KÜRDİSTAN’A BİR-İKİ

KÜRDİSTAN’A BİR-İKİ Yaşatılacak felaketin büyük ikramiye kazanmış gibi hissettirilmesine algı mühendisliği deniyor. Kaybı kazanç, felaketi mutluluk olarak pazarlama ustalığının güncel örneğiyle başlayalım hikâyemize. Bilinç çarpıtma operasyonlarının şantiyesine dönüştürülen Türkiye’den alınacakların Noel Baba’nın en baba hediyesi olarak yutturulmasına getirelim sözü. Toplum mühendisliğinin ustalık dönemi eseri deyip, Hürriyet’in 7 Eylül 2014 günlü manşetiyle girelim konuya. Hürriyet Gazetesi’nin […]


Paylaşın:

KÜRDİSTAN’A BİR-İKİ

Yaşatılacak felaketin büyük ikramiye kazanmış gibi hissettirilmesine algı mühendisliği deniyor.

Kaybı kazanç, felaketi mutluluk olarak pazarlama ustalığının güncel örneğiyle başlayalım hikâyemize. Bilinç çarpıtma operasyonlarının şantiyesine dönüştürülen Türkiye’den alınacakların Noel Baba’nın en baba hediyesi olarak yutturulmasına getirelim sözü.

Toplum mühendisliğinin ustalık dönemi eseri deyip, Hürriyet’in 7 Eylül 2014 günlü manşetiyle girelim konuya.

Hürriyet Gazetesi’nin yediden yetmişe tekmil milleti narkozlayan kurgulu haberi; “ TÜRKİYE’YE BİR-İKİ ” başlığıyla sunulmuş.

Kuzey Irak’tan –Irak Bölgesel Kürt Yönetimi– gelen Kürt turistlerin Türkiye’yi nasıl ihya ettiğini anlatan haber dördü ilk sayfada olmak üzere 15 fotoğrafla süslenmiş.

Alımlı Kürt kızları, lüks otobüsün dışarıdan, içeriden görüntüsü ve otogardan oluşan ilk sayfasının manşet altından narkoz başlıyor; “Burası, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’in uluslar arası otobüs terminali. Saat 14.00’ te Türkiye yolcuları hazır. Ortak özellikleri, İstanbul aşığı zengin Kürt olmaları.”

Barzani’nin denetimindeki Kuzey Irak’ı bölge’nin İsviçre’ si, oradan gelen Kürtleri de Türkiye’nin velinimeti olarak pazarlayan tezgâhın kirli satırlarını okumayı sürdürelim.

Turist Rekoru Kırılıyor ara manşetinin altı; “İki havayolu şirketi Türkiye’den Erbil ve Süleymaniye’ye günde karşılıklı 18 sefer yapıp 900 yolcu taşıyor ama lüks otobüslere rağbet daha fazla. Günde 6 bin Kürt saatlerce yolculuk yapıp havaalanlarına gitmektense yaşadıkları şehirlerden geçen otobüsleri tercih ediyor. Bir başka nedeni de uçaktaki gibi bagaj sınırlaması olmaması” cümleleriyle doldurulmuş.

Alışveriş ve Estetik İçin ara başlığı ise; “ İstanbul’a bilet fiyatı 90 dolar. Otobüsün kaptanı Gündüz Akbudak’ın Laz şiveli Kürtçe anonsunu dinledik, servisi eldivenle yapan muavin de gördük. Kürt turistlerin İstanbul’ da ilk tercihi alışveriş. Erkekler saç ektiriyor, kadınlar botoks ve kalıcı makyaj yaptırıyor” sözleriyle devam ediyor.

10 bin dolarla Erbil-İstanbul başlığıyla 20. sayfaya aktarılan haberi okumayı sürdürelim; Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’den kalkan otobüs yolcularının her birinin cebinde en az 10.000 dolar olduğunu, meslekleri farklı olsa da hepsinin ortak özelliğinin İstanbul aşığı zengin Kürtler olduklarını, günde 6 bin yolcunun Türkiye’ye giriş yaptığını, ilk tercihlerinin İstanbul, ikinci tercihlerinin Mersin olduğunu, Türkiyeli yolcunun gideceği yere en kısa sürede varmak istediğini, Kürtlerin ise ağır, zaman sınırlaması olmadan, uzun molalı, geze geze gitmeyi sevdiğini, yoldan bıkmak yerine haz aldıklarını, Erbil’den sonra Duhok ve Zaho yolcularının alındığını, Habur’dan sonra Cizre’de büryan kebabı, Gaziantep’te baklava molası verildiğini, Aksaray’dan sonraki durağın ayrılmak istemedikleri Bolu Abant Gölü olduğunu, İstanbul’da en az on gün kaldıklarını, alışveriş, estetik derken Türkiye’yi dövize gark ettiklerini… ” ballandırarak anlatan haberin bitiminde okurlara böyle hayırlı komşulara sahip oldukları için el açıp Allah’a şükretmek kalıyor!

Yukarıda özetlenen haber, kanserojen ur gibi Türkiye’ye sıçrayacak bir fesat coğrafyasının Hacı Bekir lokumu gibi yutturulmasına yönelik medya tezgâhının ne ilk ne son örneğidir.

Aynı gazetenin 8 Ağustos 2012 tarihli ANTALYA’NIN YENİ RUSLARI başlıklı haberi, Kürdistan’ın halka hazmettirilmesi operasyonunun uzun vadeli olduğunu göstermektedir.

İki yıl geriye gidip arşivlik haberi okuyalım: “Ankara ile Erbil arasındaki ilişkilerde son yıllarda yaşanan bahar havası Irak’lı Kürtlerin tatil tercihlerine de yansıdı. Erbil-Antalya seferlerinde yer bulunmuyor. Türk turizmciler Iraklı Kürtler için ‘Antalya’nın yeni Rusları’ diyor.”

Birinci sayfadan verilen haber altı ilk paragrafında; “Türk turizminin gözbebeği Antalya’nın Ruslar ve Araplardan sonra yeni turist kitlesi Iraklı Kürtler. Irak’tan Türkiye’ye gelen turist sayısı yılın ilk 6 ayında yüzde 41 arttı. Bu patlamada ülkenin en istikrarlı ve refah seviyesi en yüksek bölgesi olarak kabul edilen kuzeyde yaşayan Kürtler’in payı büyük” cümlelerini okuyoruz.

İkinci paragrafa geçelim; “Iraklı Kürtlerin sahillere yönelik ilgisini çabuk fark eden Türk havayolu şirketleri Antalya seferlerinin sayısını artırdı. Yaz başından beri yüzde 90 civarında seyreden doluluk oranı Ramazan Bayramı’nda yüzde 100’e çıkacak. Yoğun talep üzerine Erbil-Antalya hattında biletler 1600 TL’ye kadar yükseldi.”

Üçüncü paragrafla alıntıyı bitirip Hürriyet sayfalarından çıkalım : “İki ülke arasında artan ticaret hacmi turizme olumlu yansıyor. TÜRSAB başkanı Başaran Ulusoy; ‘2011’de Türkiye’ye gelen Iraklı turist sayısı 350 bin civarındaydı. Bu yılın ilk 6 ayında ise 190 bini aştı. Yılsonunda 2011’in iki katı olması bekleniyor. Bu yıl rekor kırılacak ‘ dedi.”

İki yıl arayla verdiğimiz iki haberden sonra sorulara geçebiliriz:

  • Toplumsal bilinci yok edici deterjan etkisi yapan kurgulu medya kumpasının arka planında ne vardır?
  • Tekelci sermayenin tekelci medyasının sunduğu Bin Bir Gece Masalları dekoru neyi gizlemektedir?
  • Vatansız sermayenin Ali Kemallere rahmet okutan dolma kalemlerinin Kürdistan aşkı nereden kaynaklanmaktadır?
  • Ortada gerçekten Kürt döviziyle Türkiye’nin ihyası mı vardır, yoksa imhası mı amaçlanmaktadır?

Sorular kuşkusuz ki çoğaltılabilir.

Türkiye’yi bir yandan Ortadoğu’nun etnik mezbahasına sürüklerken, diğer taraftan sonu gelmez mezhep kavgalarıyla bitirmenin hedeflendiği anlaşılmaktadır.

Fırat’ sız, Dicle’ siz, GAP’ sız Türkiye’nin master planlarını yapanların birincil hedefi ulus bilincine kısa devre yaptırarak aidiyet duygusunu yok etmektir.

Ülkenin kuruluş felsefesini reddeden, ekonomisiyle, bürokrasisiyle, yargısıyla, silahlı kuvvetleriyle milli olan bir devletin demokratikleşme, sivilleşme, askeri vesayetten kurtulma söylemiyle dönüştürülmesini birincil hedef olarak belirlemiş bir siyasi iktidardan bahsediyoruz.

Devletiyle, rejimiyle ihtilafı dış dinamiklerin ittifakıyla aşan iktidarın, kuruluş kodlarının tasfiyesinde desteğini aldığı dış güçlerin istediği her türlü tavizi gözü kapalı kabullendiği anlaşılmaktadır.

Ülkenin Güneydoğusunda kamu otoritesi sıfırlanıp, bölücü örgütün paralel yapılanması devletin yerine geçerken iktidarın görmezden gelmesi yukarıda anlatılan mutabakatın sonucudur.

Şehirlerarası yollar kesilirken, terör örgütünün kolluk, yargı, idari alanlardaki paralel yapılanması sahaya inerken, mülki amirler lojman ve makam arasında –şimdilik– gidip gelirken hiçbir şey yokmuşçasına huzur nutuklarının atılması eli kulağındaki etnik isyanı gizlemeye yetmemektedir.

Açılım, müzakere, çözüm sözcüklerinin ardına gizlenenin mucizevi çözüm değil, çözülüş ve teslimiyet olduğu gerçeğini medya illüzyonları da örtememektedir.

Kuzey Irak’ta inşa edilen petrol despotluğunun velinimet olarak pazarlanması Güneydoğu’nun Türkiye’den koparılmasıyla oluşturulacak Büyük Kürdistan’ın itirazsız hazmettirilmesi içindir.

Yalanın ömrü sabah çiği gibi kısadır. Gerçek acı lakin ölümsüzdür. Yerin yedi kat dibine gömülse silkinip ortaya çıkıverir.

Sermaye medyasının dolma kalemlerinin toplumsal bilinci buharlaştıran yazıları yaşanan gerçekliği örtmeye yetmeyecektir.

Vatansız kalemlerce yalan sayfalarına akıtılan irinler, hiç kuşkusuz yazanların, yazdıranların, kurgulayanların suratlarına, vicdanlarına utanç aynaları olarak iade edilecektir.

Yazar

Hüseyin Özbek

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar