Yükleniyor...
Deprem, yol açtığı büyük yıkıntılarla birlikte, ülkemizdeki egemen yönetim zihniyetinin de ne kadar bilim dışı olduğunu gösterdi. Millî ve güçlü bir devlet olmanın, liyakatli yönetici kadrolarla mümkün olacağı bir kez daha ortaya çıktı. Deprem, mevcut yönetim sisteminin çoğu birim ve organlarının, büyük ölçüde ‘yetmezlik’ düzeyine gerilediğini de gösterdi.
Depremin oluşumuna ilişkin yaklaşık 300 yıllık bilimsel bilgi birikimine rağmen, her deprem olduğunda eski zamanlardan kalan mantıksız açıklamalar gün yüzüne çıkıyor. İlk çağların mitolojik anlatılarına dayalı bazı açıklamaların, yeniden güncellenerek yeni sürümleri ileri sürülüyor. Söz gelimi, eskiden depremi, ‘dünya öküzün boynuzlarının üstünde, öküz başını salladıkça yeryüzü de sallanıyor’ diye anlatanlar olurdu. 1894 yılında İstanbul’da meydana gelen deprem olayının, “Mehmet Tevfik Bey’in II. Abdülhamit Meşrutiyet ve Mütareke Devri Hatıraları” adlı eserde, dönemin bir gazetesinde şu şekilde haber yapıldığı anlatılıyor: “Zelzeleden evvel Sarayburnu açıklarında büyük bir mavna ile birtakım kimselerin gelerek uzun bir zincire takılı makineye benzer bir nesneyi denizin dibine indirdiklerinden bahsediliyor ve bu zelzelenin mahsus tertip edilmiş olması ihtimali” ileri sürülüyor (Aktaran: Duymaz, 2023, 4). 6 Şubat 2023 depreminde, önemli bir üst düzey kamu yöneticisinin, ‘uzaydan demir çubuklar fırlatıldığında, yeryüzünde 7-8 şiddetinde deprem oluyor’ dediği ortaya çıktı. Bu atanmış kişi, kendince mantıksızlığa bir ‘çağ atlatmış’ oldu. Mitolojik anlatılardan beslenen ve mantıksızlığa dayanan zihniyet, ne yazık ki kendini güncelleyerek varlığını sürdürüyor.
Deprem, sadece ülkemizin deprem ile ilgili bilinçaltı düşüncelerini açığa çıkarmakla kalmadı. Aynı zamanda, kendilerini ‘seçkinler’ olarak gösteren yönetici sınıfın, yöneticilik konusundaki yetmezlik düzeylerini de açığa vurdu. Her şeyden önce, Türkiye’nin, deprem konusunda esaslı ve uygulanabilir stratejik ve taktik planlarının olmadığı anlaşıldı. Oysa, deprem olduğu zaman – hiçbir talimata gerek kalmadan- anında müdahale edecek kuruluşların eylem planları olmalıydı. İyi bir planlama, geleceğe ilişkin soyut düşünce geliştirebilecek niteliğe sahip liyakatli insanların işidir. Buradan çıkarılacak en önemli sonuç, soyut düşünce yetisi gelişmemiş kişilerden iyi bir yönetici profili çıkmayacağı gerçeğidir.
Yönetim süreçleri, yönetim sistemindeki görevleri yapacak ‘liyakatli insanlar’ aracılığıyla gerçekleşir. Belirli görevler için liyakatli olmak, bu görevlerin başarıyla yapılabilmesi için zorunlu olan belirli yetenek, bilgi ve kişisel niteliklere fiilen sahip olmayı gerektirir. Bulunulan konumun gerektirdiği liyakate (yetenek, bilgi ve kişisel niteliklere) yeterince fiilen sahip olunmadığında, yönetimin işleyişinde çok acıklı ve travmatik sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Söz gelimi, deprem sonrasındaki çalışmalarda, Afad ve Kızılay gibi önemli kuruluşların yönetimi oldukça tartışıldı. Afad’ın, deprem olduğu andan itibaren kendiliğinden harekete geçmek yerine, üst düzey yetkililerden ‘talimat’ beklediği anlaşıldı. Kızılay, gözü, kulağı, kalbi ve zihni ‘mühürlü olmayan’ herkesi çok şaşırttı. Kızılay yönetimi, ortalık can pazarı iken dağıtması gereken çadır, gıda, giysi ve kan gibi ürünleri parayla satmış. Bu arada, Kızılay gibi köklü bir yardım kuruluşunun, holdingleştiğini ve ticari bir kuruluş hâline geldiğini öğrenmiş olduk.
Yönetimin başarısı, kurumdaki her bir görevi liyakat kıstaslarına uygun olarak yapacak insanların varlığına bağlıdır. Buna göre, çalışanların istihdamı aşamasında, her bir görevin gerektirdiği vasıflara fiilen sahip insanların tespiti ve değerlendirilmesi önemlidir. İnsan kaynakları yönetimi alanında, belirli bir göreve getirilecek olan kişilerin, görevin gerektirdiği yetenek-bilgi ve kişilik niteliklerine ne ölçüde sahip olduklarını ölçen modern yöntemler geliştirilmiştir. Bunların başında, başarılı toplumlarda insan kaynakları yönetimi alanında sıklıkla kullanılan ‘Psikoteknik Yöntem’ gelmektedir.
Yönetim sisteminin stratejik karar verme birimleri olarak tepe yöneticilerin atanması aşamasında psikoteknik testler uygulanabilir. Psikoteknik yöntem, insanlardaki belirli nitelikleri ölçmeye yarayan birtakım testlerden oluşan bir insan değerlendirme tekniğidir. Bu yöntemde, kişilerin bedensel-zihinsel-duygusal yetenekleri, iş becerileri ile çeşitli kişilik özelliklerini ölçmek üzere birçok testler uygulanmaktadır. Psikoteknik ölçümde, göreve atanacak insanların, bedensel dayanıklılıkları, zekâ düzeyleri, neden-sonuç ilişkisi kurma yetileri, öğrenme güçleri gibi bazı nitelikleri sayısal olarak analiz edilebilmektedir (Erdoğan, 1980, 48). Yönetim sistemindeki görevlere atanacak kişilerin liyakatini ölçen birçok testler geliştirilmiştir. Ülke şartlarına ve kültürel özelliklere göre uyarlanmış bazı test türleri olarak, yetenek, bilgi, kişilik ve çeşitli tutum ölçekleri vardır. Yönetim psikolojisi ve ergonomi bilimleri kapsamındaki bilimsel gelişmelerden yararlanarak, çeşitli iş veya görevlerin özelliklerine göre, geniş bir psikoteknik test envanteri oluşturulması mümkündür.
Yönetim sistemlerinin, yandaşlık, nepotizm ve kayırmacılık gibi liyakatten yoksunluk durumlarından kurtulmalarının en etkili bilimsel çaresi, psikoteknik yöntemlerden yararlanmak olmalıdır. Bu anlamda, bütün algı yönetimlerine ve propaganda tekniklerine rağmen, etkinsizliği ve başarısızlığı açıkça belli olan yönetim sistemlerinin yeniden yapılandırılmasında bu yöntem kullanılabilir. Söz gelimi, ülkemizde yaşanan deprem olayında, etkili ve verimli bir yönetim tarzı ortaya koyamadıkları için eleştirilen kuruluşların, özellikle tepe ve üst kademe yöneticilerinin görevlendirilmesinde, psikoteknik testler uygulanmalıydı. Herhâlde, çok daha iyi ve isabetli atamalar yapılabilirdi.
Birçok ülkede karayolu taşımacılığında, özellikle ticari işlerde taşımacılık hizmetlerinde çalışan sürücülerin, fizyolojik, psikolojik ve psikiyatrik testlere dayalı psikoteknik belgeler alma yükümlülükleri vardır. Gelişmiş toplumlarda daha sık rastlanmak üzere, gelişmiş şirketlerin kritik görevlerinin emanet edildiği yönetsel pozisyonlarda görevlendirilecek insanlar için de bu tür testler yapılmaktadır.
Toplumun nasıl bir hayat yaşayacağına ilişkin kararların alındığı stratejik görevlere yapılacak atamaların, bu yöntemle yapılması birçok yönetim sorununu çözecektir. Toplumsal yaşamın kalite düzeyini, güvenliğini, barış ve huzurunu yakından ilgilendiren kurum ve kuruluşların yönetim kadrolarıyla ilgili atamalarda, psikoteknik yöntemler işe yarayacaktır.
Ülkemizdeki siyasi kadrolar ve yöneticiler, demokratik seçim yoluyla iş başına gelmiş olsalar bile, toplumsal yaşamı ilgilendiren görevlere gelmeleri sırasında psikoteknik test uygulanmalıdır. Psikoteknik test sonuçları, toplumun tümünü ilgilendiren kararları alan ve yürüten yöneticilerin, bulundukları konumun liyakatine ne derecede sahip olduklarının belgesi niteliğinde olacaktır. Bu testlerden başarılı olamayan ve yetersiz puan alan yöneticilerden ‘eğitim açığı’ bulunanlar ise ilgili alanlarda kısa ve hızlı bir eğitime tâbi tutulmalıdır. Bir kişinin, önemli bir göreve gelmesi, bu görevin gerektirdiği vasıflara yeterince sahip olmasıyla mümkün olmalıdır.
‘Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır’.
Ali DUYMAZ: “Hareket-i Arz”, Ayarsız Aylık Türk Edebiyatı Dergisi, Mart 2023, İstanbul
İlhan ERDOĞAN: İşletmelerde Kişi Değerlemede Psikoteknik, Üçdal Neşriyat, İstanbul