Yükleniyor...
Öyle bir pusu kurulmuştu ki, hem de sırtlanlar tarafından sinsice. Kime mi? Vatan sevgisiyle canını hiçe saymış gözü kara kahramanlara. Kimdi bu kahramanlar? Teğmeninden generaline kadar her rütbeden muvazzaf ve emekli askerler, devletin üst düzey yönetiminde görev almış bürokratlar, emniyet görevlileri, akademisyenler, gazeteciler… Hepsinin tek ortak özelliği vardı, vatan ve millet sevgisini ailelerinden canlarından üstün tutmaları. Suçları çok büyüktü sırtlanlara göre; onlar vatanın bölünmez bütünlüğüne inanıyorlardı, bu yüzden hainlere savaş açmışlardı. Ve ölünceye kadar da savaşacaklardı. Bunu biliyorlardı…
Yazar Mustafa Önsel, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Albay rütbesinde muvazzaf subay iken 22 Şubat’ta tutuklandı, 24 Şubat 2010 günü, kendi anlatısında olduğu gibi, derdest edilerek içeriye tıkıldı. Neden mi? Nedeni yoktu. Bunu yapanların ellerinde düzmece olanlar dışında hiçbir delil de yoktu . Delilleri yoktu ama vicdansız yürekleri vardı, arsız ve utanmazdılar, arkalarına oldukça büyük bir güç aldıkları belliydi. Güçlerinin büyüklüğü tozu dumana katarak korkusuzca yürümelerinden anlaşılıyordu. Hak, hukuk, kanun gibi bir dertleri yoktu. Onlar kendilerine söyleneni yapıyor, sahte belgelerle hukuksuz tutuklamalar gerçekleştiriliyordu. Arkalarındaki güç, kanunu onlara göre düzenliyor, hukuksuzlukları kılıfına uydurup ört bas ediyordu. Toplumun durun demesini engel olmak için sözde gazeteler, gazeteciler, sözde televizyonlar, sözde haberciler tarafından algıları yönetiyor, halk ve TSK etkisiz hale getiriliyordu. Asıl hedef Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarsızlaştırılmasıydı.
Ağırlıklı olarak 2009 ve 2010 yılında devam eden tutuklamalar, Ergenekon ve Balyoz gibi uydurma senaryolar ile ilişkilendiriliyordu. Haksız yere ceza evlerine konulan bu insanlara kimse yardım edemiyordu. Ellerinden silahları alınan komutanlar atılan iftiraları, uğradıkları zulmü, kıymetli vatanlarının içine düştüğü çıkmazı kalemlerine sarılarak duyurmak için ellerinden geleni yapmaya başladılar. Birçok makale ve kitap yazıldı o dönemde. Böylece Türk Tarihinin en acı tecrübesi bizzat birinci eller tarafından kayda alındı.
Beşiktaş’ta kurulan pusu…
Albay Mustafa Önsel’in “Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu” isimli eserinin, bu arşivin en kıymetli parçalarından biri olduğunu düşünüyorum. Çünkü yazar kitabında sadece kendi uğradığı haksızlığı değil, pek çoğu silah arkadaşı ve sonrasında da kader ortağı olacağı dostlarının yaşadıklarını da aktarmıştır okurlara. Tek tek isim isim… Dinleyerek, belgeleri inceleyerek. Onlar yalnız değildiler, yalnız bırakılmışlardı…
Üzülerek, öfkelenerek ve merak içinde ve süratle okuduğum az sayıda kitaptan birisidir “Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu”. Duygusal bir üslup ile anı türünde yazılmıştı. Tasvir, betimleme ve benzetmeler ile zenginleştirilmiş, akıcı dili, mükemmel Türkçesi ve dil bilgisi kurallarına uygunluğu ile de oldukça dikkat çekicidir. 443 sayfadan oluşan kitabın kusursuz bir edebi eser olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Sizlere kitabın dili ve konusu hakkında bilgi vermek için iki paragraf aktarıyorum. Kitaplığınızda bulunmasından gurur duyacağınız bu eseri okumanızı öneririm. Siz Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu’na başlarken ben Mustafa Önsel’in kitaplığımda bulunan “Casusluk Kumpası” kitabına başlayacağım.
“Bu onurunu kaybetmişler bilirler ki: sizin dedenizin, sizin annenizin seccadesini serdiği yer, sadece özgürce yaşadığımız, bedeli asil şehit kanlarıyla ödenmiş, vatan denen mukaddes yerdir ve serilen seccadenin üzerinde bu milletin dirliğine, vatanın birliğine, yüce Atatürk’e Türk Silahlı kuvvetlerine dua edilir.
…………………
Aziz Türk Milleti bilsin ki, biz onları savunmak, bütün değerlerini korumak için silah ve bayrak üzerine yemin ettik, Allah’a ve vatana iman ettik. Bırakın kendi mabedimizi bombalamayı, başka dinlerin mabetleri bile bize emanettir. Emanete ihanet, bu toprakların çocuklarında olamaz!”
Eline yüreğine sağlık Mustafa Önsel…
Tanıtım yazımı bitirdikten sonra Hakan Paksoy’un kitapla ilgili düşüncelerini “Bozkurtlara ‘Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu'” başlığıyla, 2013 yılında kaleme aldığı yazısına ulaştım. Kitabın içeriğini ve yazıldığı dönemi çok güzel ve kapsamlı anlatmış. Bağlantısını paylaşıyorum ve okumanızı ısrarla öneriyorum. Teşekkürler.