular.” cümleleri geldiyse de sustum. O andan itibaren gezinin tadını kaçırmamak için sessiz kaldım. Nedense otobüs dolusu gezginden de çıt çıkmamıştı…

Otobüsümüz Trabzon civarındayken o rehber; “Mübadelede Trabzon’daki Rumlar gönderildi. Yerlerine Araplar ve Kürtler getirilip yerleştirildi. Trabzon’da Türk yok. Belgeleri gizliyorlar.” Sözünü de yumurtladı. Bir ara, “Sinop’un adı da Sinopi’den gelir.” dedi. Fakat Batum’da Gürcü efsanelerini anlatırken, o efsanelerden ikisini piyes şekline getirerek tur arkadaşlarımız gençlere roller biçerken, otobüsü kendisine ait olduğunu söylediği kulübe gibi bir döviz bürosunun önüne götürürken, müşterilerin içki ve telefon cihazı almalarını sağlarken rehberimizin keyfine diyecek yoktu. Gürcistan’daki Ahıska Türklerinin Ruslar tarafından Türkistan bölgelerine sürüldüğünden ve halen hiç birinin kendi topraklarına dönmesine izin verilmediğinden de bahsetmedi.

Gezi boyunca, Samsun’daki Millî Mücadele ile ilgili bölüm dışında Türk’ün adı dile getirilmemişti. Düşünceme göre; gezilip görülen yerlerle ilgili Türk milletini ilgilendiren konular hakkında da bilgi verilmeliydi. Çeşitli şirketlerin turlarında Doğu Karadeniz gezisine katılan birkaç arkadaşıma şu soruları sordum:

  • Geziniz boyunca size; 1072 yılında, Sinop’tan Trabzon’a kadar uzanan bölgeye Çepni, Avşar vd. boylardan on binlerce Türk getirilip yerleştirildiği bilgisi verildi mi?
  • Size; Gürcistan’a geçtiğinizde, 14 Kasım 1944 tarihinde Rusların gerçekleştirdiği tehcirde, Mesheti bölgesindeki 212 köyde yaşayan 90.000’den fazla Ahıska Türk’ü kardeşimizin zorla  Orta Asya‘ya sürgün edildiği ve bu kardeşlerimizin kendi topraklarımıza dönmelerine izin verilmediği anlatıldı mı?

Kime sorduysam “Hayır, bu konularda bilgi verilmedi.” cevabını aldım. Türk insanı yurdunun bazı bölgelerini görmek, tanımak ve o yerler hakkında bilgilenmek için para vererek geziye çıkacak; o paradan nemalanan rehberler, bu topraklara Türklerin yerleşimi ve Türk tarihi hakkında tek cümle söylemeyecek… Hatta benim 2023’ün ağustos ayı içinde yaptığım gezinin rehberi, alenen Türk düşmanlığı yapacak.

Rehberleri eğiten ve onlara rehberlik belgesi veren kişilerin; “Sadece eski medeniyetleri anlatın, Türklerden bahis açmayın!” diyeceklerini sanmıyorum. Arzu ediyorum ki benim karşılaştığım anlayıştaki rehberler istisna olsun. Arzu ediyorum ki, bu yazıyı yetkililerden biri okusun ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirsin.

(Not: Tur şirketine e-postadan bir ikaz yazısı gönderdim. Henüz bana iki satırlık da olsa bir yazı göndermediler, telefon da açmadılar.)

 

Yazar

Hasan Kallimci

2 Yorum

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar