Seyahatname: Görmediğin Diyara Kalemle Yolculuk

Kitaptaki seyahatnamelerin her biri, geçmişe yönelik ilgi duyan ve müstakil olarak kitapları tek tek okumadan önce okuyucunun bir elinin değmesi, gözünün görmesi gereken eserlerdir.


Paylaşın:

Bu yazı daha önce Telmih Dergisi’nin 17. sayısında yayımlanmıştır. 

Seyahatname denildiğinde, akla ilk gelen isimlerin başında Evliya Çelebi vardır. Osmanlı Dönemi’nde saltanatın en zor ve amansız yıllarında tahta çıkan IV. Murat Han’ın devrinde dünyayı ve Osmanlı ülkesini gezmeye başlayan Evliya Çelebi, tarihimizin gerçek anlamda nev’i şahsına münhasır isimlerinden biridir. Onun verdiği bilgilerin bir kısmına dair “sahih”lik tartışması süredursun, tarihimizin ve bilhassa kültür tarihimizin bu renkli şahsiyeti hiç seyahatname okumamışların dahi bildiği ve tanıdığı bir isimdir.

Seyahatname, benim tabirimle görmediğiniz yerleri size götürendir. Görmediğimiz diyarları kalem vasıtasıyla bizi o topraklarla, o medeniyetle tanıştırandır.  Bu bakımdan seyahatname, insanlık tarihinin ilk devirlerinden günümüze dek sürecek olandır.

Artık modern anlamda Google Haritalar ile birlikte hiç gezmediğimiz cadde ve sokakları dolaşabiliyor, büyük insan yapımı beşeri yapıları hayranlıkla dolaşırken yüzü sansürlenmiş insanların Google aracına bakışını hayretle izleyebiliyoruz. Artık en ücra köşe bile görülebilirken, bir zamanlar insanların uzak diyarlar ve bilmediği coğrafyalar hakkındaki görüşleri acaba hangi kaynaklar vasıtasıyla elde edilebiliyordu? Bu sorunun cevabı tabiî ki, seyahatnamelerden geçecektir. Onun içindir ki, hiçbir dizi-film veya görsel obje bir seyahatname tadı veremeyecektir.

Zafer Saraç’ın Post Yayın Dağıtım’dan çıkan Ömer Karabayır’ın editörlüğünü üstlendiği bu kitapta toplam 25 seyahatname var. Bu kaynakların hepsini tek tek inceleyen Saraç, kendine has üslubuyla beraber dönemin portresini çizerken bir yandan da tarihî gerçekleri göz önünde bulundurarak kaynakların âdeta bir tahlilini yapıyor. Eserdeki ilk seyahatname, Xuan Zang Seyahatnamesi (629-645) ile başlıyor ve bir Türk-İslam sanat tarihçisi  Emel Esin’in Türkistan Seyahatnamesi (1955) ile son buluyor.

Kitaptaki seyahatnamelerin her biri, geçmişe yönelik ilgi duyan ve müstakil olarak kitapları tek tek okumadan önce okuyucunun bir elinin değmesi, gözünün görmesi gereken eserlerdir. Çünkü yazar, seçmiş olduğu her seyahatnamenin genel tarihî perspektifini çizerken, eserin yazıldığı dönemin ve zihniyetinin üzerinde duruyor. Bu durum, bu eserlerden hiçbirini bilmeyen, tanımayan okuyucu için bile çok büyük bir fırsat veriyor.

Bu kısmı önemsiyorum çünkü, kuru kuruya “şu dönemde yazılmıştır, şunları anlatmaktadır” kitabı kesinlikle değil bu kitap. Bu durum onu orijinal bir klasmana taşıdığına inanıyorum. Bu bakımdan bu tarz eserlerin genel okuyucu için âdeta bir “başvuru eser” özelliğini taşıdığını bildirmemiz gerekir. Başvuru eserlerin sayısının artması, ilgili dönemi çalışan kişilerin de işini kolaylaştırdığı gibi bilhassa sosyal bilimler alanında başvuru kaynak eser eksikliğinin giderilmesi adına da altını çizerek okuduğum bu eser, Kitap Şuuru ailesinin de önemli bir kaynağı olarak kütüphanemde durmaya devam edecek.

Instagram, YouTube ve çeşitli görsel programların tahakküm kurduğu zihnimizde görmediğimiz yerleri kalem ve kâğıdın oluşturduğu ittifak ile terennüm etmek dileğiyle…

Yazar

Necdet Cura

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar