Yükleniyor...
Kendi ifadesiyle, Mustafa Akıncı kim? 28 Aralık 1947 tarihinde Limasol kentinde dünyaya geldi. ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. Bu dönem Türkiye’de 68 Kuşağı’nın etkinliklerinde bulundu. 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti Kurucu Meclisine seçildi. 24 Mayıs 1976 tarihinde Toplumcu Kurtuluş Partisi’nden (TKP) Lefkoşa Türk Belediyesi başkanlığı CTP’nin desteğiyle Belediye Başkanı seçildi. 1990 yılına kadar bu görevde kaldı. 1987 – 2001 yılları arasında TKP Genel Başkanı oldu. 1999-2001 döneminde milletvekili seçildi. Başbakan Yardımcılığı ve Turizm Bakanlığı görevinde bulundu. Annan Planı’nı savundu. Akıncı Oxford, Harvard ve Yale Üniversiteleri ile Chatham House gibi uluslararası forumlarda Kıbrıs konusuna ilişkin konferanslar verdi. 2015’de Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanlığına seçildi ve Kıbrıs sorununu çözmek üzere Kıbrıslı Rum Lider Nikos Anastaiades ile görüşmeler yaptı. En son İsviçre’nin Crans Montana ve Mont Pelerin kasabalarındaki ile 48 yıl süren müzakereler, [Rumların federasyonu görüşemeyiz, ada bütünüyle üniter Rum devlet yapısında kalacak, Türkler azınlık statüsüyle bu devlette yerini alacaktır anlayışını ortaya koyunca. SS], 1974’de başlayan süreç sona erdi.
Bu yaşananlara yabancı basın ne demiş?
“Eleftheria” gazetesi: 22 Aralık 1963’de başlayan 1964’e kadar devam Rum saldırılarında 364 Türk öldürüldü, 475 kişi de yaralandı. 23 ve 25 Aralık günlerinde “Kanlı Noel” olarak adlandırılan, Türk Kuvvetleri Komutanı E. Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan’ın eşi ve çocuklarına adeta bir vahşet uygulandı. İlhan’ın eşi Mürüvet İlhan ve çocukları Murat, Hakan ve Kutsi vahşice Rumlar tarafından katledildi. Emri Yunan hükümetinden alarak uyguladığını bildirdi.
Il Giorrno gazetesinden Giorgio Bocca’nın yazısı: “Kıbrıs’ta terör devam ediyor. Şu anda Türklerin köylerinden sürülmesine tanıklık ediyoruz. Binlerce insan evlerini, topraklarını ve hayvanlarını geride bırakarak kaçıyor. Yunan terörizminin acıması yok. Bu kez Helen medeniyeti söylemi ve Eflatun’un büstü Yunan barbarlığını ve vahşetini saklamaya yetmiyor.” Saldırıların ardından Makarios Atina’da Yorgo Papandreu ile görüşerek adaya Yunan askerlerinin gönderilmesi kararı almıştır.
Yorgo Papandreou’nun oğlu Andreas Kıbrıs’a asker sevkini şöyle anlatmaktadır: “Gizli bir operasyonla gece karanlığında silahlar ve birlikler Kıbrıs’a taşındı. Gönüllüler sivil kıyafetle adaya gittiler ve oradaki birliklere katıldılar. Baştan aşağıya donatılmış 20.000 Yunanlı subay ve er Kıbrıs’a ayak bastı. Adada mevcut Rum ve Yunan askerleri ile birlikte asker sayısı 54.000 kişiye ulaşıyordu.” (Giorgio Bocca, Il Giorrno, 14 January 1964, Alasya, age, s.34)
ABD UPİ Ajansı Kıbrıs Muhabiri, 24 Temmuz 1974: “Yunanlılar Limasol’da birçok kadın ve çocuğu öldürdü. Yol üstünde 20 çocuk cesedi gördüm. Yunanlı askerler evlerine girip kadın öldürmek için akbabalar gibi bekliyorlar.”
ABD’nin CBS Televizyonu Muhabiri, 29 Ocak 1974: “Lefkoşa’da bir çöplükte 88 Kıbrıslı Türk’ün cesedi bulundu. Bu Türklerin tümü Rum ve Yunanlılarca kurşunla delik deşik edilerek öldürülmüş ve öldürülmeden önce tellere bağlanmış. Cesetlerden bazılarının başları gövdelerinden kopartılmış.”
Die Welth Gazetesi Muhabiri, 26 Temmuz 1974: “Limasol’da RMMO askerleri bir köpek sürüsü gibi Türk köylerine baskınlar düzenleyerek katliam yapmışlardır. Bu olaylar insanlık dışıdır.”
Bu korkunç safahata rağmen direnen ve bağımsız devletini kuran Kıbrıs Türklüğüne selam olsun.
Akıncı’ya gelince; Rumlarla yürütülen müzakerelerde verilen korkunç tavizler yetmedi mi? Meselâ; KKTC Meclisine ve Hükümetine bilgi vermeden ve müzakereler bitmeden mümbit toprakları Rumlara bırakan, Türklerin yaşaması mümkün olmayan haritayı gizlice BM eliyle Rumlara sızdırdığına dair açık haberler ortada. Türk Bölgesine 70 bin Rum’un yerleşmesine evet diyen açıklamalar, Garantör Türkiye’nin yetkisinde olan “Garanti ve İttifak Antlaşmaları” için, “iletişim çağında yaşıyoruz. Artık böyle anlaşmalara ihtiyaç kalmamıştır” gibi fetvalar veren kişi Akıncı’nın, ne yapmak istediği belli.
1974-2017 arasında 43 yıl süren federasyon müzakerelerinden de bir sonuç vermediği halde federasyon görüşmelerini başlatmak üzere .”Crans Montana’dan sonra raydan çıkan tren, BM Genel Sekreteri ve Anastasiadis ile yaptığımız Berlin görüşmesiyle yeniden rayına oturtuldu. Treni yeniden rayına koyarak, gerçekçi ve her iki tarafın da onaylayabileceği bir yola koyduk” açıklamaları komik olmuyor mu?
SONUÇ: 1974 Barış Harekâtı’na böyle gelindi. Makarios, 1960’da kurulan“Kıbrıs Cumhuriyeti” anayasasını feshedip Türkleri ortaklıktan çıkardı ve Türk katliamını başlattı. Yunanistan yönetiminin başındaki “Askeri Cunta”nın emriyle adaya gelen takviye kuvvetleri 15 Temmuz 1974’de idareye el koydu, 103 Türk köyünü kuşatıp imha emrini beklemeye geçti. Türk Silahlı Kuvvetleri 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtıyla adaya çıktı, insanlık ve hukuk dışı vahşeti önledi. 1983’e gelindiğinde, Kuzey Kıbrıs Federe Devleti Meclisinin kararıyla ve büyük lider Denktaş’ın gayretleriyle Türkler Self Determinasyon hakkına dayanarak bugün 37 yaşına basan bağımsız, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini” kurdu ve dünyaya ilan etti.