Yükleniyor...
AD İSA’NIN GÜN MUSA’NIN*
Bakanlar değişti, adları da değişti. İlköğretim müfettişi. Eğitim müfettişi. Eğitim denetmeni. Son olarak Maarif müfettişi. Yeni kabineye kadar böyle kalacaklar. Sonrasında ne olur onu şimdiden bilen yok. Aynı iktidar döneminde işlendi bütün bu “marifet”. Müfettişiyle bu kadar oynayanın nelere, nerelere el attığını varın hesap edin. Maarif müfettişliği “milli şeflik” döneminindi. Devran döndü. Bu da “gayr-ı milli şeflik” döneminin demek ki.
Düğün değil bayram değil.
Bakanlığın adı mı değişti? Hayır.
Ona bağlı müdürlüklerin v.s. Hayır.
Neden bakanlığının adıyla doğrudan “Milli Eğitim Müfettişi demek” akıllarına gelmez ad koyucuların bir türlü anlayamam. İkinci adda buna yaklaşılmıştı ki “millisi” budandı onunda. Ad işi rutin hal aldığına göre temenni edelim sıradakinde dikkate alınsın.
Kartvizit âdetim yoktur. Bir kez bastırıştım. Onda da “Milli Eğitim Müfettişi” yazdırmıştım unvan hanesine. Bugün de o noktadayım.
Hoca saz çalıyormuş. Bir perdeye parmağını sabitlemiş. Öylece tezene gezdiriyormuş.
“Hocam bu aleti çalanlar başka perdelerde de ellerini gezdiriyorlar” diye hatırlatmada bulunmuşlar.
“Onlar bulduğum yeri arıyorlar benim” diye cevap vermiş Hoca.
Alın bizden de o kadar.
Biz böyle düşünsek de yine de bu değişiklikleri marifet görenler var tabi. Her değişikliğe “pek münasip oldu” diyenler.
Kimi “büyükler her şeyin iyisini bilir”.
Kimi “son bakan marifeti” diye
Kimi “ikbalime zeval gelir” korkusuyla. “Ne olur ne olmaz yönetimle ters düşmeyim” diyerek. Kültürümüzde bu tavra “kavuk sallamak” deniyor. Bu durumdakiler için tarihten bir sayfa:
Sultan Deli İbrahim (1639) doğru söylediği için Vezir-i Azam Kara Mustafa Paşayı boğdurup yerine Sultanzade Mehmet Paşayı getirir. Zarafeti ve saray gelenekleri içinde yetiştiği için kendisine (civan kapıcı başı) denilen Mehmet Paşa mevkiini muhafaza için padişahın bütün isteklerine boyun eğmekten başka çare kalmadığına inanır. Seleflerinin feci akıbetini düşünür. Sultan İbrahim’in insan aklının alamayacağı emirlerini yerine getirir. Riyayı idare sanatı haline koyar. Sultan günün birinde sorar:
Lalam Mustafa paşa dahi bana itiraz ederdi. Bu iş na-makul derdi. Sendeni onun gibi bir söz işitmem. Sebebi nedir? Veziri Azamın cevabı riya ve dalkavukluk edebiyatının şaheseri kabul edilir.
“Şevketlu Padişahım. Siz yeryüzünün halifesi ve Allahu Zülcelallın gölgesisiz. Aklınıza gelenler ilhamı Rabbanidir. Kavlen ve fiilen sizden beyhude hata sadır olmaz ki, itiraza mecal ola. Zahirde na-makul gibi görünen bazı gizli hikmetler vardır ki, bize malum değildir. Onun için inkâr ve redde cüret edemem”
Sözümüz her işe “pek münasip oldu” diyen içindir. Kalanını tenzih ederiz.
***
Ad arayışının nedenleri var elbet.
Hoca Allahın sıfatların sayıyormuş;
Yerde değildir. Gökte değildir. Varlığının evveli yok, ahiri yoktur. Yaratılanların hiçbirine benzemez. Mekândan münezzehtir… Baba erenler dayanamayıp araya girmiş;
“Hocam yoktur diyeceksin de şuna. Lafı dolandırıp durma” Bu da öyle.
Yönetim erkinin kafasında mesleğin geleceği yok. Bize göre oyalama boyalamanın nedeni o. Ad verdik beğenmediniz. Para da istediniz. Eyaletlere bırakalım da kalıcılığınız olsun. Nasıl ederiz de gürültü koparılmaz? Onun hesapları yapılıyor anlaşıldığı kadarıyla. Uygun zamanda fişi çekilecek mesleğin. Çıkacak bitkisel hayattan. Şimdilik mümkünü yok bunun. Çünkü ara işler var müfettişten başkasının içinden çıkamayacağı. Vaz geçilememesinin nedeni o.
Bir şey değil de vatandaşın da kafası karışıyor;
Kaymakamla görüşeceğiz. Özel kalemine bir türlü “maarifi tarif” edemiyoruz. Duymamış. “Milli Eğitim Müfettişleri” deyin siz o zaman? diyoruz da öyle içeri alınıyoruz.
Okulun güvenlik görevlisine soruyoruz.
Maarif müfettişi geldi mi?
“Mali müfettiş geldi” diyor.
Neresinden baksan maliyetli görüldüğü gibi.
“Yüz yıllık kani olmuyor yani”.
İstediğiniz kadar “kapsayıcı kavram” deyin. Tedavülden kalkmış,yarım asırdır kullanılmayan bir sıfat.
“Eski ayları kırp yıldız yapmak” Pele’yi o yaştan sonra Brezilya takımına çağırmak gibi bir şey.
“Ad İsa”nın gün Musa”nın”.
Başkasını bilmem. Bende Milli Eğitimin dışına itilmek hissi uyandırıyor bu son “marifet”
Allah fakire sabrı bol verirmiş.
Müfettişlerin mesleki kıdemleri malum.
Neler görmediler ki meslek hayatları boyunca?
“Bir müddet de maarifin kahrını,
Çeksinler de eğlensinler bir zaman”
Görelim ayine-i devren ne suret gösterir.
Allah tüm çalışanlarımıza adıyla tadıyla mesleklerini icra etmeyi nasip etsin.
Marifet iltifata tabi.
Taltifi olmayan marifeti neyleyim.
“Alışamadım” “bunaldım” diyene teselli olur ola ki. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin “Maarifetnamesiyle” noktalayalım.
Sen adli zulüm sanma
Teslim ol oda yanma,
Sabret, sakın usanma;
Mevlâ görelim neyler.
Neylerse güzel eyler.
Hep işleri fâiktir,
Birbirine lâyıktır,
Neylerse muvafıktır;
Mevlâ görelim neyler.
Neylerse güzel eyler.