Yükleniyor...
Milliyet gazetesinden Semih İdiz’in haberine göre, Le Monde göre Paris bu konuda, ABD Başkanı Obama’nın devreye girmesini isteyecek kadar endişeli. Türkiye’nin veto hakkının olmadığını iddia etmesine karşın Le Monde, Ankara’nın elinde önemli bir kart olduğunu, Paris’te konuya verilen önemden bahsetmek suretiyle ortaya koymuş oldu.
Ankara’ya şu anda bu konuda “elini göstermemeyi” yeğliyor. Gözlemciler bunun çeşitli iç ve dış nedenleri olduğunu belirtiyorlar. Ancak, konuya baktığımıza, yukarıda da belirttiğimiz gibi, Başbakan Erdoğan’ın gerçekten de zorlu bir kararla karşı karşıya olduğu görülüyor.
Fransa, Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerinde sekiz faslı zoraki bir şekilde ve tümüyle kendi çıkarları için bloke etmişken, Ankara Fransa’yı kilit bir konuda bloke etme hakkını kullanmazsa bunun iç siyasette mutlaka ciddi yankıları olacaktır.
Roger’s Planı
Konuyu kamuoyu açısından daha da hassas kılan unsur geçmişteki “Roger’s Planı” emsalidir. Türkiye, bu plan çerçevesinde 1980 yılında Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönmesine olanak veren yolu açmıştı.
O dönemde idarede olan askeri hükümet ise daha sonra karşılığında hiç bir şey almadan Yunanistan’a büyük tavizde bulunmakla çok eleştirilmişti. Başbakan Erdoğan, bu kez Fransa’nın askeri kanada dönmesine izin verilmesi durumunda, mevcut konjonktürde içerde benzeri siyasi tartışmaların yaşanacağını kuşkusuz biliyor.
Bunun AKP’nin siyasi itibarına zarar verme olasılığını da kuşkusuz hesaplıyor. Fakat işin bir de öbür yüzü var. Diplomatik kaynaklardan edindiğimiz izlenim Ankara’nın, Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına dönmesini bloke etmeye kalkmasının Türkiye açısından da riskler olacağını gösteriyor.
Zira NATO genelinde, başta ABD olmak üzere, Fransa’yı askeri kanatta isteyenler şu anda ağırlıklı çoğunluğu oluşturuyor. İttifak içinde de zaten Fransa’nın askeri olanaklarına ihtiyaç duyuluyor.
NATO’nun 60’ıncı yıldönümü münasebetiyle, nisan ayında düzenlenecek zirvenin en önemli konularından birinin, Fransa’nın askeri kanada dönmesi olacağını hatırlatan diplomatlar, Türkiye’nin bu konuda çok dikkatli davranması gerekeceğini belirtirken şunlara dikkat çekiyorlar:
Ters tepebilir
Türkiye’nin Kıbrıs Rum yönetimini veto etmesi nedeniyle Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) çerçevesinde öngörülen AB-NATO askeri işbirliği şu anda zaten ciddi sekteye uğramış durumda. Arka planda bu varken Türkiye’nin hem NATO, hem de AB açısından büyük önemi olan Fransa’nın İttifak’ın askeri kanadına dönmesini bloke etmesinin ters tepme olasılığı yüksek.
Türkiye, NATO’ya ihtiyacı olan bir ülkedir. Bu nedenle de İttifak üyeliğine büyük önem veriyor ve İttifak’ın operasyonlarına ön planda katılıyor. NATO’nun, farklı nedenlerden dolayı “veto kartıyla” zayıf düşürülmesi, İttifak’a duyulan önemin arttığı bir sırada, Ankara’nın da işine gelmez.
Türkiye yalnız kalabilir
Türkiye’nin AB üyeliği konusunda aralarındaki gerginlik ne olursa olsun, Ankara ve Paris, Lübnan’da askeri açıdan işbirliği içinde çalışıyorlar. Önümüzdeki dönemde her iki ülkenin silahlı kuvvetlerine, başta Afganistan’da olmak üzere, çeşitli bölgelerde başka ortak misyonlar da çıkacaktır. Bu gerçek ortadayken Ankara’nın, çok ciddi bir adım olan veto kartını kullanması kendi çıkarları açısından bazı olumsuzluklara kapıyı aralayacaktır.
Veto kartını kullanması halinde, bir nükleer güç olan Fransa’nın NATO için önemi nedeniyle Türkiye’nin İttifak içinde yalnız kalması da Ankara açısından arzulanan bir şey değil. Kaldı ki, bu kartı kullanması, geçmişte olduğu gibi, bugün de bir dizi nesnel nedenden dolayı güç görünüyor.
Bu argümanları sıralayan diplomatlar arasındaki hâkim beklentinin, iç siyasette tartışma yaratsa bile, Türkiye’nin bu konuda herhangi bir engel çıkarmayacağı yolunda olduğunu da belirtmeliyiz.