İlber Ortaylı ve Yağmur Atsız: “Türkiye’de Yetişmiş Adam Sıkıntısı Var”

Esasen, Yağmur Atsız ve Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın tespitlerinin ortak bir noktada buluştuğu dikkat çekiyor. Her iki görüş sahibi de, kayda değer bir şekilde, yetişmiş devlet adamlarımızın bulunmadığından yakınıyor.


Paylaşın:

Cumhuriyet gazetesinin  “Milliyetçilik Nereye” konulu yazı dizisinin 21 Eylül 2020 tarihli konukları, ünlü tarihçi ve öğretim üyesi Prof. Dr. İlber Ortaylı ile Türk fikir adamı Nihal Atsız’ın oğlu ve yazar Yağmur Atsız idi.

Yazı dizisinin editörleri, Yağmur Atsız’ı okuyucuya tanıtırken, “Nihal Atsız’ın ‘Solla Barışık’ Oğlu” manşetini tercih ediyorlar. Bunun yanı sıra, Uğur Mumcu’nun “40’ların Cadı Kazanı” isimli kitabından iktibas yapılıyor. Yağmur Atsız’ın uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinin Köln muhabirliğini yaptığı, 1978’de Köln’de bulunduğu sırada onun evinde kaldığı, Atsız’ın ilerici bir aydın olduğu ve inançları nedeniyle 12 Eylül döneminde Türkiye’ye gelemediği naklediliyor.

Öte yandan, Yağmur Atsız’ın milliyetçilik hakkındaki görüşleri, yazı dizisinin yayımlandığı sayfada müstakil bir köşe yazısı biçiminde okuyucuya sunuluyor. “Dün, Bugün… Yarın?” başlıklı yazısında, ilk olarak milliyetçiliğin tarihteki değişik görünümlerini özetleyen Yağmur Atsız, Fransız Devrimiyle milliyetçiliğin adının koyulduğunu, bizde 1850’lerden itibaren bir tür manevi “çimento” işlevi gördüğünü, çokuluslu bir imparatorluğun dağılırken asli unsur olan Türklerin varlıklarını sürdürebilmek için başka çare bulunmadığını ifade ediyor. Akabinde, yirminci asır boyunca üçüncü dünya ülkelerinin bağımsızlık mücadelelerinin tamamlanmasıyla durgunluk merhalesine giren milliyetçiliğin, 21’inci yüzyılda bu ülkelerin tam bağımsızlık uğruna verdikleri mücadeleyle yeni bir biçim aldığını, artık yeryüzünde süper güç tanımına uyan bir yapının bulunmadığını, Türkiye açısından ise bu değişikliğin önemli tezahürlerinden birinin bir dizi Türk devletinin tarih sahnesine geri dönmesi olduğunu aktarıyor.

Esasen, Yağmur Atsız ve Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın tespitlerinin ortak bir noktada buluştuğu dikkat çekiyor. Her iki görüş sahibi de, kayda değer bir şekilde, yetişmiş devlet adamlarımızın bulunmadığından yakınıyor.

Yağmur Atsız yazısında bu görüşünü temellendirirken, 1989’lardan itibaren yeni doğan Türk devletlerinin başlangıçta Türkiye’ye sanki “gaip cennet” nazarıyla baktıklarını ama bugün hiçbirinin Türkiye’yi artık kaale almadıklarını belirtiyor. Atsız’a göre, bir devletin özelliği ve kalitesi, onu yönetenlerin özellikleri ve kalitesiyle kaimdir. Sözünü ettiği bağlamda devlet adamlarına sahip olmadığımızı ileri süren Atsız, yazısını, Doğu Türk cumhuriyetleriyle ilişkiler mevcut olsaydı herhalde bugün Birleşmiş Milletler’de “Türk Bloku”nun kurulmuş olacağını ekleyerek hitama erdiriyor.

Diğer yandan, Prof. Dr. İlber Ortaylı ile yapılan konuşmada, bir bakıma günlük gazete röportajının sınırlı çerçevesini aşacak şekilde, konunun daha farklı veçhelerine temas ediliyor. Rumeli göçlerinin Türk aydınlarının zihniyetini harap ederek ümitsizliğe ittiği, Rusya coğrafyasında Müslüman aydınlar arasında kendi öz kaynaklarıyla gelişen milliyetçiliğin Türkiye’deki yansımaları, Cumhuriyetten sonra milliyetçiliğin kontrol altına alınarak Halkevleri hareketine dönüşmesi, Türk Ocağının kapanmasıyla Türk milliyetçiliğinin devletin beslediği bir hareket haline gelmesi gibi tespitler, Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın zengin bilgi dağarcığından devşirerek aktardığı düşünceler halinde okuyucuya ulaşıyor.

Prof. Ortaylı’ya göre, Cumhuriyet devrinde, Yusuf Akçura ve Halide Edip gibi enternasyonal kalitede aydınlar çıktı ama zaman içinde Türk milliyetçiliği, Nihal Atsız ve Orhan Şaik (Gökyay) gibi laik yapılı, dinle tarikatla ilgisi olmayan kişilerin elinden çıkarak İslamcıların arasına kaydı, yani kasabalılaştı. Ona göre, “Bugünkü Tük milliyetçiliği fevkalade kasabalı milliyetçiliktir. Albay Türkeş de daha başka kaynaktan gelmesine rağmen realiteyi kabul etti. Bunlar normal gelişmeler gibi görülüyor fakat Türk milliyetçiliği kasabaya mahkûm oldu. O bakımdan bugün için gelişmesi mümkün değil.”

Konuşmanın devamında Prof. Ortaylı, milliyetçiliğin tamamen kasabaların geleneksel İslâm, geleneksel düşünce, geleneksel yaşam kalıplarına sığınan kasaba milliyetçiliği haline geldiğini, kimseyi tatmin etmeyeceğini, bu ortamda aydınların saflaşmasının da ideolojik olmadığını ileri sürüyor. Prof. Ortaylı, konuşması çerçevesinde genellikle olumsuz bir tablo tarif ederken sözlerini, “Bütün bunlara rağmen, Orta Asya’da da, İslâm dünyasında da bizden daha ilerisi yok. Buna eğitim ve teknik dahil… Bizim her şeye rağmen bir atılım gücümüz, organizasyon gücümüz vardır. Onun için hep kontrol altında tutmak isterler.” diyerek bitiriyor.

Serinin bu bölümünde ayrıca, Selda Güneysu’nun kaleminden “Milliyetçilik Hareketin Siyasal Kronolojisi” başlığıyla Alpaslan Türkeş’in önderliğinde 1969 tarihinde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin adının ve ambleminin değiştirilerek Milliyetçi Hareket Partisi’nin ortaya çıkışını anlatan kısa bir yazıya yer veriliyor.

Yazının tamamına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar

Kâmil Engin

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar