Yükleniyor...
İki haftadır kötülük, silkelemek gibi can sıkıcı kelimelerden söz ediyorum. Oysa dilimizde ne kadar güzel, anlamlı ve hoş kelimeler var! Bürümek de bunlardan biridir.
Bürümek, Türkçenin en güzel sözlerindendir. Türkçe Sözlük’te kelimeye “kaplamak” anlamı verilmiş. Mecaz olarak da “güçlü bir şekilde etkilemek” anlamı.
Millî Eğitim Bakanlığının çıkardığı Örnekleriyle Türkçe Sözlük’te “kaplamak, sarmak, çevrelemek” anlamları var.
Bir kelimenin sözlüklerde verilen anlamı o kelimenin bütün çağrışımlarını vermez. Onun için kelimelerin metinler içinde nasıl geçtiğine bakmak gerekir.
Türkülerde genellikle dağları duman bürür. Mesela Sarı Zeybek türküsünde:
Şu dağları kara duman bürüdü
Üç yüz atlı beş yüz yaya yürüdü
Sarı Zeybek şu cihanda bir idi
Yazık olsun telli doru şanına
Eğil bir bak mor cepkenin kanına.
Kelimenin kafiyeleri de zengin ve ahenklidir: Bürümek, yürümek, çürümek. Ancak yukarıdaki türküde bizi sürpriz bir ulamalı kafiye de karşılıyor: bir idi.
Türküyü tam olarak hissetmek için Atatürk’ün zeybek oynayışını seyretmelisiniz. Volkan Konak’ın “Mustafa Kemal Atatürk – Sarı Zeybek – Son Balo” düzenlemesinde.
Aydın’ın Efeler ilçesinin Dalma / Dalama beldesine de gidebiliriz:
Şu Dalma’nın dağını duman bürüdü
Üç yüz atlı beş yüz yayan da yürüdü
Yar senin için civan ömrüm çürüdü
Aman da beyler, avdan geldim, yorgunum
Yorgun da değil bir güzele vurgunum.
Dağların tepelerini duman bürür ama yaylalarını da güzellikler bürür:
Çevre yanın lale sümbül bürümüş
Gelin olup süslendi mi yaylalar?
Hey koca Ruhsatî! Yetmiş beşine geldin, söyler söyler usanmazsın. Dört kez evlenmişsin, hâlâ ben de senin gibi ersem murada dersin. Kim bilir kırmızı gelinlik içinde hangi gelini gördün de lale sümbüle benzetirsin. Yoksa Sivas yaylalarında lale sümbülleri gördün de aklına gelin mi düştü?
Yalnız halk şairleri değil Arif Nihat da kapılmıştır bürümek fiilinin büyüsüne:
Nerde o yiğitler ki gür
Sesleri ülkeyi bürür
“Yürü” dese dağlar yürür
Dur dese kalpler dururdu.
Şiiri daha iyi hissetmek mi istiyorsunuz? “Bir Sevdadır Ülkü” dizisinin 8. bölümünün 1. kısmında İskender Öksüz’ü dinlemelisiniz.
Kelime Dede Korkut’un Kan Turalı boyunda da geçer: Kan Turalı’nın atını oklamışlar, gözünün kapağını oklamışlar, yüzünü kan bürümüş.
Atın yüzü kanla dolmuş, baştan başa kan olmuş. Bugün de yaygın olan “gözünü kan bürümek” deyiminde ise kelime mecazi bir anlam kazanmıştır.
Sözlüklerde “kaplamak, sarmak, çevrelemek” anlamları verilmiş ama yukarıdaki örneklerde geçen bürümek yerine kaplamak, sarmak kelimelerini koysak aynı çağrışımları uyandırabilir miyiz?
Demek ki her kelimenin bir başka büyüsü, bir başka tılsımı var. Bürümek de dağların başında duman, yaylalarda lale sümbül belki de gelin, Arif Nihat’ta yiğitlerin gür sesi olur. Sonra da mecaza bürünüp öfke olur.
Dağlarımızı kara duman bürürse bizim de gözümüzü kan bürüyebilir. Yörük Ali gibi, Sarı Zeybek gibi. İyisi mi yaylaları süsleyen lale sümbüllere bakalım; güzel günlerde güzel sözler söyleyelim.